16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2649
Okunma
Lotus Pozisyonu
— Biraz daha kızarmış tavuk alır mısın?
— Teşekkürler, hayır. Evde ne yaptın bugün sıkılmadın değil mi?
Tabağındaki son yemek parçalarını çatalına toplarken kısa bir süre başını kaldırıp Eva’ya baktı. Karısı saçlarını her zamanki gibi tepesinde toplayıp bir kalemle topuz yapmıştı. Saçlarının bir kısmı gelişi güzel bu topuzdan firar etmişti. Bunun için istemsiz bir şekilde hafifçe gülümsedi. Gülkurusu, belden aşağıya doğru genişleyen, diz hizasındaki elbisesinin ona ne çok yakıştığını düşündü yine.
Eva gününün nasıl geçtiğini anlatıyordu ama Jack onu dinlemekten çok onu izliyordu. Eva’nın sorusuyla daldığı denizden çıktı.
— Benim için de gayet sıradan bir gündü, okul, öğrenciler... Bir haftadır ısınan havada gevşeyen dersler bugün havanın serinlemesiyle biraz toparladı diyebilirim dedi gülümseyerek.
— Bugün hava neredeyse on derece düşük dünden, bu sahiden şahane bir düşüş.
— Evet öyle, bundan hiç şikayet edemem dedi Jack.
Yemekten sonra birlikte film izlediler.
Sabah olduğunda Jack Eva’nın hayret ve neşe çığlıklarıyla uyandı. Gözleri yarım aralıklı Eva’yı aradı. Onu pencere kenarında görünce:
— Buraya gel Jack bunu görmelisin, koş hadi!
Jack istemese de kalkıp pencere kenarına doğru ağır aksak yürüdü. Yağan karı görünce :
— Bu mevsimde kar mı yağıyor? Bu hiç normal değil.
— İnsanlar iklimlerin bile dengesini bozdu ondan olmalı bu dedi Eva.
— Haklısın galiba, neyse ben bir duş alıp hazırlanacağım, sen bugün kendini nasıl hissediyorsun evde misin yine?
— Evet, bu sıralar evdeyim galiba Jack.
Jack duştan çıkıp merdivenlerden mutfağa doğru yol alırken Eva’yı kolları arkada, biri düz diğeri onu dirsekten tutmuş, gözleri kapalı, lotus pozisyonunda otururken buldu. Kendine bir kahve alırken onun da az şekerli kahvesini yapmayı ihmal etmedi. Yanına gidip, sehpaya kahveyi koyarken:
— Tatlım kahven burada, benim şu gri montum neredeydi? Havaya bakılırsa bugün gerekebilir gibi.
Kollarını bırakıp, gözlerini açan Eva:
— Ben onu kaldırmıştım havalar artık ısındı diye, küçük odadaki dolaptaydı. Kahve için teşekkür ederim dedi kahvesine uzanırken.
Jack montu alıp aşağı indiğinde televizyonda yerel bir kanalı açtı. Hava durumundaki bu anı değişikliğin nedenini belki orada bulmak umuduyla… Açtığı ilk kanalda tam da bu konu üzerinde konuşulduğunu görünce durdu. Yetkili bunun ani bir soğuk hava dalgası olduğunu, korkulacak bir durumun olmadığını söylüyordu.
Jack arabayı garajdan çıkarmadı, yürümeyi düşünüyordu. Sokaktaki herkesin bu soğuyan havadan fena halde memnun olduğunu gördü. Bunu yaz mevsiminde portakal yemek gibi diye düşündü. İnsanlar olmayan her şeyi özlerler. Sıcakta, soğuğu; soğukta, sıcağı.
Derslikte pencereden yağmaya devam eden karı izledi. Arabayı almadığı için ise pişman oldu.
…
Eve girerken bir yandan hızla montu çıkardı. Mutfaktan gelen yemek kokuları Eva’nın mutfakta olduğunu işaret etti.
Mutfağa yöneldi, Eva salata yapıyordu, ona arkasından sarıldı.
— Ooo epey üşümüşsün, iyi ki çorba var yemekte dedi Eva.
— Hımmmm… Birlikte ısınmayı tercih ederdim, o yok mu menüde? dedi Jack, hınzırca gülerek.
Elindeki yeşillikle Jack’ın başına vuran Eva:
— Hadi Jack, üzerini çıkar ıslanmışsın ve şunları masaya taşı.
Jack hızla yukarıya çıktı üzerini değişti. Üşümüştü küçük odaya kaldırılmış kışlıkları karıştırıp kendine yeşil bir hırka bulup giydi. Aşağıya indiğinde masa çoktan hazırdı.
Sohbet eşliğinde uzun bir akşam yemeğiydi.
…
Elindeki kitabı yanındaki etajerin üzerine koyup gözlüğünü çıkardı. Eva’nın örtüye sarılıp büzüldüğünü görünce kalkıp dolaptan ikinci bir örtü çıkarıp Eva’nın üzerine örttü. Ayağa kalkıp pencereden sokağa baktı, kar neredeyse yarım bacak boyu olmuştu.
— Bu çok fazla, çok… Neler oluyor böyle bu şehre? dedi.
Gördüğü bu manzara iyice uykusunu kaçırmıştı. Aşağıya inip televizyonu açtı. Yerel kanallarda ani kar yağışından dolayı halk uyarılıyordu. Kar yağışından dolayı iki gün tatil olduğunu ve kar yağışının devam edeceğini söylüyordu. Ama bu ani hava değişikliği ulusal bütün kanallarda da vardı. Hatta sadece bu ülkede değil, Çin, Rusya ve daha nice ülke aynı ani değişimle karşı karşıyaydı.
Bu sırada telefonu çaldı. Arayan ulusal bir kanalda habercilik yapan eski bir arkadaşıydı. Arıyor olması yeterince şaşırtıcıyken bu saatte arıyor olması iki misli şaşırtıcıydı.
— Jack, orada mısın?
— Erick nasılsın? Uzun zaman oldu...
— Dinle beni Jack, fazla vaktim yok, çok ciddi şeyler oluyor, şu hava değişikliği… Onun nedeninin dünyanın yörüngesinden çıkıp güneşten uzaklaşması olduğu gibi bir söylenti var. Bunu bilen herkes ekvatora yöneldi. Bunu bilmen gerek diye düşündüm Jack. Eva’yı al ve ekvatora doğru gidin yaşamak istiyorsanız şayet. Duyuyor musun beni Jack?
Jack hiç bir şey diyemeden telefonu kapattı, hızla üst kata Eva’nın yanına çıktı. Eva hala uyuyordu.
Sinem Ilgın Omay (Nun)