7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1239
Okunma
2. GRUP: ‘’GÜNDE İKİ SAAT VER’’ CİLER…
Bu grup tecavüzcüleri hemen tanıyacaksınız. Bunlar taa benim çocukluk yıllarımda çıktılar ortaya ilk olarak. İlk icraatlarının adı ‘’İnternasyonal Rulet’’ti…
Sanırım yavaş yavaş hatırlamaya başladınız…
Tecavüzcü, bir organizasyon kurar. Siz de bu organizasyona dahil olursanız bol paraya kavuşacaksınızdır. Bunun için yapacağınız şey organizasyonun başındaki kişiye cüz’i bir miktar para gönderip ondan size gelecek üç adet zarfı beklemek olacaktır. Parayı gönderip üç adet zarfı alınca bu üç zarfı, üç tanıdığınıza vereceksiniz ve onların her biri de yine organizasyonun başındaki kişiye para ödeyerek ondan üç zarf alıp bunu yine üç kişiye dağıtacaktır. Böylece siz bir piramit oluşturmuş olursunuz…Sizden aşağıdakiler zarf alıp dağıttıkça sizin pastadan alacağınız dilim büyümektedir. Tabii ki bu zarf alıp dağıtma işinde bir kesiklik olmazsa…Kesiklik olursa siz bekleyin ki para gelecek…Bu arada organizasyonun başındaki kişiye para adeta akmakta ve onun hiç bir kaybı olmamaktadır. Efendim bu organizasyonda olaya ilk dahil olanlar iyi paralar da kazandılar ama sonradan katılanlar ağızlarını açtılar sadece.
Önceleri İnternasyonal Rulet adıyla hayatımıza giren bu tecavüz şekli ile pek çok insanımız tecavüze uğradıktan sonra uzun yıllar ara verildi buna…Daha sonraları 1990 lı yılların başlarında Kenan ve Barbaros Şaranoğlu,Ahmet Hakan Baz adındaki baba tecavüzcüler olayın adını değiştirip ‘’ Titan- Saadet Zinciri ‘’ adıyla bu İnternasyonal Ruleti yeniden devreye sokup bir hayli vatandaşa tecavüz ettikten sonra nihayet devlet olaya el koydu ve Saadet zinciri koptu…
Devlet Levent Kırcanın bir skecinde de ifade ettiği gibi bu ‘’vatandaşı titan tinana’’ şirketi kapattı, kurcularını içeri attı..Ama tabii ki öyle uzun süreli bir tutuklama olmadı..Şu anda bu vatandaşlar serbesttirler.
Titan Saadet zincirinden sonra işin şekli tamamen değişti.
MADDE 29- Dünyada hiç bir kuvvet bir tecavüzcüyü durduramaz. İyi bir tecevüzcü mutlaka bir yolunu bulur tecavüz etmek için.
Saadet zinciri olayında eksik olan bir şey vardı: Ortada sadece para dönüyordu. Karşılığında ne mal vardı ne de bir hizmet…İşte bu eksikliğin farkına varan yeni tecavüzcüler işin şeklini değiştirdiler: Bundan sonra artık millet para verirken karşılığında bir şeyler alacaktı. Hem de çok çok ihtiyaçları olan şeyler (!) Mesela: Deterjan…Cilt bakım ürünleri…Kozmetik ürünleri…Vitamin hapları ( Sağlıklı ve dengeli yaşam ürünleri ), Çelik tencere-tavalar, Su arıtıcıları vs. İleride teferruata gireceğim zaten.
Kısacası eskinin Saadet Zinciri bu sefer de karşımıza ‘’ Günde iki saat ver’’ ci olarak çıkmaya başladı. Yani efendim çok değil, günde sadece iki saatinizi vererek az zamanda çok büyük kazançlar elde etmeniz mümkün (!) Hatta böylece o sıkıcı işlerinizden, işinizin esiri olmaktan kurtuluyorsunuz. En fazla 500-600 liralık bir sermaye ile çok kısa süre içinde milyarlara para demiyorsunuz...Kaymaklı ekmek kadayıfı yani.
MADDE 30- Hiç bir tecavüzcü ırzına geçmediği atın önüne ot koymaz.
Bu sefer yalnız çok önemli bir şey daha var. Tecavüzcülerin kralları Amerikalılar genelde. Bu çok çok baba tecavüzcülerin Türkiyedeki temsilcileri tecavüzü kendileri yapsa da ilginç bir şekilde işin zevkini çıkaran bu Amerika’daki ya da diğer yurt dışındaki baba tecavüzcüler olur.
Bu tür tecavüzü tanımanız için önce tamamen yasal olarak kurulmuş olnan bu tecavüz kuruluşlarını tanıyalım:
MADDE 31- ‘’Tecavüzün de yasalı mı olurmuş?’’ demeyin. Var valla…
Şimdi bu şirketler çoook büyük şirkettler olduğu için adlarını aynen yazıp da başımızı belaya sokmayalım. Rumuz kullanalım…Siz anlarsınız zaten.
Mesela: Avun…Harbi Tayf… Hemvey…Vs.
Tabii ki başkaları da var…Hatta bunları örnek alarak kurulmuş ufak çaplı Türk Tecavüz Kurumları da vardır. Kısaca TTK olarak ifade edilen bu kurumlar yüzünden Türk Tarih Kurumu da hep töhmet altında kalmıştır.
Bütün dünyaya yayılmış olan bu tecavüz kurumları içinde benim en iyi tanıdığım Hemveydir.
Hemvey üyesi bir tecavüzcününün( Ki onlara sponsor deniyor ) sizin ya da tanıdığınız bir kişinin evinde yaptığı toplantı ile sizin tecavüze hazırlık döneminiz başlar…Yani Tecavüzcü öyle Yeşilçam filmllerindeki gibi ‘’Yallah Tazyik ‘’ deyip hemen tecavüz olayına başlamıyor..Yavaş yavaş…Alıştıra alıştıra… Hani Bir zamanların İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu velilerin kayıt parası yüzünden feryat ettiğini görünce İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlerine ‘’ Kazı bağırtmadan yolun ‘’ demişti ya aynen öyle…( Vay beee o da ha? diyenlere teessüflerimi ilettim bile (!)
Sponsor adlı tecavüzcü, yapılan bu ilk tanıtım toplantısında kafadan size hayatınızın ne kadar mantar oduğunu anlatır…Onu dinledikçe ‘’ Lan gerçekten de anasını satayım…Sabah çık işe git..Akşama kadar itle köpekle boğuş, akşam gel eve giy çizgili pijamaları geç tv karşısına öküz gibi tv seyret…Hayat mı lan bu’’ demeye başlarsınız…Aynı anda eşiniz de dalmıştır hayallere: ‘’ Aaahhh aaahhh..Benim körolası Sami’ye kalacak olursa ben ömrümün sonuna kadar göremeyeceğim o pembe pancurlu evi..Ulan hem bu mu hayat? Akşama kadar evde yemek, bulaşık, ütü, çocuklara bak, temizlik yap anam ağlıyor….Serada pişmek de cabası. Akşam bir nasılsın karıcığım bile yok…Ooofff oooff. Sı..ayım ben böyle hayatın içine ‘’
-Evet Münire Hanım…Bakın siz Fethiyelisiniz ama hayatınızda hiç Mavi Yolculuk yaptınız mı?
-Mavi Yolculuk mu…Mavi arabalarla filan yolculuk mu oluyor?
-Yaaa bakın Mavi yolculuğu bile bilmiyorsunuz.
-Sami Bey... Mesela siz kaç kez gittiniz Ölü Deniz’e…
-Ya gidecektim aslında ama ben ölüden korkarım…O bakımdan senelerdir hiç gitmedim.
Ulan hakket…Şu sponsor gelip de söylemese var ya hiç farkına varamayacaktım senelerdir Fethiye’de yaşadığım halde Ölü Deniz’e gitmemiş olduğumun…Ya da hanım mavi tur diye bir şeyin varlığını bilemeyecekti…Yuh anasını satayım…İçinde yaşıyoruz haberimiz yok…Ya da tadını çıkaramıyoruz.
Siz kendi kendinize ‘’Ulan öküz’’ diye neredeyse beyninize kurşun sıkacak durumdayken sponsor anlatıyor…. O anlattıkça daha önce hiç farkında olmadığınız şeylerin farkına varıyorsunuz. Meğer siz işinizden ne kadar nefret ediyormuşsunuz da farkında bile değilmişsiniz… Eşiniz…Meğer kadıncağız çıldırma noktalarındaymış ama zavallı o kadar salak ki ne kadar mutsuz ve kederli bir hayat yaşadığının farkında bile değil…Allah razı osun bu sponsordan…Hani o da olmasa ömrünün sonuna kadar farkına varamayacak mutsuzluğunun..Hatta mutsuz mutsuz ölecek ama yüzünde mutlu bir tebessüm olacak andavallının.
Ama farkına vardıklarınız sadece bunlar değil…Meğer o güne kadar sizin yediğiniz, içtiğiniz, sı. tığınız her şey sizi her gün öldürmekte…Hatta evet hatta siz ölmüşsünüz ama o kadar moron ve de embesilsiniz ki ölü olduğunuzun farkında bile değilsiniz. Yediğiniz yemeklerden, içtiğiniz suya, kullandığınız deterjanlardan doktorunuzun size verdiği ilaçlara kadar aklınıza gelen ve gelmeyen her şey sizi öldürmekte. Siz sefil yaratık, hayatınızda kalite namına bir bok da görmemişsiniz daha önce…Çünkü Hemvey ürünlerini görmemiş, onlarla tanışmamışsınız. Ama yine de Allah’ın sevgili kuluymuşsunuz ki işte bu sponsoru çıkarmış sizin karşınıza.
-Öyle değil mi Sami Bey…Öyle değil mi Münire Hanım. …Mesela şimdi kızgın kumlardan serin sulara atlamak varken siz ne yapıyorsunuz?
Valla ne yapalım… Fazla su parası gelmesin diye duşun altına bile atlıyamıyoruz bu sıcakta. . .
-Münire Hanım …Akşama ne yemek yiyeceksiniz?
-Ay ne yiyceeez kız…Patates yemeği ve makarna…
-Peki bu patates yemeğini kim yapacak? Sofraya kim servis edecek?
-Kızım şaşırdın sen her halde? Kim olacak ben elbette..Ben yapıp ben servis edeceğim
-Peki Münire Hanım ..Siz…Mesela şu anda eşinizle başbaşa..İbiza adasında..Ya da Kanarya, Haiti adasında loş mum ışıkları altında, yıldızları seyrederek..Bir taraftan kırmızı şarabınızı yudumlarken bir taraftan şöyle nefis bir İran havyarı ve muhteşem bir kalamar yemek…Bir parmak şaklatmanızla bunların hepsinin çigan müziği eşliğinde ayağınıza kadar gelmesini istemez misiniz?
-Bütün bunları Sami’yle mi yapacağız?
-Eveeett.
-Yok anam yok…Bu seninki hayalden de öte bir şey oldu…Sami ve çiçan müziği eşliğinde balık yemek..Hem de ne adasıydı o?
-İbiza Adası.
-Hayatta gitmez o ib..lerin adasına…
-Sami Bey …Siz istemez miydiniz Münire Hanımla Hait’de güzel bir tatide olmayı…
-Kim istemez ki [ Ama Münire ile değil. Bu dırdırcı karıyla mı gideceğim İbiza’ya? Kahvede okey oynamak bile daha zevkli. Sittir et. --Bu kısım içeriden söyleniyor-- ]
-İşte bütün bu istekleriniz, bu hayallerinizin gerçek olmaması için hiç bir sebep yok.
-Essah mı?
-Valla doooru….
-Kız bak ölümü öp..
-Ya valla çok kolay…Günde iki saat vereceksin o kadar.
-Bu yaştan sonra bana fuhuş mu teklif ediyorsun? Anlamadım ki…Ne verecem nerede verecem…
-Yahu günde sadece iki saatini vereceksin.
-Ohoooo o kolay…Ben günde on iki saati bazen bilgisayara ya da kahvede arkadaşlara veriyorum…İki saat da sana vermişim çok mu?
-Hem bak bu iki saatin tamamını bana vermeyeceksin…Bir saatinde kitap okuyup kaset ve cd dinleyeceksin..diğer bir saatte de üye kaydı yapacaksın.
-Oh oh çok kolaymış. Hemen başlayalım bu işe…Sevdim bu işi ben. Ne yapıyoruz önce?
-Önce senin kaydını yapacağız..
-Oldu..O iş için bir para veriliyor mu?
-Evet 65 lira kayıt parası var. ( 2006 yılına göre )
-Tamam verdim gitti
-Şeyyy bundan sonra artık sen Hemveyin kayıtlı bir SERBEST GİRİŞİMCİsi oluyorsun.
-Hımmm yani serbest bir şekilde girişeceğim bu millete? Ateş serbest yani?
-Aynen öyle.
MADDE 32- Tecavüze uğrayanların pek çoğu ‘’ Ben de tecavüz edeceğim ‘’ diye çıktıkları bu yolda uğrarlar tecavüze.
-Gördüğünüz gibi çok çok kolay bir iş…Yeni bir iş, yeni bir hayat…
-Eee..Bundan sonra ne yapıyoruz?
-Bundan sonra artık her türlü ihtiyacınızı kendi marketinizden sağlıyorsunuz.
-Yani bizim mahalle bakkalından?
-Ya olur mu hiç…Dedim ya siz artık Hemveyin bir üyesisiniz. Her türlü ihtiyacınızı Hemveyden sağlayacaksınız.
-Allah Allah Hemvey denen bir market mi var…Nerede bu market?
-Şimdi size bir sipariş listesi haırlayalım…O listeye göre Hemveyden -sizin istediğiniz ürünler kargo ile ayağınıza kadar gelecek.
-Hımm güzeeelll..İyi madem hazırlayalım listeyi…Sen bir kağıt kalem al ben söyleyim sen yaz…Mesela: İki kilo toz şeker, bir kilo beyaz peynir, bir kilo pirinç, bir kilo kuru fasülye…Yazıyor musun?
-Sami Beyyy…Sami Beyyy…Ne yapıyorsunuz kuzum siz?
-Yav ne yapacağım ben markete gittiğimde ne satın alıyorsam bu yeni marketimden de aynı şeyleri alacağım . Onun siparişini veriyorum sana.
-Senin ihtiyacın olan ürünler bunlar değil ki?
-Ne peki?
-Mesela temizlik ürünleri.
-Hımmm doğru onlara da ihtiyacım var.
-Tamam işte o zaman onları yazalım. İki kutu çamaşır makinası deterjanı yazıyorum.
-Tamam olur..Kaç para bu deterjan?
-Hımmm listeye bakayım…Tamamm..2,5 kiloluklardan alırsanız siz üye olduğunuz için %30 indirimle 38 lira…
-Ooooohaaaa… 38 Liraya ben on kutu Birsil alırım be.
-Bizim deterjanımızla on kutu Birsil ile yıkadığınızdan daha fazla çamaşır yıkarsınız. Hem de çamaşırlarınız sentetik maddelerle değil organik bir deterjanla yıkamış olursunuz.
-Hımmmm..İşin içinde organiklik varsa iş değişir…Tamam yazalım iki kutu çamaşır deterjanı.
-Efendiiimm..Bulaşık deterjanı yazıyorum…
-O ne kadar?
-Bir kiloluk bir kutusu on beş lira .
-Çüşşşş…Yahu limonlu pırıl var..Kutusu bir lira.
-Sami Beyyyy…Siz h^la kalite denen şeyin farkında değilsiniz. Kendinize acımıyorsunuz şu zavallı eşinize acıyın. Elleriniz o deterjanlar yüzünden çatlak çatlak ve de tahriş olmuş durumda değil mi Münire Hanım?
Münire Hanım pamuk gibi bembeyaz ve de pürüzsüz ellerine, kalem gibi parmaklarına bakar ve konuşur.
-Haklısın valla…Ellerim çatır çatır çatlıyor bu kimyasal deterjanlar yüzünden.
Haydaaa…Ulan bu güne kadar bak biz bunun da farkında olmamışız hiç. Meğer zavallı kadıncağız neredeyse cilt kanseri olasakmış da heberimiz yokmuş.
-Tamam ya iki kutu da bulaşık deterjanı yazalım.
-Münire Hanım’ın çatlayan elleri için iki kutu da cilt kremi yazıyorum.
Hanım atılıyor…
-Yaz kardeşim yaz…O simsiyah kapkacağı pırıl pırıl yapayım diye saatlerce ayakta bulaşık yıkarken anam ağlıyor zaten, bellerim kırılıyor…Hiç olmazsa elleri kurtaralım.
-Aaaa bak…Madem ki kap kacağınız kapkara, onları bir sürtmede pırıl pırıl yapacak parlatıcı deterjanlardan da yazalım size..
-Yaz anasını satayım battı balık yan gider.
-Bakın Sami Bey…Minire Hanımın beli ağrıyormuş. Bu ne demektir?
-Ne demektir efendim?
-Eşinizde kalsiyum ve magnezyum eksikliği ve dahi Omega 3 eksikliğ var.?
-Aman gözünü seveyim sayın sponsor…Ona bir hastalık deme…Dünyada hangi hastalığın adını ansan mutlaka benim hanımda vardır. Mesela kızamığın belirtilerini say..Mutlaka ‘’ vallahi bende de var ‘’ diyecektir.
-Öyle demeyin Sami Bey…Serbest radikaller Münire Hanım’ı perişan etmiş? Sizi de öyle…
-Kim lan o serbest radikaller? Ben onların anasını avradını… Benim hanıma ha?...
-Hahh haaahh haaaaa…Çok şakacısınız valla…Serbest radikalleri bilmiyor musunuz yoksa?
-Yooo vallahi de billahi de bilmiyorum.
Siz biliyor musunuz serbest radikalleri? Bilmiyorsanız bir sonraki bölümü bekleyin ve çok kısa zamanda nasıl bir serbest radikal uzmanı olduğumuzu görün karı-koca Biberoğulları olarak.
Not:Yukarıdaki resimde olayı anlatıyorum…Anlayan bana da anlatsın sonra.