- 710 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir AH Dediki
Bir Ah Dediki
Bir sonbahar mevsimindeydi aklın sanki.Gözlerinin üstünde bulutlar her an ağlayacaklardı umarsız kalbine doğru.İşte tam o anda ölümü geçirdin aklında ve durdurdun etrafındaki her şeyi.Zaten yalnızdın değil mi?Tek başınaydın,birkaç öteden akraban ancak bayramlarda telefonla hasret gidermelerdi yaptığınız.Ne hasretiniz giderdi oysa(!)Eledin her şeyi,kedini eledin,Manolya’nı eledin,paspasın hayrettini eledin hepsini eledin feda edebilirim diye.Kalktın eskimiş babanın bir zamanlar atölyesinde yaptığı iskemleden,birkaç gaçırtı ile mutfağa doğru yürüdün.Kendi kendine bu hallere düşecek kadın mıydın demeyi bırak!Sen hakkettin bunu o daha çok eskiden kırdığın kalbin ahıydı bu.Daha genç kızken hani hatırlasana!Ne demişti o delikanlı sana?Aaa kaçırma gözlerini tam olarak şöyle söylemişti:’Senin ölümün çok acı verecek,kalbimi kırdın ve yalnızlığa mahkum ettin kendini.Belki bir asır yaşayacaksın ama kimsesiz.Ve ölümü bir asır bekleyeceksin,kıyamayacaksın da kendine öyle rutubetli evinde pörsümüş bir ihtiyar olarak geberip gideceksin.Bana yaşattığın acıyı çekeceksin öyle öleceksin işte öyle!’..Ağlama öyle umursamadın o zamanlar bak ne oldu?Zamanın kanlı bıçağı tekrar doğradı aklını di mi?Söyle hadi itiraf et!Bunların başına geleceğini bilmiyordun sanki?Asibe hanım zihnindeki bu dost mu düşman mı nedir bilinmez kişinin söylediklerine artık katlanamıyordu.Belki de gerçekleri söylüyordu bu yüzden korkuyordu tüm bunlardan.Hayatına son verecekti evet dayanamıyordu.Hem o delikanlının haklı çıkması hem bu aklının içindeki ses sürekli günden güne iyice mahvediyordu onu.Öldürecekti kendini evet.Bunun için ölen kardeşi Harun’un 10 katlı yugoslav urganını kullanacaktı.Eskiydi ama ne arabalar çekmişti o urgan.Evinin tavanın soba borularının bağlanması için bir tel vardı orası uygun değildi kopabilirdi.Bahçeyi düşündü bir ağacta kendi bedenini tezahür etti aklında.Sonra eski annesinin müihten getirdiği alman terliklerini giydi.Bir yandan o ses içinde durmadan konuşuyordu.Yapamazsın diye ona söyleniyordu.Korkak olduğunu o zaman o delikanlının sevgisinden kaçıp ellerde gerçek aşk sandığı kahpelerin elinde nasıl da harcandığını söylüyordu ona.Haklıydı büsbütün.Sevgi ağır yüktü ve yükü çekemeyenler yalnızlığa mahkumlardı.Asibe hanım kırmızının üstüne papatya desenli gündelik elbisesiyle bir zamanlar dedesinin anlattığı ve çok eskiden dedelerinin de dedelerinin diktiğini söylediği o heybetli ve biraz da yamuk olan ardıçın yanına gitti.Nerden bilebilirdi ki bir zamanlar altında sallandığı,piknik yaptığı ağacın kendisinin ölüm yeri olacağını.Sonunda ağaca vardı.İpi babasından öğrendiği gibi bir tarafını toplu halde tutup irice bir etrafından yolladı.İlk seferde başardı.Ne büyük başarıydı ama?Ölüme giderken çok da mühimdi sanki.Birkaç düğüm sonrasında ipi bağladı ve eski iskemleyi almaya gitti.Biraz sendelese de iskemleyi alıp ardıçın altına geldi.Arkasında not bırakmayı düşünmedi.Neden bırakacaktı ki?Kimi kimsesi mi vardı?Belki kokulardan komşular gelir onu defnederdi aslında çok da umrunda değildi.Yalnızlık yeterince çürütmüştü bedenini.İskemleye çıktı yavaşça urganı boynundan geçirdi.Güneş batmak üzereydi ağaçların üzerinden küçük bir vadıdeydi evleri.Kendine hiç olmazsa güneşin batışını izlemeyi reva görüyordu.Birkaç dakika içinde güneşle beraber Asibe hanımda batacaktı fakat tekrar doğamayacaktı.O dakikalar belki de hayatının yalnızlığı tekrar hissettiği ve acısının katlandığı en müthiş dakikalardı.Zaman gelmişti artık.....(Devamı sonra :) ) (Yorumlarınızı bekliyorum acemiyim biraz bir de farklı bir tarz ortaya koymak istedim mazur görün :) )
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.