KAÇ, KAÇ, KAÇ
Ben seni nereye koyacağımı bilemiyorum, aksi gibi bu yerleştirme sınavını zamana da bırakmak istemiyorum.
Belki seni koydum bir yere de bulunduğun yeri değiştirmeli mi bunu bilmiyorum.
Git gelir giderim ben, yönünü bilen anlar ki gelmişim aslında gittiğimce. Bu görmeye bağlı, bunu görmek ise evvelce gitmiş olmaya, gitmeyi bilmeye.
GİTMİŞLİK.
Gariptir aslında korkarım gitmelerden, her şekilde yönünü bildiğim, ya benden ya bana ya da kendinden gitmeler. Kalmayı öğretemedi ki kimse, benim suçum mu?
Ne yapmalı ne etmeli, bilmemeli susmalı, biriktirip kusmalı.
Ne uzun zaman susmuşum, kendim, kendim gibi değilim sanki. Eski beni hatırlıyorum bu gitsin o gelsin çabuk. Çık, çık, çık hemen çık. Neler yaşatılıyor bana diyebilir miyim?
Diyemem, zorla değildi, yaşatıldığınca yaşatıyorsun ama ne ortak? Yaşamak sadece, kime ne yaşatıldığı değil ayrılan yer burası.
Yazamamak istiyorum bazen, başka türlü kusma yolları bulur belki bünye, türlü arınma yolları aramaktayım, arıtmak istediğim saflığım.
Algılarımı kapatmak istiyorum, kendim dışında enerji hissetmemek, neler düşünüldüğünü tahayyül edememek, çoktan seçmeli sevdalar yorucu test usulü yaşamak istemiyorum hayatı, zorunluysa bu ben bilirim kendimi ve inadına yanlış şıkları işaretlemek boynumun borcu.
Yanarım dönerim
Kızarım dönmem.
Kişi kendini bilmek gibi irfan neden bulunmazmış ki? Ben bulduklarımı unutmak derdindeyim, kendimde açtığım tüm kapıları kapatmak ve sonrasında teker, teker adım, adım nefes, nefes doğru, dürüst açmak istiyorum açılabilir olanları. Ya da kalan kapı varsa kapalı, hepsi açılsın, ki bu saf enerji halini almaktır, ikisinin ortasında durmuş bir o tarafa bir bu tarafa bakıyorum, iki hal arasında sabit bir ikamet adresi edinesim yok.
Her zerresini anlayacaksın değil mi? Her satırını
Yaşıyorsun değil mi bunların kimisini bazısını hepsini?
Peki zaman mı yanlış? Yoksa zamanın içinde, bulunduğumuz boyutun karşılaştırma anı mı?
Ne oluyor bee?
Çık, çık, çık
Kaç, kaç, kaç
Git, git, git.
N.O.C-2008