Anne Ben Güllabici Oldum
Ne yazdıysam, ölümün benden esirgediği o dirim hakkına sığınarak yazdım. Kim ne derse desin yaşıyor ve alışıyor olmanın sözcükleri hiç yoktu aslında. Bunca zaman yaptığımın, beyaz bir kâğıda kırmızı bir şeytan çizip, o şeytana melek kanatları takmaktan öte bir şey olmadığını anladım.
İnançsız bir adamın birden kendini keşiş ilan edip, kendinden daha inançsız bir kadına inanmayı istemesi; inançlı bir tanrıtanımaz olmakla aynı şeymiş bunu gördüm.
Zamanın alıştırıcı ve benzerleştirici dokusu, aşkın en özgün nüshasını çoktan kaybetti. Birine sunduğunuz ve sizin içinde bulunduğunuz hiçbir hal aşk değildi. Hani siz, biz küçükken; hanım teyzeler, bey amcalar vardı mahallemizde. Evcilik oynardık ve çekerdik onları da oyunumuzun içine. Onlar da –mış gibi yaparlardı biz mutlu olalım diye. Şimdi biz onları model alarak büyüdük, hanım, bey olduk ve –mış gibi yapmayı sürdürdük aynalara bakarken bile. Değimsiz bir aşk sunduk karşımızdakine.
Tırtıklanmış sözcüklerle seviliyor olmak kokoz tesellisiydi kalbimizin boşluğa doğru dingildediği anlarda. Selenli bireyler olduk aslında hiç var olmamışken.
-Demin üzülmeyin diye çoğul düşündüm. Tüm bunların farkında olduğum andan beri gece ve gündüze gözlerini farklı renklerde açan yalnız bir puhu kuşuyum, bunu bilin isterim.-
Kendi varlığımın canlı değil ama ruhlu olmakla gereksiz bir ilgisi vardı hep. Madde olmayı, kendisine ruhtan bir aidiyet bağışlanmamış bir hacme kavuşmayı çok isterdim.
Bir prezervatifi düşünün; sakat ya da sağlıklı ayrımı yapmaksızın milyonlarca spermi tutuyor; uzun ya da kısa, kalın ya da ince olmasına bakmaksızın her türden penise esniyor. Bir kül tablası; markasına bakmaksızın sigara izmaritlerine ya da çiğnenip tükürülen bir sakıza dolup da taşana dek ev sahipliği yapıyor. Ya da bir klozet deliği bizden dışkı ve kusku yoluyla atılan ne varsa önceden kabul ediyor. ( Bence tüm klozet delikleri popo fetişti. Bunu belirtmeden geçemezdim :) )
Neden? Çünkü hiçbir madde anlamak ya da anlamlandırmak derdinde değil bir ötekini. Ve hiçbiri şikayet etmiyor halinden.
Peki ya insan böyle mi?
Ruhlu olan insan modeli ( ruhsuzu az da olsa var ) vasıflı kılabilmek için kendini her yolu denedi ama bu yollardan hiçbiri şartsız kabul değildi.
Şart; din, dil, mezhep, siyasi - felsefi görüş, güzellik ya da çirkinlik, cinsellik ya da kimlik vb. Biri, bir diğerine tüm bunlardan herhangi biriyle gittiğinde ne derecede kendini sıfırlayabilmiş adımlar atabilirdi ki.
Gördüm ki; yürümeyi her isteyişimde durdurulmuşum. Şimdi koşuyorum içimdeki ürperişlerle biçim vererek kendi gerçekliğime. Anlamadığım kimse yok ve anlamayacağım bi hiç kimse olmayacak.
fhrn-mç-jir
YORUMLAR
... Sessizliğin birikmiş ses hakkı için; balıklara kara, kuşlara deniz götürür gibi...
''Yalnızlıktan korkma asıl korkulacak şey korkudur
düşün ki Allah' da yalnızdır
ama o hiç bir şeyden korkmaz, her şeyi kendisinde bulur''
*Epiktetos
Rahman olan rabbinin adıyla oku. Öyle oku ki tad alma duygusunu yitiren bir dile
türlü nebat versen de faydası yoktu.
İlim, irfanı yanına almadıkça boş, ana göğsü sütle dolmadıkça na hoştu.
Düşün ki timsahın yavrusunu ağzında özenle taşıdığı bir vahşet ve merhametin yüreğidir
dünya ve biz içinde yüzmedeyiz.
Ha sığ, ha derin...
Sevgilerimle