- 3352 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLÜN RENGİ
GÜLÜN RENGİ
Uzak diyarlarda bulunan güzel bir ülke vardı. Bu ülke çiçekleriyle meşhur olan bir yerdi. Dünya’nın her yerine mis kokulu çiçekler bu ülkeden giderdi. İnsanlar bu ülkeden gelen çiçeklerle birbirlerine mutluluklarını ifade ederlerdi.
Bu ülkede Zeynep adında bir kız dedesiyle beraber yaşıyordu. Zeynep’in dedesi yani Sabri Dede epeyce yaşlanmıştı. Aksakallı, kısa boylu, tombul suratlı sevimli bir kişiydi. Sabri Dede’nin de buradaki diğer insanlar gibi büyükçe bir bahçesi vardı. Ve o bahçede çeşit çeşit çiçekler yetiştirir, bu çiçekleri Dünya’nın her yerine gönderirdi.
Zeynep sekiz yaşlarında yeşil gözlü, düz saçlı ve zayıf bir çocuktu. Çiçekleri ve böcekleri çok seven Zeynep iki yaşında iken anne ve babasını kaybettiği için dedesi ile beraber yaşıyordu. Bütün her şeyi dedesiydi.
Zeynep’in en çok sevdiği şey dedesiyle beraber bahçede çiçeklerle uğraşmaktı. Zeynep bütün çiçeklerde konuşur ve onların suyunu kendi eliyle verirdi. Her bir çiçek Zeynep’in arkadaşı gibiydi.
Bu güzel ülkenin bu güzel çiçek bahçesinde de diğerlerinde olduğu gibi güller renksiz ve kokusuzdu. Zeynep bu gül denen çiçeğin rengi ve kokusunun nasıl olduğunu hiç bilmiyordu. Çünkü o doğmadan yıllar önce güller rengini ve kokusunu kaybetmişti. Zeynep zaman zaman bunun nedenini dedesine soruyordu. Fakat dedesi bu sorularını geçiştirerek cevaplamıyordu. Bir gün Zeynep yine dedesiyle beraber bahçede çiçeklerle uğraşıyordu.
Zeynep, dedesine yaklaşarak;
— Dedeciğim neden güllerin kokusu ve rengi yok? Diye sordu.
Dedesi:
— Artık zamanı geldi. Sana da anlatayım. Artık sende bilmelisin. Diyerek anlatmaya başladı. Evet kızım. Bundan uzun yıllar önceydi. Senin baban henüz on iki yaşlarındaydı. O zamanlar bu renksiz ve kokusuz olan güller rengârenkti ve mis gibi kokarlardı. Hepimizin en sevdiği ve başka ülkelere en çok gönderdiği çiçek buydu. Her taraf mis gibi gül kokardı. Bir gün Güllerin Efendisi bu güzel gül diyarını terk edince bütün güller bir gecede renklerini ve kokularını kaybettiler.
Zeynep, meraklı bakışlarla hemen dedesini sözünü keserek:
— Peki dedeciğim Güllerin Efendisi ülkemizi neden terk etti? Diye sordu.
Sabri Dede:
— Sabırlı ol. Anlatmaya devam edeceğim. Diyerek ayağa kalktı.
Sonra dedesi Zeynep’in elinden tutarak güllerin olduğu tarafa doğru yürüdüler.
Sabri Dede:
— Evet kızım. Bu güzel ülkenin insanları bir zamanlar Güllerin Efendisi henüz buraları terk etmemişken sevgi doluydular. Herkes birbirini karşılıksız sever, her karşılaştıklarında birbirlerine selam verirlerdi. Yalan nedir kimse bilmezdi. İnsanlar dükkânların kapısını kilitlemezlerdi bile.
Diyerek buraların bir zamanlar ne kadar yaşanası güzel bir yer olduğunu anlattı.
Sabri Dede Zeynep’in çok meraklandığını görünce ‘Sabırlı ol kızım anlatacağım.’ diyerek devam etti.
Zeynep:
— Peki dedeciğim sonra ne oldu? Hadi anlat.
Sabri Dede:
— Güzel Zeynep’im bir zamanlar ülkemiz bu kadar güzel insanlarla
Doluydu. Bu nedenle Güllerin Efendisi de bu ülkede yaşardı. Fakat sonra insanlar gitgide bu güzel davranışlarını ve alışkanlıklarını bir tarafa bıraktılar. Eskisi kadar birbirlerini sevmeyi bıraktılar, yalan söyleyen insanların sayısı arttı. Selamlaşmak azaldı ve insanlar birbirlerini ziyaret etmeyi bıraktılar. Küçük meseleler yüzünden kavga etmeye başladılar. Bütün bunları gören ve çok üzülen Güllerin Efendisi buraları terk edip hiç kimsenin bilmediği bir diyara gitti. O gün bugündür güllerimizin ne rengi ne de kokusu var. Dedi.
Zeynep:
— Peki Dede, Güllerin Efendisi’ni daha sonra hiç aramadınız mı? Diye sordu.
Sabri Dede:
— Aramaz mıyız kızım! Yıllarca aradık fakat bulamayınca artık umudumuzu kesip aramaktan vazgeçtik. Dedi.
Zeynep dedesini iyice dinledikten sonra bu işi bir şekilde çözmeye karar verdi. İlk iş olarak buradaki bütün çocukları toplayıp onlarla görüştü. Güllerin Efendisi’ni bu ülkeye tekrar nasıl geri getirebileceklerin konuştular.
Ertesi gün herkes yine aynı yerde buluşup bulduğu fikri birbirlerini anlatacaktı.
Zeynep eve geldikten sonra dedesine:
— Dedeciğim biliyor musun ben arkadaşlarımla görüşerek Güllerin Efendisi’ni tekrar nasıl buraya getirtebileceğimizi konuştum. Onu geri getirmek için çalışmaya karar verdik. Dedi.
Sabri Dede:
— Aferin kızım! Fakat çok da umutlanmayın. Çünkü biz yıllarca uğraştık ama onu buraya getirmek için bir yol bulamadık. Dedi.
Zeynep dedesiyle yemek yedikten sonra yatağına uzandı. Sürekli bu olayı düşünüyor ve nasıl çözebileceğini de bilmiyordu. Bu düşüncelerle uyuyakalan Zeynep rüyasında Güllerin Efendisi’ni gördü.
Zeynep ona aklındaki bütün soruları bir bir sordu. Güllerin Efendisi de ülkelerini neden terk ettiğini söyleyerek aynen dedesinin anlattıklarını anlattı ve bu ülkenin insanlarının eskiden çok iyi insanlar olduğunu, onlarla beraber olduğunda mutlu olduğunu fakat zamanla insanların birbirlerini kandırdıklarını söyleyerek buraların artık yaşanmaz bir yer haline geldiği için burayı terk ettiğini söyledi. Ardından devam etti. Eskiden olduğu gibi dürüst, güvenilir, yalan söylemeyen iyi insanların sayısı artarsa yeniden gelebileceği söyledi.
Zeynep gözlerini açtığında çoktan sabah olmuştu ve dedesi onu kahvaltıya çağırıyordu. Zeynep bahçeye çıkarak güllerin yanına gidip onları teker teker sevdi. Onlara ‘merak etmeyin yakında tekrar o güzel renklerinize ve kokunuza kavuşacaksınız.’diyerek bahçede bulunan kuyudan su çıkartıp elini yüzünü yıkadı.
Dedesiyle kahvaltıda gece gördüğü rüya hakkında konuştular. Zeynep dedesine gördüğü rüyayı bir güzel anlattı.
Çok heyecanlanan Sabri Dede:
— Peki kızım, Güllerin Efendisi’nin dediği gibi ülkede iyi insanların sayısını nasıl artıracağız? Diye sordu.
Zeynep:
— Onu da bana bırak dedeciğim. Diyerek evden çıktı.
Evden çıkan Zeynep hemen arkadaşlarıyla sözleştikleri yerde buluştu. Zeynep artık Güllerin Efendisi’ni nasıl geri getirebileceğini bildiğini söyleyerek yapılması gerekenleri arkadaşlarına anlatmaya başladı:
— Arkadaşlar bundan sonra hepimiz çok çalışıp tüm ülkede kapı kapı dolaşarak insanları iyi olmaya, birbirleriyle selamlaşmaya, yalan söylememeye ve birbirlerini karşılıksız sevmeye davet edeceğiz. Dedi.
Arkadaşları Zeynep’in bu fikrini çok beğendiler.
Zeynep ve arkadaşları ‘Hadi bakalım hep beraber görev başına!’ Deyip işe koyuldular…
O günden sonra bu kapı senin şu kapı benim diyerek çalmadık kapı, basmadık eşik bırakmadılar. Her gittikleri kapıda çok güzel karşılandılar ve insanları iyiliğe davet ettiler.
O güne kadar böyle bir şeye alışık olmayan insanlar bu durumdan çok memnun oldular. Zeynep ve arkadaşlarının yaktığı bu ateş giderek büyüyordu. Hem insanları iyiliğe davet eden insanların sayısı artıyor hem de insanlar bu davete tereddütsüz karşılık veriyorlardı.
Aradan aylar yıllar geçmişti. Artık bu ülkede geçmişte olduğu gibi herkes birbirine selam veriyor, iyilik yapıyor ve artık kimse yalan söylemiyordu.
Zeynep her sabah kalktığında heyecanla bahçeye koşuyor ve güllerine bakıyordu.
Yine bir sabah kalktığında bahçeye koşan Zeynep gözlerine inanamadı. Her taraf mis gibi kokuyordu. Güllere baktı hepsi rengârenkti. Bazıları kırmızı bazıları sarı, bazıları beyaz, bazıları pembeydi…
Zeynep artık mutluluktan uçuyordu. Adeta bambaşka bir dünyadaydı. Güllerine bakmaya ve onları koklamaya doyamıyordu.
Bu güzel haberi dedesine vermek için koşarak eve girdi. Dedesine müjdeli haberi verdi ve dedesine ‘Dedeciğim güller eski kokusuna ve rengine kavuşmuşlar. Peki, ama güllerin efendisi niye yok?’ Diye sordu.
Sabri Dede:
—Kızım, sen ve arkadaşların sayesinde Güllerin Efendisi geldi. Aslında Güllerin Efendisi, insanların içindeki iyilik, adalet, güven, yardımseverlik ve insanların birbirlerine duyduğu sevgiden ibarettir. Ülkemizde bu güzel duygular tekrar insanlarımızın yüreklerinde yeşerince her taraf güllük gülistanlık oldu. İşte o zaman güllere hayat veren yani renk ve koku veren Güllerin Efendisi tekrar içimizde ortaya çıktı. Yani kızım Güllerin Efendisi bizim içimizdeki iyilik, doğruluk, adalet, sevgi ve yardımlaşma duygularının ta kendisidir. Diyerek Zeynep’e yaklaştı ve yanaklarından öptü. Ardından devam etti:
—İyilik meleği güzel Zeynep’im; sen ve senin yürekli arkadaşların sayesinde ülkemiz tekrar iyiliğin galip geldiği yaşanası bir yer haline geldi. Sen ve arkadaşların gibi iyiliksever insanlar olduğu sürece bu ülkedeki insanlar sonsuza kadar mutlu yaşarlar. Dedi.
Dedesinin anlattıklarını can kulağıyla dinleyen Zeynep hayatı boyunca bir iyilik meleği gibi insanlara yardım etmeye karar verdi.
****
SON
Mustafa Yücel DEMİRTAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.