4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1060
Okunma
YOLCULUK
Sonunda kentin kuzeybatısına doğru yapacağımız üç saatlik araba yolculuğuna başlamıştık. Kar, bir saat öncesine oranla hızını daha da artırmıştı.
Az önce ince kütleler halinde yağan kar, şimdi iri lapalara dönüşmüştü.Süzülerek bir tüy gibi arabanın ön camına çarpmasıyla sileceklerin sağlı solu darbeleri sonucu, camdan silinmesi bir oluyordu.
Gözlerimi yola çevirdiğimde, siyah asfaltın yok olduğunu görmüştüm.Kat ettiğimiz her kilometrede arkamızda kalan kentin ateş böceği gibi yanıp sönen aydınlığı daha da cılızlaşıyordu.
Şehirden uzaklaştıkça trafik iyice tenhalaşmaya başlamıştı.Yolumuzun üzerindeki iki küçük kasabadan geçmiştik. O an ne kadar zaman geçtiği aklıma gelince saatime baktım.Yola çıktığımızdan beri bir saat geçmişti.
Arkamızdaki şehir şimdi tepelerin arkasında bir yerlerde kalsa da gök yüzünde bıraktığı puslu aydınlıktan fark ettiriyordu yerini.Düşüncelerimi dağıtabilmek için arabanın ön kısmında duran radyoyu açtım.
Daha önce hiç dinlemediğim bir ezgi çalıyordu.Ama yinede sessizliği dağıtabilmek için o ezgiyi ağzımda geveleyerek mırıldanmaya başlamıştım.Gözüm yolun sağ tarafındaki mavi yol tabelasına iliştiğinde,bir kasabadan geçmek üzere olduğumuzu anladım.
Sağ elimle arabanın buğulanmış olan sağ camını silerek etrafı izlemeye başlamıştım.Geçmek üzere olduğumuz bu kasaba diğer geçtiğimiz iki kasabaya göre daha büyükçeydi.Gecenin ve karın etkisiyle tamamen terk edilmiş bir kasaba görünümündeydi.
Savaş yıllarında boşaltılan kasabaların bir kopyasıydı sanki.Bu aklıma geldiğinde sol cebimden çıkardığım sigara paketinden bir sigara çıkardım.Dudaklarımın arasına sıkıştırdığım sigarayı yakmadan önce hafifçe camı araladım.
Dışarıdaki rüzgar ılık kar kokusuyla birlikte, bulunduğum yere birkaç kar tanesi bırakıyordu.
Sigaramı yaktığım anda ağzımdan çıkan dumanlar; içeriye üşüşen kar tanelerine inat, çıkıp terk edilmiş kasabanın atmosferinde kalıyordu.O an dalgınlığımı göz ucuyla fark eden Juli, yüzünü bana çevirmeksizin gözleri yolda,
“Neyi düşünüyorsun ?”
“ Hiç…” dedim.Direksiyonu kullanan Juli’i izledim.Düşündüm.Başka bir işi değil de bu işi seçmesini.Alımlı ve zeki bir bayanken hiç evlenmemiş olması garibime gitti.Sırf ideallerinin uğruna işi için kendi hayatını bir kenara atması bana saçma gelmişti.
Sonra biraz daha irdelediğimde mutlaka onunda kendine göre gerekçelerinin olabileceği noktasında saçma gelen düşüncelerimi bir kenara bıraktım.Biraz merakımı bastırmak için biraz arabanın içinde kol gezen sessizliği bozmak için boğazımı tükürüğümle ıslayıp,
“Juli başka bir iş yapmayı yada evlenmeyi hiç düşündün mü ?”
bunları dediğimde gözlerimi onun üzerine iyice dikip, vereceği cevaba kulak kabarttım.Benim sözümü bitirmemle Juli bir kahkaha patlattı.Uzun uzun katıla katıla güldükten sonra sorumu cevapladı.
“Dostum, şimdi bu saatte nerden aklına geldi bu soru ?” dediği sırada kısa süreliğine susarken boynunu sağa sola oynatarak, sorumun garipliğini bedensel hareketle bana belli etmişti.Sonra sözüne devam etti.
“Dostum uzun mesele bunlar.Başka bir gün anlatırım sana. Ama şu kadarını bil ki bu işi yapmak benim hayattaki yegane amacım.”
O sırada ona cevap vermeden kendi içimden güldüm. Bu konuşmalardan hemen sonra ikimizde sustuk.Arabanın sağ camına başımı dayayıp, gözlerimi dinlendirmeye başlamıştım.Arada bir gözlerimi aralayıp Juli’nin yola olan dikkatini kontrol ediyordum.
Çünkü o da en azından benim kadar uykusuz olduğunu biliyordum.
Sonunda yol bitmişti.Kar yola çıktığımız andaki hızıyla yağmaya devam ediyordu.Çevreye şöyle bir göz attığımda, birkaç çiftlik evinden oluşan bir köyde olduğumuzu fark etmiştim.
Gecenin bir vakti olmasına rağmen, birkaç çiftlik evinin penceresindeki aydınlık, evlerinde yaşayan insanların henüz uyumadığını gösteriyordu.Arabadan inip, ayaklarımızın üstünü fazlasıyla kaplayan kar kütlesine, ayak izlerimizi bırakarak yürümeye başlamıştık.
Juli, önden giderken ben arkadan onu takip ediyordum.Daha birkaç metre mesafe yürümüş olmamıza rağmen berelerimizin üzerinde kalın bir kar katmanı oluşmuştu.Evin verandasında kısa süre durup üstümüzdeki karları silkeledik.
Juli, kapının zilini üç defa kesik arayla çalmıştı.Kapıyı açan kadın; altmışlı yaşlarda,orta boylu, kıvrımlı beyaz saçları olan, yüzünde yılların derin çizgilerini taşıyordu. Yaşlı kadın diliyle dudaklarını ıslatıp,
“Hoş geldiniz. Geciktiniz biraz,bir aksilik mi oldu ?”
dedi. O an ben kaçamak bakışlarla içeriyi süzerken, evin içinde bir başka kişi olduğunu görmüştüm.Yola çımadan önce buradaki yaşlı kadının yalnız olacağını söylemişti Juli.