- 3664 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ayrılık, aşkın bitiş çanıdır.
Hafifçe esen rüzgârla birlikte burun deliklerine doluşan tanıdık bir koku.
Dünde kalmış bir yaşanmışlığı hatırlatır gibi. Hatırlatıp o güne götürmeyi isteyip, gözlerini kapatıp hangi zamanda olduğunu unutturmayı düşlercesine.
Kaçınız tanıdık bir kokuyu onun parfüm kokusuna benzettiniz?
Gitmeden önce dudaklarınızda bıraktığı o son öpücüğün dışında.
Ayrılıklarda hep bir giden olsa da kalan unutmadıkça sevdayı silemezsiniz. Ayrılık her iki tarafın da gözlerinden gözlerini sildikleri anda resmileşir, acımasızlığını yitirir, kabullenişler başlar.
Onun için ayrılık çekip gittikten sonra göstermez yüzünü.
Çünkü aşk, hala bitmemiştir.
Öfkeler, hazmedemeyişin bulantısını yaşatır. En sıradan şeylere bile ağlamak istersiniz, gülemezsiniz. Geleceğe dair anlam ifade eden her türlü eklere tahammül kalmaz, biz diye başlayan şiirleri, birlikte olmayı simgeleyen bağlaçları görecek gücünüz yoktur.
Her şey sıradandır hayatınızda. “An”ı olağan kılan insan çıkmıştır içinden çünkü. Soluk alışlarınızda bir pes etmişlik ve huzursuzluk ses tonunuzda. En yakınlarla konuşmalarınızda düğüm düğümsünüz.
Söylenecek her sözcük boğazınızda kilitlenmiştir.
Çünkü aşk, hala bitmemiştir.
Onu ilk gördüğünüz yer, birlikte gittiğiniz ilk film, ilk hediyeniz. Biriktirdiğiniz kutunun içinde bakarsınız, kurumuş güllerin boynu bükülmüştür, fotoğraflar sararmıştır, hafif bir nem kokusu ilişmiştir sayfaların arasına. Günlükler hatırlama isteğinin ürünüdür, okundukça hatırlattıkları acıtır, ufak bir tebessüm yaratır yumru gibi büyüyen ayrılığın gölgesinde.
Ağırlaştıkça, hissizleşirsiniz. Gün doğar karanlıklara bürünürsünüz dört duvar arasında. Yağan yağmur, sizin tarifinizi verir, keskin soğukta sizin resminiz vardır.
Gölgelenmeye başlar yüzü, aydınlığı kaybolur, önce yüz hatları silinir hafızanızdan. Gözlerini unutamazsınız hemen. Gözbebeğindeki her bakış ölümüne aklınıza sinmiştir.
Hala o şiir çınlar kulaklarınızda;
“Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk; iki kişiliktir.”
Ona dair, onunla birlikte olan her şey hala içinizde bir yerlerde sizinledir.
Çünkü aşk, hala bitmemiştir.
Teselli cümleleri ilaç olmaz. Zaman gün geçtikçe iyileşir ümidiyle onunladır. Her şey eski haline döner. Yaşanmışlıklara bir çentik daha eklenir, bir oyuk daha açılır kalbe, günler sonra kabuk bağlar, kendini yeniler ve kan damarlarında eski haliyle görevini yerine getirir.
Sözler, sözlüklerden çıkmıştır. Anlamlar anlamsız değildir artık. Sesler gürültü kirliliğinden öte bir şeyleri anlatma çabasının ürünüdür.
Dalıp gitmelerde bir damla gözyaşı. Susup kaçmalarda birazcık özlem vardır.
Pencereler kapanmış, gündüzler karanlığı yenmiştir. Geride kalmış puslu her anı aydınlığı çağırma çabası içindedir, hüzünledir; küçük bir çocuk elinde oyuncak bebeğini kaybetmiştir.
Çünkü aşk, hala bitmemiştir.
Başka gözlere bakışını düşünür, başka ellerde olduğunu hissedersin. Her sonun bir başlangıç getirdiğine olan inancın büyür sonra. Yüzyıllardır aşk adına yazılan şiirlerle, şarkılarla avunmanın boş bir çaba olduğunu, gitmiş bir şeyi beklemenin boş bir hayal olduğunu, bitmiş bir şeyi tekrar başlatacak kadar güçlü olmadığını anladığında;
Çantaların hazırdır. İçinde boş bir defter, henüz kullanılmayan bir kalem vardır. Birkaç roman, bir iki şiir kitabı…
Otobüs bileti; koltuk numarası ve nereye gideceğin belli değildir. Kendin belirleyeceksin. Duraklar hep bir dinlenme arzusuyla beklenecekler, yeni bir sayfa, onlarca beyaz bomboş kağıt.
Bir öncesini unutup, bir sonrasını yaşamak için. Kazalarla sürdürülmüş ölü bir ilişkinin ardından daha sağlıklı ve umut dolu bir birliktelik için.
Her şey kendi başınadır; Kâinat, insan, ağaç, kuş, çiçek.
Aşk, sıradanlığın mükemmelidir. Ve asla tek kişilik değildir. Yaşanılası en sıradan şeyin en güzelini yaşatır, acılardan arınmış, öfkelerden temizlenmiştir.
Çünkü aşk, kendini yenilemiştir.
Ağlayan çocuk susmuş, gündüzler karanlığa dönmüştür. Yolcular, uğurlanmıştır. Kapılar açılmış, beklenenler karşılanmıştır.
Susup susup kaç kere dinlediniz kim bilir onu size hatırlatan şarkıyı,
Kaç kere dönüp baktınız onun parfümünün kokusuna benzeyen kişiye?
Ve aşkı, kaç kere yenilediniz kim bilir; acı çeke çeke.
Başlarken duyduğunuz ses, biterken yine çalınmıştır kulağınıza. Anlarsınız ki gitme vakti gelmiştir.
Yeni yollar, yeni insanlar var yol üstündeki uğrak yerlerin herhangi birinde.
Çünkü aşk kendini yenilemişti; ayrılıklar hep aynı acıyı yaşatmıştı.
Ve acı her dilde farklı olsa da;
Her bedende aynıydı.
Her başlangıç bir sonla biterdi.
Her son yeni bir başlangıçla filizlenirdi.
Yeni bir film oynardı sinemada;
Sahnede onlarca seyirci karşısında.
Aşk ikiye bölünürdü.
Yalnız kalırdı biri, diğeri giderdi;
Arkasına bile bakmadan...
Nuray KAÇAN- Haziran 2011