- 1043 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İSTASYON-EK2
YOLCULUK
Sonunda kentin kuzeybatısına doğru yapacağımız üç saatlik araba yolculuğuna başlamıştık. Kar, bir saat öncesine oranla hızını daha da artırmıştı.
Az önce ince kütleler halinde yağan kar, şimdi iri lapalara dönüşmüştü.Süzülerek bir tüy gibi arabanın ön camına çarpmasıyla sileceklerin sağlı solu darbeleri sonucu, camdan silinmesi bir oluyordu.
Gözlerimi yola çevirdiğimde, siyah asfaltın yok olduğunu görmüştüm.Kat ettiğimiz her kilometrede arkamızda kalan kentin ateş böceği gibi yanıp sönen aydınlığı daha da cılızlaşıyordu.
Şehirden uzaklaştıkça trafik iyice tenhalaşmaya başlamıştı.Yolumuzun üzerindeki iki küçük kasabadan geçmiştik. O an ne kadar zaman geçtiği aklıma gelince saatime baktım.Yola çıktığımızdan beri bir saat geçmişti.
Arkamızdaki şehir şimdi tepelerin arkasında bir yerlerde kalsa da gök yüzünde bıraktığı puslu aydınlıktan fark ettiriyordu yerini.Düşüncelerimi dağıtabilmek için arabanın ön kısmında duran radyoyu açtım.
Daha önce hiç dinlemediğim bir ezgi çalıyordu.Ama yinede sessizliği dağıtabilmek için o ezgiyi ağzımda geveleyerek mırıldanmaya başlamıştım.Gözüm yolun sağ tarafındaki mavi yol tabelasına iliştiğinde,bir kasabadan geçmek üzere olduğumuzu anladım.
Sağ elimle arabanın buğulanmış olan sağ camını silerek etrafı izlemeye başlamıştım.Geçmek üzere olduğumuz bu kasaba diğer geçtiğimiz iki kasabaya göre daha büyükçeydi.Gecenin ve karın etkisiyle tamamen terk edilmiş bir kasaba görünümündeydi.
Savaş yıllarında boşaltılan kasabaların bir kopyasıydı sanki.Bu aklıma geldiğinde sol cebimden çıkardığım sigara paketinden bir sigara çıkardım.Dudaklarımın arasına sıkıştırdığım sigarayı yakmadan önce hafifçe camı araladım.
Dışarıdaki rüzgar ılık kar kokusuyla birlikte, bulunduğum yere birkaç kar tanesi bırakıyordu.
Sigaramı yaktığım anda ağzımdan çıkan dumanlar; içeriye üşüşen kar tanelerine inat, çıkıp terk edilmiş kasabanın atmosferinde kalıyordu.O an dalgınlığımı göz ucuyla fark eden Juli, yüzünü bana çevirmeksizin gözleri yolda,
“Neyi düşünüyorsun ?”
“ Hiç…” dedim.Direksiyonu kullanan Juli’i izledim.Düşündüm.Başka bir işi değil de bu işi seçmesini.Alımlı ve zeki bir bayanken hiç evlenmemiş olması garibime gitti.Sırf ideallerinin uğruna işi için kendi hayatını bir kenara atması bana saçma gelmişti.
Sonra biraz daha irdelediğimde mutlaka onunda kendine göre gerekçelerinin olabileceği noktasında saçma gelen düşüncelerimi bir kenara bıraktım.Biraz merakımı bastırmak için biraz arabanın içinde kol gezen sessizliği bozmak için boğazımı tükürüğümle ıslayıp,
“Juli başka bir iş yapmayı yada evlenmeyi hiç düşündün mü ?”
bunları dediğimde gözlerimi onun üzerine iyice dikip, vereceği cevaba kulak kabarttım.Benim sözümü bitirmemle Juli bir kahkaha patlattı.Uzun uzun katıla katıla güldükten sonra sorumu cevapladı.
“Dostum, şimdi bu saatte nerden aklına geldi bu soru ?” dediği sırada kısa süreliğine susarken boynunu sağa sola oynatarak, sorumun garipliğini bedensel hareketle bana belli etmişti.Sonra sözüne devam etti.
“Dostum uzun mesele bunlar.Başka bir gün anlatırım sana. Ama şu kadarını bil ki bu işi yapmak benim hayattaki yegane amacım.”
O sırada ona cevap vermeden kendi içimden güldüm. Bu konuşmalardan hemen sonra ikimizde sustuk.Arabanın sağ camına başımı dayayıp, gözlerimi dinlendirmeye başlamıştım.Arada bir gözlerimi aralayıp Juli’nin yola olan dikkatini kontrol ediyordum.
Çünkü o da en azından benim kadar uykusuz olduğunu biliyordum.
Sonunda yol bitmişti.Kar yola çıktığımız andaki hızıyla yağmaya devam ediyordu.Çevreye şöyle bir göz attığımda, birkaç çiftlik evinden oluşan bir köyde olduğumuzu fark etmiştim.
Gecenin bir vakti olmasına rağmen, birkaç çiftlik evinin penceresindeki aydınlık, evlerinde yaşayan insanların henüz uyumadığını gösteriyordu.Arabadan inip, ayaklarımızın üstünü fazlasıyla kaplayan kar kütlesine, ayak izlerimizi bırakarak yürümeye başlamıştık.
Juli, önden giderken ben arkadan onu takip ediyordum.Daha birkaç metre mesafe yürümüş olmamıza rağmen berelerimizin üzerinde kalın bir kar katmanı oluşmuştu.Evin verandasında kısa süre durup üstümüzdeki karları silkeledik.
Juli, kapının zilini üç defa kesik arayla çalmıştı.Kapıyı açan kadın; altmışlı yaşlarda,orta boylu, kıvrımlı beyaz saçları olan, yüzünde yılların derin çizgilerini taşıyordu. Yaşlı kadın diliyle dudaklarını ıslatıp,
“Hoş geldiniz. Geciktiniz biraz,bir aksilik mi oldu ?”
dedi. O an ben kaçamak bakışlarla içeriyi süzerken, evin içinde bir başka kişi olduğunu görmüştüm.Yola çımadan önce buradaki yaşlı kadının yalnız olacağını söylemişti Juli.
:-( klavye yordu yine...
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI
Valla ne yalan söyleyeyim o da aklıma geldi.Ama fazla uzatınca insanlar sıkar sağ salim eve ulaşsınlar.En azından yollar kapanmadan eve ulaştılar ya :-))
Ohhooo senin daha haberin yok sanırım :-) Onlar yemekteki sohbette danıştılar bile.Dolayısıyla başka bir merak başladı bu seferde mahzendeki adam kim ki diye :-))
İlginiz için teşekkürler...saygılarımla....
inci*
Kadının Almanyada ki oğlu gelmiş.... demek ki..
DİLEK YILDIZI
valla almanyadan falan gelen yok..şu an sınıra yakın bir kasabada yemek sonrası sohbetteler...şimdi derin bir nefes aılıp bende o sohbete katılacağım :-))
Konu sürüklüyor, okuru;
anlatım çok güzel...
Klavye daha çok yoracak gibi yazarı,
üzgünüm :)
Beğenim ve tebriklerimle.
2 bölümde de profosyenel bir yazarı okuyor hissindeydim.
Bir iki editoryal dokunuş gerekli, dedim evet ama, bu kalem öyküde çok iyi.
Okur olarak böyle düşünüyorum ki, eleştiriye gelince
inanın eleştirmenlerin hiç biri iyi yazar değildir usta :)
Tebriklerim içten.
Devamını dilierim.
Saygımla...
DİLEK YILDIZI
Şiirlerden sonra nesirlerde de yorumlarınızı görmek ne güzel.
Bu arada nesirlerle ilgilendiğinizi bilmiyordum.Ama okumanıza çok sevindim.
Öyle yazabilmişsem ne mutlu bana.Bu durağan bir bölümdü.Kendimi denedim bir araba yolculuğunu ne kadar uzatarak yaraım diye.
Nacizane bir istekte bulunsam sizden, usta kelimesinin yerine rumuzumu kullansanız.Ustalık ağır gelir bana...
Neyse benim çenem fazla düşmeden bir bölüm daha atayım :-))
İlginiz ve güzel yorumunuz için en derin teşekkürlerimle....
en derin saygılarımı sunarım.....
DİLEK YILDIZI
Bir arabanın içindeki bir saatlik yolculuğu ne kadar uzun yazbilirim diye kendimi zorladım aslında.Ne kadar başarılı oldum bimiyorum.
İzninle ne demek bilakis sevinirim.Başkaları tarafından okunabilmek kadar güzel birşey yok sanırım.
O zaman şimdi bana biraz hareketli bir bölüm atmak kalıyor anlaşılan...
Abim ilgin ve desteğin için çok ama çok teşekkür ederim...
En derin saygılarımla...Esen kal...
Okurken gözleriniz açık olsa bile varolduğunuz zamandan sıyrılıp bir anda yazının içinde buluyorsanız kendinizi bu iş oldu diyebilirim. Olayın akışında çok ufak kesintiler var akıcılık etraftan bir ses gelse dahi sizi kendisinden koparmayan bir olay zincirinden ibaret olmalıdır ama bunu o kadar dikkate almamak lazım çünkü kişiden kişiye değişir benim görüşüm bu ve genel olarak başarılı, tarifleri net, bağlantılı bir başka yazı var mı bilmiyorum ama gittikleri yere ne amaçla gittiklerini merak ettim, o yaşlı kadın kim? gibi sorulara cevap aramadım değil. Tebrik ederim daha iyisini de yazarsınız...
DİLEK YILDIZI
Bu güzel yorum için teşekkür eder en derin saygılarımı sunarım...