Fi Tarihi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Fi Tarihi
…En çok çiğ damlası, en sessiz gecede düşer, bilirsin.
Zihninizde yola çıkmışken tüm hata ve yanlışlarınız doludizgin, ne zordur çok sevdiğiniz birinin gözlerinin içine bakmak, bakabilmek.
Şimdi beni iyi dinle fi tarihli sevgim , iyi dinle!
İğne de benim, çuvaldız da benim, ikisini de öldüresiye batırıyorum bütün hatalarıma. Kendimden canım yanıyor, kendimle canım yanıyor. İbresi adil bir teraziyle tartıyorum varlığımın kırgın gölgesini. Bıraksalar koskoca dünya sınıfında, kıyamete dek, tek ayak beklerim tüm hatalarıma kefaretten. Ama öyle basit değil. Sürekli geriye alınıp baştan duyumsanan sızılarım var, bir tek kendimin şahit olduğu sızılar...
Muğlak sızılar!
…Ama
Bugün farklı salınıyor içimdeki mavi.
Bugün kafeslerimi açıp, güvercinlerini salıyorum gökyüzümün. Kusuyorum muzdarip olduğum bütün bellek kayıplarımı.
Hatırlıyorum!
Sen; fi tarihinden beri şehirlerimi fethedensin. Bırak çok kenar bir şehrin sahtekârlıkları benim olsun, sen hep o eski ambarda, resmini çiz; dürüstlüğün, güvenin, sadakatin.
Ne zaman düşsem kendi içimin çukurlarına, kutsanmış bir el gibi yanı başımda buluyorum ellerini. Pervasız ve uçarı benim her mevsimim, bunu en iyi “sen” bilirsin. Bilmediğin ise, bir tek adının, rüyalarımın kaldığı yerden devam sebebi, kuruyan nehirlerimin yağmuru olduğu... Ve yine bir tek adına yaslandıkça, genişleyen kalbimin darlıkları…
Üşüyen yanlarımın ılık mayısı, ne zaman gitmeye kalksan “sen”, di’le, miş’le bitmez bizdeki diye bağırıyor içimden tiz bir ses.
Vakti geldi! Artık bulutlara teslim ediyorum bu yersiz yurtsuzluk halimi, kendime yer seçiyorum yüreğinin en güzel yerinden, sonsuza kadarlık bir zaman dilimi.
Geri alıyorum hayattan odamın o hep aydınlığa bakan penceresini.
Geri alıyorum araftaki varlığımı, düşüncelerimi, hayallerimi, inançlarımı benim olan her şeyi, tek tek, söke söke! Kulağıma fısıldanmış her züppe aforizmayı sahibine iade ediyorum geri. Aynaya bakınca artık, içimdeki kurtçukları bile görebiliyorum. Tiksiniyor, ürkütücü buluyorum. Kirli, renksiz, uzun elbiseli, kapkara gözlü, ağzı olmayan bir kadın, “Korkma, geçecek” deyip, nemli avuçlarını üzerimde gezdiriyor. Bir bakıyorum yok olmuşlar, içimde sandal çiçekleri… Limonumsu bir sessizlik kokuyor an.
Güvercin adımlarıyla gelir diye korkma tekrar kızılca kıyamet. Ben yüzyıldır uyuyan bir şehir gibi uyandım bu defa.
Hem unutma, ateşle tanışmamız Hz. İbrahim’den.
Sinem Ilgın Omay (Nun) / …“O”na
YORUMLAR
Sevdim cümleleri, betimlemeler ve aktarmalar.. Doğadan canlıya canlıdan nesneye, oldukça başarılı..
" İçimde sandal çiçekleri, limonumsu bir sessizlik kokuyor an.."
Bir âfet sonrası ilk hayatsı dokunuşlar.. Ve okuru boğmayan, sıkmayan bir anlatım ben hakikaten beğendim. Çoğu satır öylesi tanıdık ki..
(Limonu en sevdiğim günleri geçiriyorum deyi düşünüp de almadım vallahi, o serin esen rüzgârı hissetim o kadar..)
*..demedim değil hani...
İmlâ ve noktalama en çok takıldıklarım oldularsa da burada ben sâde limon'u sevdim ve gözlerim kanamadan gidiyorum (kan döküldüğü yerde kalmalı zîrâ)...
Olduğu yere yakışmış mı.. Evet çalışma okunması gereken bir çalışma , zihnin hareketlenmesini sağlayacak kıvrımları var cümle birliklerinin -âfet dediydim, unutmamalı-.. Bu da kâfi.
Çok güzel bir cümleyle tanımıştım bu kalemi, bu dilime acı biber geldi.. Hep yüreğin limon mevsiminde soluklanması dileğiyle.
Esen kalınız..
"Eğer söyleseydin, benim de son defa kendine iyi bak demeye fırsatım olurdu" dedi genç adam.
Aşk şöyle dursun, her şeye rağmen bir tebessümün bile bir hatrı olmalıydı oysa ki.
Ve değer vermek, değer yitirmekten çok daha zordu.
Bunu anladı.
Sevmek yanında olmak değildi bir insanın. Ya da sevmek sevişmek değildi. Sevmek, sevmekti sadece. Sebepsizlikten alırdı gücünü. Ve bazen "yok" olmak, aşkın son perdesiydi. Tıpkı bir film gibi. Ama bu defa "son" değil, "yok".
Aşk'la kal.
mavielma tarafından 7/31/2012 10:29:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bu yazıya edebi metin gözüyle bakanlar azınlıkta kalmış. Çoğunluk esere değil, yazara yorum yapmış. Yani burada olurya, -hayatın içinde herşey var- absürd birşey kurgulansa, onu da yazarın hayatından alıntı sayacaklar diye endişeliyim.
Esere gelince gayet mantıklı imgeler kullanılmış. Bu bir mektup çalışması. Çok da fazla imgeye ihtiyacı yoktu aslında. Ama imgeli anlatım da senin kaleminin özelliği. Zeka ürünü imgeler...Bu hem şair hem nesirci oluşundan kaynaklı bir durum sanırım. Bir halteri sırtlamış gidiyorsun maşallah.
Özcümle; çok etkileyici.
Sevgiler ve tebrikler.
Aynur Engindeniz tarafından 7/31/2012 1:14:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
Aynur Engindeniz
Neyse herkes bildiği gibi okuyup yorumlasın. Lay lay lay...
O qué
Bu bir aşk mektubudur, yazarı Sinem Ilgın Omaydır, ama buradaki aşık yazarla bağdaştırılmamalı kesinlikle, bu öyledir ya da değildir bunun çok önemi yok.
Neticesinde cinayet konulu kitapların yazarının katil olmadığı gibi.
Mesela yeni bir mektup yazıyorum, o bir teror örğütüne katılmış bir gençten, Heval'e yazılıyor.
Aman diyeyim kesinlikle terorist değilim vatanını çok çok seven bir insanım :)
Sevgilerimle.
Fi-Aşk "İğne de benim, çuvaldız da benim, ikisini de öldüresiye batırıyorum bütün hatalarıma. Kendimden canım yanıyor, kendimle canım yanıyor."
M.Ö 18. yüzyılda eski Babil dönemine ait kil tablete Sümerce yazılmış olan aşk şiiri, dünyanın bilinen en eski aşk şiiridir. Kral Suşin için seçilmiş bir gelin tarafından, yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu…
Dünyanın en eski aşk hikayesi ise Hz. Adem ile Havva’nındır.
Sevgin, aşkın ve yüreğinin Fi tarihli kalmasını dilerim….
Tek kelime ile harikaydı. Kelimelerimin yetmediğini ifade etmek istiyorum. Söylenecek söz yok, muğlak sızıların hiç ama hiç olmasın, yüreğine sağlık…….
Teşekkürler.
o "züppe aforizmaların" gölgesine sığınan korsan sızıları da at aynanın geceye bakan pervazından
ki!
kendinle başbaşa kalmanın yasasını sun sonsuzluğun antik sayıklamalarına!...
şimdi kirpiğindeki derin uykuyu bölenin öp sana bakan yüreğinden nûn ...
hadi!...
gurur duyuyorum bu böyle yazılar okuduğum zaman...
içimde şahlanıyor yelesini edebiyat yoluna savuran atlar inan bana Sevgili yazarım...
Aneeeyyyy...
Gız ben seni gencecik bi şey sanırdım...Fi tarihinden sevgilin olduğuna göre baya bi yaşlı olsan gerek...Ben deyim beşyüz , sen de bin...
Şimdi sen diyeceksin ki: Yoruma bak hizaya gel...Naapıyım...Her köyün bir delisi vardır ya...İşte bu sitenin delisi de benim.
Yaklaşık 1 aydır balkonda bıraktığım vileda kovasını eve alamıyorum. Güvercin yavrulamış orda. Orda artık bir ev var. Bir yuva... O vileda kovasını o yüzden orda bıraktım. İnsan bazen kalbine dokunmamalı. Biri oraya öyle sessizce gelmişse. Kimseye zarar vermeden... Balkonda o dokunmadığım vileda kovası gibi. Kalbine de bir süreliğine dokunmayabilir insan. Dünyada az bulunan, güzel şeyleri bozmamak adına...
Nefis bir yazı. Kutlarım Sinem. Ellerine sağlık.
kıyıdaki adam tarafından 7/30/2012 1:35:20 AM zamanında düzenlenmiştir.