- 459 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Muhannet -6-
Eşi ve çocukları ona ellerinden geldiğince iyi davranıyorlardı.İçinde bulunduğu durumu atlatması için her yolu deniyorlardı.Hülya, son çare olarak; Göveçli köyü’nde bulunan Ramis Hoca’ya gitmeyi aklına getirdi.Sohbeti ve ilmi geniş hocanın telkinleri belki işe yarardı.İçinde alıp verdiği bu durumu Kadir’e vakit geçirmeden söylemeliydi.Hiç beklemeden konuşmaya başladı.
"Kadir! Bak sana ne deyiverecem,Ramis Hoca’ya bi gitsek mi?"
Kafasını öne arkaya sallayan Kadir,sessizliğini bozmadan düşünmeye devam etti.Cezaevinde kafayı yemek üzereyken tanıştığı Halis Hoca’nın sözlerini hatırladı.
"Allah! Kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez.Bu dünyada çekilen çileler birer imtihandır.Müslüman odur ki;Rabbine hamd etmeli,şükür içinde olmalı,fikrini malayani şeylerle bulandırmamalı"
Yudumladığı çay’ın bardağını sertçe tabağa koydu ve kalktı.İleri bir iki adım attı ve birden geri döndü.
"Olur,olur gideriz!"
Hülya’nın gamzeli yanakları güller açmıştı.
***
Kasaba meydanında bulunan asırlık çınarın gölgesi,ahalinin dinlenme yeri..Çınarın altında tek katlı kerpiç yapısıyla kahvehane serinlemenin ilk adresiydi.Sıvaları ve badanası dökük,toprak damlı,küçük mavi pencereleriyle yıllara meydan okumaya çalışıyordu baba yadigarı kahvehane.Kahveci Hamdi, elinde badana fırçasıyla hem türkü söylüyor, hem de içinden kahırlanıyordu.
"Şimdi elimde, üç beş bin liram olsa, şu köhne duvarları briketten yaptırsam, üzerine de şöyle bir ince sıva ve boya offf bee"
Son sözlerini seslice söylemişti.Kahvede bulunan ahali gülümsediler.Topal Halil bastonuna yaslanarak söylendi;
"Len,Hamdi ! O gadar parayı bir arada görsen gözlerin kör olur...Hafızan alt üst olur,sayamazsın len"
Duyduğu sözleri yediremeyen Hamdi, duvara sürdüğü fırçayı hışımla yere indirdi.Eliyle şapkasını düzeltti.Pantolonu biraz yukarı çekti ve ağzını yayarak konuşmaya başladı;
"Yooo Topal’ım benim! O gada parayı bulusam gendim saymam,bok sepetinin altında dahi olsan seni bulur,sana saydırıveririm..."
Keyiflenmeye meraklı diğer ahali bu aşık vari atışmayı gülerek izliyorlardı.Günler, bu minval üzere geçerdi;Çay içilen,gölge altında dinlenilen ve birbirlerine sataşılan bir mekandı burası.Halbu ki,Hamdi’nin babası hafızdı ve nice çocukları burada okutmuştu.O zaman kıraathaneydi burası.Hafız Receb derlerdi adına, ahirete irtihali sonrası bu hale geldi kıraathane.Hamdi’nin o taraklarda bezi yoktu.Biraz parası,ağrısız başı olsun yeterdi.Hafiften rüzgar esmeye başlamıştı.Bağrını rüzgara doğru çeviren Kahveci Hamdi,gömleğinin iki düğmesini daha açtı ve;
"Es guban olduğum es ! şu dalyan gibi yigidin bağrına esss!!" diyerek ortamı iyice sulandırmaya çalıştı.
Biraz önce lafın altında kalan Topal Halil,taşı gediğine koymak üzere sandalyeye iyice yayıldı.Şöyle etrafı iyice kolaçan etti,sonrasında söylendi;
"Yumuta dobbuk ile bilem birkırk boyun vaa,o boylan mı dalyan oluyan embesil turşusu beberuhi?"
Gülüşmelerin şiddeti artmış,ellerini dizlerine vuranlar bile vardı.Kahveci Hamdi kıpkırmızı olmuştu,fırçayı kovanın içine attığı gibi
"Ha sittir len!" dedi ve kahveden içeri girdi.
***
Evden çıkalı neredeyse on dakika olmuştu.Normal zamanda iki dakikada varırdı kahvehaneye...Ayakları, mavi boyası dökük panjurlu evin yanında çakılı kalmıştı.Kımıldamak istiyor kımıldayamıyordu.Birisi onun orada yüzleşmesini istiyor gibiydi.Cümle kapıya yöneldi.Tam eliyle tıklatacakken;
"Yapma Kadir! Ya seni öldürürlerse; ya çoluğun çocuğun öksüz kalırsa!"
diye iç dünyasında alıp veriyordu.Sonra;
"Boş ver!" dedi kendi kendine.Akabinde "Cezanı fazlasıyla çektin.İçin dışın çürüdü.Gençliğin gitti." Bir ileri iki geri gidip gidip geliyordu.Görenler delirmiş sanırdı.Ama olsun yüzleşmeliydi.İşlemediği suçun vebali öldürüyordu.Namazlarında bile huşu,hudu kalmamıştı.Hatta aksatır bile olmuştu namazları.İkindi ve yatsı namazlarında özellikle kafasının içinde ki gel gitler artıyordu.Görünmeyen bir güç, sanki onun için o saatlerde mesai yapıyordu.
Tam kapıdan içeri ayağını atıyordu,duyduğu sesle irkildi.
"Len Gadir,neydiyon öyle mehteran takımı gibi iki ileri bir geri"
Şimdi nerden rastlamıştı bu adama? Köyün en geveze adamı Sarı Celil idi bu.İşin yoksa hesap ver.
YORUMLAR
"Allah! Kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez.Bu dünyada çekilen çileler birer imtihandır.Müslüman odur ki;Rabbine hamd etmeli,şükür içinde olmalı,fikrini malayani şeylerle bulandırmamalı"
BU SÖZDE GÜZELDİ İŞTE..
BİRDE HER KÖYÜN BİR DELİSİ OLUR YA ŞU CELİLDE ONLARDAN OLMALI GEVEZE VE DELİ NERDEN ÇIKTI ŞİMDİ.. ZAVALLI KADİR.:((
Bazen Sarı Celiller bile en umulmadık anda en umulmadık bir şekilde insanın derdine derman olabilirler...Bakalım burada da öyle mi olacak?
Hani psikoloğa gideriz..Ne yapar sadece konuşturur bizi...Belki de Sarı Celil'le konuşmak iyi gelecektir...Neyse bekleyip göreceğiz.
Güzel gidiyorsun...Devammm..
Selam ve sevgilerimle.