Hayat Böyle bir şey
************* Hayat böyle birşey. İyi ki sürekli.
Ölününce ölünmüyor.
Bir başka boyutta devam ediyor, biliyor, inanıyoruz.
Rahmetli hocam, hocasının el yazması kitabını dikte etmem için vermişti. Aylardır yazıyor, yazıyordum. Osmanlıca ve Arapça karışık olan kitabı kendi kendime öğrendiğim Osmanlıca ve eski Türkçe ile yazdığımdan çok yavaş ilerliyordum. Öğrendiğim her bilgi beynimde devrimlere neden oluyordu. Kul ile yaratıcı arasındaki bütünlüğün bu denli iç içe geçmişliği hayretimi artırıyor, halkın islamla ilgili bilgisinin ne kadar yüzeysel olduğunu hayretle fark ediyor, bir yandan bilgilenmenin mutluluğunu yaşarken diğer yandan insanlığın hakk bilgisinin yetersizliğine üzülüyordum.
Öte yandan kitabın yazarına hayranlığım hat safhaya ulaşıyordu. Sevgim sınırsız olmuştu ve nasıl bir insan olduğunu merak ediyordum. Adını kimse bilmiyordu. Şöhretli değildi. Hocam ve diğer üç talebesinden başka kimse onun büyüklüğü hakkında bilgi sahibi değildi. Hocam rahmetli o mübarek için beklenen düzenleyici olduğunu zannettiğini söylerdi.
Muhakkak olan birşey varsa, o tarih boyunca gelmiş geçmiş en seçkin kullardan biriydi. Yazdıkları ve yaptıkları bunun ispatıydı. Her geçen gün sevgimin taşınamaz, merakımın dayanılmaz olduğunu hissettiğim bir zamanda, rüyama girdi.
Kendisi hakkında beslediğim duygu ve düşüncelerimin doğru ve haklı olduğunu, gelecek hakkındaki beklentilerimin aynen gerçekleşeceğini söylüyordu.
Bağdaş kurup oturmuştu. Sol yanında nurdan bir ayna vardı. Bir metre çapında daire şeklindeki aynanın içi bilip bilmediğim matematik denklem ve hesaplarını içeriyordu.
Haklısın evladım, dedi. Bütün hesaplar o günler için yapılmıştır. Uyandırıldım.
İçim mutluluktan uçacak gibi sevinçle doluydu.
Mübareğin yüzü beynime kazınmıştı. Bin yıldır ona bakarmışım da, o yüzden unutmam mümkün değilmiş sanki.
Bundan tam otuz üç yıl önce gördüğüm o yüz halen yeni baktığım bir sima gibi gözümün önündedir.
Hocamdan doksan kilometre uzaktayım.Telefon o zamanlar bir hayal.Gördüğüm kişi gerçekten kitabın yazarı mıdır.?
Meraktan çatlamamak için hemen yola çıktım. Kamyondan başka aracın geçmediği köy yollarına düştüm.
Allahım beni dostuna ulaştır. Senin her şeye gücün yeter deyip, tevekkülle çıktığım yolda otostop yapacak bir kamyon çok geçmeden belirdi.
Şoför, yarın çıkacağım yola bugün gidiyorum. Hocam nedenini bilemiyorum. İçimden bir ses kalk; yolcu yolunda gerek dedi. Irak yollara tevekkülle direksiyon kırdım, dedi.
Mucizevî yolculuğun sonunda ,hocamın oğlundan alıp baktığım fotoğrafta gördüğüm,aradığım yüzdü.
Ben, bin dokuz yüz yetmiş dörtte bu rüyayı görmüştüm. Fotoğraf bin dokuz yüz ellilerde çekilmişti.
O mübarekise, bin dokuz yüz elli altıda hakka yürümüştü. Ölenlerin ölmediğine bundan daha bariz nasıl bir kanıt olabilir. O kişiyi aynı sima ile görmüş olmam, başka türlü nasıl izah edilebilir. Bilemiyorum.
Üstelik o günlerde hayal edip gerçekleşmesini beklediğim ve kendisinin; evet hesaplar ona göre yapıldı. Beklentilerin gerçek olacak dediği her şey çoktan gerçek olduysa.Adım kadar emin olmam gerekmez mi.Akıl dediğimiz şey daha ne ister,inanmak için.
YORUMLAR
Öte yandan kitabın yazarına hayranlığım hat safhaya ulaşıyordu. Sevgim sınırsız olmuştu ve nasıl bir insan olduğunu merak ediyordum.................
sevgim merağım gün geçtikçe artıyor,evet hocam artıyor.......
yüreğinize sağlık hocam yine yaşantımdan bir kesit gerçek bir kesit sundunuz yazınızda herzaman old gibi...Allah razı olsun hocam