- 978 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
baba...
Sizin hiç babanız öldü mü diyor şair. Sizi babanız hiç terk etti mi diye soracağım bende.
Babam en büyük aşkım ve tarifsiz yalnızlığın adresi. Kaçışlarım, terk edişlerim, varolamayışım. Biricik dostum, herşeyle herkesle aramdaki duvarların ustası...
Benim babam beni terk etti.Evet belki öylece çekip gitmedi ama arkasında nasıl yıkıntılar bıraktığını hiç bilemedi, zaten merak da etmedi. Benim büyüdğümü sanıp, hayatın akıl almaz oyunlarını bile bile beni yalnız bıraktı. Düşünmedi hiç, beni onun gibi sevecekler mi? Bana onun kadar değer verecekler mi düşünmedi? Sessiz ama bir ölüm çığlığı kadar yürek dağlayan bir terk edilişti benimkisi...
Bir çeşit mahkumiyet belki de tam bir mahrumiyet.
Babam tarafından yazılan, doğumumdan bu güne kadar saklandığım şiirler. Beni bekleyişini tarifleyen umut dolu aşk dolu dizeler. Gecelerce koynunda okuduğu sonu gelmek bilmez masallar, sıcacık bir evde,güvenli sularda çok kısa bir çocukluk... Büyü bozulupta büyü-meye başladığımı anlatan gözler...Babam uzaklaşır, uzaklaşır, uzaklaşır. Sonra baba adayları gelir, gider... Ama kalmazlar.
Sonra yine gözyaşlarını nereye akıtıcağını bilmediğin bir yalnızlıkla boğuşmalar. Kocaman yenilgiler. Deniz dalgası gibi bir hasta bir yürektir geriye kalan. Ruhun; mutsuzluğu baştacı eden inatçı bir hayvandır bataklıkta. Debelenme der, debelenme boşuna batacaksın er ya ya geç.
Sonra bigün babanız size acıyarak şunları söyler; ben yalnızım evet ama sen daha da yalnızsın. Kalabalıkların içinde biçaresin...