- 1198 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
3 dakika
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Can, geç saatlere kadar çalışmış, son metro treniyle birlikte eve dönüyordu. Tren oldukça boştu. Kenarda köşede oturmuş birkaç insan vardı vagonda. Hepsi kendi halinde ve yorgunlardı.
Can, tünele girmiş trenin camından kendi siluetini izliyordu. Açık renkli saçı, simsiyah gözüküyordu. Orta boylu, orta kalıplıydı.
Bir ara günün yorgunluğunu, omuzlarında kulunç halinde hissetti. Kollarını, baldırlarına dayadı ve kafasını öne eğerek gözlerini yumdu. Birkaç saniye iç çekip, içindeki yorgunluğu kustu adeta. Hafifçe kafasını kaldırıp, cama baktığında yanında oturan bir adam silueti gördü. Orta yaşlı, kırışıksız surata sahip olan bu adam, ne ara oturmuştu yanına? İstemsiz olarak, adama doğru döndü ve göz göze geldiler. Adam Can’a gülümsüyordu. Can da hafif bir tebessümle, kafa sallayarak karşılık verdi. Kafasını önüne çevirdi ve düşüncelere daldı. İneceği durağa geldiğinde, yanındaki adam “bu gece tekrar görüşeceğiz,” dedi ve ani bir hamleyle iniverdi trenden. Can, uyuşmuş kafasıyla çakılı kaldı oracıkta. Hiçte gizem kaldıracak havasında değildi. Kafasını toplar toplamaz yerinden kalktı ve trenden indi. Etrafa göz gezdirdi; ancak o adam ortalıkta yoktu. “Neyse,” diye geçirdi içinden; istasyondan çıkarak, gecenin karanlığına bıraktı bedenini.
Eve geldiğinde, eşi ve 1 yaşındaki kızı uyumuştu. Dolaptan bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Yorgunluğu, gözlerinin beyaz kısmını, kırmızının santim santim ele geçirişiyle, hemencecik anlaşılıyordu. Bu sebepten hemen üst kattaki yatak odasına çıktı. Eşinin güzelliği, kızının masumiyeti; o zor tepki veren mimiklerine bir tebessüm konduruverdi. Yorgun bedeninde, bu mutluluğa yer vardı. Eşofmanlarını giydi ve yanlarına uzandı. Uzanırken, kızı çakır gözlerini babasına dikti. Uykusundan olan minik Asya, huzursuzlandı, ağlamaklı oldu. Yarım yamalak Türkçesiyle “baba! Su!” dedi. Asya’yı kucaklayıp; koklayıp, öpen Can, eşini uyandırmamak adına, kızını da alıp aşağı mutfağa indi. Mutfakta, loş bir sarı gece lambası yanıyordu. Beyaz lambayı yakmak için, elini dolabın arkasına götürdüğünde, sol mutfak tezgâhının uzak köşesindeki, siyah giysili yaratık dikkatini çekti. Can, tepkisiz bir şekilde kalakaldı. Korkmuş ve kızının onu görmemesi için, Asya’nın kafasını omuzuna bastırmıştı. Öylece yaratığı süzmeye başladı. Kapüşonlu ve dikişsiz simsiyah bir elbise bütün vücudunu kaplıyordu. Elleri, ayakları ve yüzü görünmüyordu. O kısımlar ya elbisenin içinde kamıştı yâda hiç yoktu. Yaratık hafifçe ilerlemeye başladı. Sanki havada uçuyordu. Yerle birdi; ancak bir insanın yürürken sağa sola yalpalaması, inip çıkan omuzlar yoktu, onda. Dümdüz bir şekilde ilerleyerek, Can ve kızına yaklaştı. O kadar yaklaşmasına rağmen hâlâ yüzü görünmüyordu; sadece karanlıktı. “Bu gece tekrar görüşeceğiz demiştim,” dedi yaratık. Can, nutku tutulmuş bir şekilde, tepkisiz olarak ona bakıyordu. Devam etti:
-Nefes almak için, yaklaşık 3 dakikan var! Bu süreyi iyi kullan! Daha sonra ruhunu bedeninden alacağım. Bugün, senin günün!
Bütün bu konuşmayı pür dikkat dinleyen Can’ın, korkudan gözleri doldu; dudakları titremeye, sırtından terler boşalmaya başladı. Yalvarır gözlerle bakıyordu Azrail’e. “Hayır, çocuğumun gözleri önünde alma canımı,” dedi. “Zamanın geldi mi (!) gidersin,” diye karşılık verdi, Azrail. Can hemen antrede bulunan sehpanın üstünden minibüsün anahtarlarını kaparak, Asya ile birlikte arabaya atladı. Telaşla kontağı çevirdi, gaza bastı. Kısa bir süre gittikten sonra, arabanın lastiği patladı. Can, direksiyonun hâkimiyetini kaybetti ve yol kenarındaki çaya uçtu. Saniyeler içinde can verdiler ve ölüm, hayatın kıymetini hatırlattı.
YORUMLAR
Uhrevi olaylar ve dünyevi yaşam arasında, ilgi çekici bir biçemle ilişki sergilemişsiniz. Yazınız; okuyup bitirildiğinde düşünce ( fikir) bazında kabul edilemez bir kurguyu görüntüleyerek Samanyolu gibi televizyon kanallarının 5.boyut vs. gibi programlarının içinden çıkıp sayfanızda yer almış gibi bir intiba sergilemekte. (belki de o tip programları ve filmlerini çok seyrediyorsunuz) . Öykü yazarı olmanız nedeniyle teşekkürler... Saygıyla
Kalemistik
Düşüncenizi açık açık söylediğiniz için teşekkür ederim. Böyle yorumları daha çok seviyorum.