- 1301 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Özledim 4!
Aşırı sıcak yaz günleri sık sık yürüyüşe çıkmamı engellediği için, kolay olanı seçip, düşünmeyi seçtim.
Haberlerde, boğucu havadan bunalan hayvanat bahçelerindeki hayvanlara, buzlu meyveler verilip, fıskiyelerle sulama yapılarak serinletilmeye çalışıldığını izledim.
İzlediğim kareler aldı çoook gerilere ötürdü, düşüncelerimi.
Gülhane parkı, hepimizin büyük ağaçlarının gölgesinde serinlediğimiz, ulaşım imkânı kolay olduğundan bizim çok sık ziyaret ettiğimiz, gözde gezi alanlarımızdandı.
Annem bizim için hazırladığı yiyecekleri çantasına yerleştirir, ‘haydi Gülhane parkına’ dedi mi, kardeşimin de benim de keyfimize diyecek olmazdı. Hoplaya zıplaya yola koyulur, Beyazıt’a kadar otobüsle gidip, oradan yürüyerek parkın girişine ulaşırdık.
Girişe yakın havuzdaki süt beyaz kuğular, nazlı gelinler gibi süzülerek ziyaretçileri karşılarlardı.
Az ileride emektar Yaşar isimli foku izlemek bizleri sonsuz mutlu ederdi. Sonraki yıllarda yaşlanıp ölünce, onu doldurup, ilaçlayarak müzeye koydular.
Hayvanat bahçesi ayrı bir bölümde, maymunlar, aslanlar, yılanlar, sincaplar daha şu anda hatırlayamadığım hayvan çeşitleriyle bizleri eğlendirirdi.
Babam İstanbul belediyesinde hesap işlerinde murakıptı.(Şimdiki Büyük şehir belediyesi)
Birçok resmi yerin denetiminin kapalı ve yazlık sinemalarının hesaplarının takibinden sorumluydu.
Zeynep Değirmencioğlu’nun Ayşecik karakterini canlandırdığı serilerin en popüler olduğu yıllar. Onun filmleri oynadığı zaman beni izlemeye götürür, o günleri iple çekerdim.
Yazlık sinemalarda kuru yemiş yiyerek film izlemek, tahta sandalyeli o sinemalar, gece çıkan tatlı serinlik, konu komşu gülüş cümbüş gidilen en güzel eğlence mekanlarıydı.
Ayni binada oturduğumuz halamın eşi, evde film oynatabileceği bir film makinesi alınca dünyalar bizim olmuştu. Şarlo’nun, Laurel ve Hardy’nin tüm filmlerini kiralar, ödevlerimizi güzel yapıp, sınavlardan iyi notlar alırsak konu komşu çocuklarıyla bize evde sinema keyfi yaşatırdı.
Eniştem de birçok büyüğüm gibi rahmetli oldu, cenabı Allah rahmetini esirgemesin üzerinden.
Ramazan ayında, evimizin oturma odasının camından, Fatih camiinin mahyalarını okumak, iftar saati gelince, caminin avlusunda patlayan iftar topunu dinlemek, şerefelerin yanan ışıklarını izlemek, bayramda büyüklerin ellerini öpüp, mendil içine konmuş paralarla bayram yerine koşmak!
Bayram yerleri ayrı bir güzellik!
Dönme dolaplar, kaydıraklar, atlı karıncalar, ip cambazlarını seyretmek, niyet çeken tavşanın minik burnuna dokunmak.
Macuncular, pamuk helvacılar, leblebi ununu küçük külahlara doldurup satan seyyarlar.
Yirmi üç Nisan’da vatan caddesinde geçit töreni yapılır, her okul kendine özgü seçtiği en güzel kıyafetlerle, öğrencilerini törene hazırlar, en güzel hazırlanan okul birinci seçilirdi.
Okulumuz her sene bu törenlere katılır, değişik güzel giysilerle hazırlanırdık.
Hiç unutmuyorum üçüncü sınıftayken biz kızlara o dönem Türk hava yollarının hostes kıyafetleri olan gri hostes kostümleri ve kepi dikilmişti, şimdiki akülü arabalar büyüklüğünde bir uçak geçit alanına getirildi.
Bir erkek öğrenci pilot kıyafetiyle uçuş kabinine oturdu, bizler de uçağı iterek, kortejin başındaki yerimizi almıştık.
Tabii o yılın birincisi Fatih Ali Kuşçu ilkokulu olarak, bizler seçilmiştik.
Cadde ve yollara çiçeklerle süslü taklar kurulur, altlarından geçmek bizim için neşe kaynağı olurdu.
Fener alayları düzenlenir, gece her yer hava-i fişeklerle renklenirdi.
Acı acı çalan ambulans sireni, daldığım düşüncelerden uzaklaştırdı!
Çok güzeldi o günler çok, çünkü bizler çocuktuk!
YORUMLAR
Hani insan kimi zaman hayaller kurar çocukluğu aklına gelir de.
Hani eski resimler ortaya dökülür de mazi yad edilip ah çekilir.
Kendimize kaç defa söyledik kim bilir şu cümleyi.
Şimdi bir mucize olsa çocukluğuma götürseler beni .
Hayat kısa zaman acımasız.
Şimdi şimdiyi yaşama zamanıdır artık.
handan akbaş
Selam ve saygılarımla...
Talip ACILIOĞLU
Gülhane parkı, bayram yerleri, yazlık sinemalar.
Sadece Kocamustafapaşa Şehremini havzasında 7–8 tane yazlık sinema vardı yazları her akşam ful dolardı. Küçükhamam ile Dokurhan arasındaki büyük araziye(şimdi bina dolu) her sene sirk kurulurdu. Akrobatları, trapezcileri, aslanları, filleri ile bildiğimiz sirk işte. Kuruşun bile değeri vardı bu yüzden onca yokluğa rağmen bereket vardı
Hatırlıyorum bende, Gülhane parkında komşu birkaç aile beraber yaptığımız piknikleri, Büyük bir çınar ağacı gölgesi herkesten önce kapılır, çimenlere kilimler serilir börekler, dolmalar artık Allah ne verdiyse yenilir, piknik tüplerinde demlenen çaylar içilir. Kimse kimseyi taciz etmezdi, mahremiyete saygı vardı. Kızlar genellikle ip atlar erkekler muhakkak top oynardı. Ta ki hava kararana kadar. Hava karardıktan sonra büyük çay bahçesinde kukla gösterileri olurdu. İşin ilginç olanı eski gazete parçalarından başka çöp olmazdı. Ne poşetler vardı ne plastik bardaklar, tabaklar, ne de pet şişeler.
Teknoloji ne kadar ilerledikçe yanında birçok eşantiyonunu beraber getirdi. Her biri püsküllü birer bela. Trafik, çevre kirliliği, doğa tahribatı en önemlisi yediden yetmiş yediye insan kalitesindeki önlenilemez düşüş.
Sarıyer’e börek yemeye gitmek vallahi lüks değildi hem de İETT otobüsüyle. Şimdiyi hepimiz biliyoruz zaten. Tabiri caizse artık nerdeyse her semte bir Sarıyer börekçisi var lakin Sarıyer’in o eski halinden bir eser yok.
Maalesef yapacak bir şey yok, bundan böyle anılarla idare edeceğiz artık. Benden size bir tavsiye, varsa eski resimlere bakıp ta avutabilirsiniz kendinizi, hatta bir tüyo vereyim, daha fazla eski mekân ve semt resimleri için internet ideal çözüm.
Böyle de ilginç bir güzelliği var şu "namısssız" teknolojinin işte.
Selamlar, saygılar
handan akbaş
Sarıyere biz de eşimle otobüsle çok gitmiştik.Nerde o hakiki Sarıyer börekçisi, şimdi her börekçi sorsan Sarıyer börekçisi.
Gülhanedeki kukla gösterilerini siz yazınca hatırladım.
Evet izlemeye bayılırdık!
Bilen biriyle sohpet çok güzeldi, teşekkürker, selam ve saygılar.
handan akbaş
Her zaman destekleyen yorumların benim için çok önemli.Sevgiler ve selamlar...
handan akbaş
AYSE 09
seni görmek güzeldi
hayırlı iftarlar olsun canım