- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ikinci tekil şahısa mektuplar 2
Merhaba… “ Her gözlerine bakışımda içimden geçen silüyetin içsel ifadesi bile olmayan his.”
Merhaba güzelliğinin ekili olduğu ovalara.
Ve yine bir merhaba, sonuçta gözlerin değecek bu satırlara. Sana seni anlatan küstahlığımı ve külhanbeyliğimi yargılayıp yolladım dönülmez bir sürgüne. Ardından , geriye kalan benliğimi /senliğimi/ dinledim saatlerce. Nasıl bir başağrısıdır bu sessizlik, ne çeşit bir gürültüdür bilirsin. Yatırdım aklımca bacaklarına göz-bebeklerimi, “salla” diye. Eksikti, uykum kadar cocukluğumda, erinliğimde. Tamamladım sanıyordum her bir duvarı içimde. Hiçbir tuğlayı doğru yere iliştirememiş örememişim, görememişim dünyayı son demde; o kentin kara dipli demliğinde. Gözlerim gibi kara mı? dedim içim; bu soru sorgunun bir parçası olsun istedim. Amacım tutanağa doğru soruları geçirmekti yalnızca, hani o daima aleyhime kullanılacak sorular gibi.
Biliyorsunki nitelikler ve kavramlar konusunda kafam çok karışıktır. Bu duygusal mevzuları tam da çözdüm dediğim vakitlerde nasıl da düşmüştüm bu çembersel yola? …sorular…sorular. Tek tek soru işaretlerini o kocaman gözlerinin ortasına çizeceğim o sorular şimdilik bende. Sadece zincir halindeki soruların son halkası--- “değer mi?”
Hiç karanlıkta düşünmedim seni. Salgılanmış üç beş hormon veya ucube salgıların sadece içe vurumu sonucu sinsi bir plan dahilinde peşinde olmadım <ilk defa="">. Duru duygu, sözüne ettiğim duru duygu, hani o içinde başka hiçbir niyet barındırmayan. En ufak bir beklentisi olmayan, sebeplerin ötesinde nedenlerin berisinde olan.duyduğumu sandığım şekilde söyledim sözümü. Gördüğümü sandığım şekilde çizdim resmi. Ulağa varacağını sandığım yollara düştüm. Bir abartının zerreciği varsa içimde kalkamayayım ayağa. Senin ışığına gölge edecek herhangi bir savı içimde ikamet ettirmem olası görünmüyor. Yalnızca içine senin girebildiğin bir kavram var ki onu da sürekli mesajlıyorum sana ardına beş nokta son ikisi alt alta ve bir parantez takarak. Anlamını sonsuza adresleyerek yolluyorum , umrunu açmıyorsun yine de yoluyorum eylemsiz, nesnesiz, zarfsız o sonsuz cümle(!)yi. İyi mi ki?</ilk>
Sonsuz olan hilelerdir, her gerçekliğin bir sınırı vardır diyerek sekuler hayatıma determine etmiştim iki kişi arasındaki o özel bağı. Sonra… sonra bağı bahçesi talan olmuş bir çiftçi gibi nasırlanana dek ellerim tırpanı vuruverdim beline beline o yapısal gerçelliğimin toprağına. Terim damlamadı şakağımdan, zahmetsizdi. Bağımı bahçemi bozan doğanın anasına sövmem gerekiyorken, insanın doğasına sövüverdim ve sol omuzumda kalem kırıldı. Sonra sevaplarımın hesabını tutuğum ajandamı yitirdim. Sonsuzluğa çıkan bir yol varsa savunmasızım, bu da önemsizdir, bilesin. Zaten hallice olan gözlerinin bir sonu görünmüyor. İki göz-bebeğinin arasındaki mesafeyi geçerken bir ömür tüketiyorum. Kaç ömrün sonunda sorgusunu yapacaklar, bir tanecik hayat yaşlandığımı sananlar?
Ne şans! Nasıl bir istisnai hipnotik terapiki mutluluktan gülemiyorum bile. Ya sen, hiç bu kadar mutlu olmuşmuydun, bunun müsebbibi iken?
Neden ikinci tekil şahıs diye düşünedur sen, sanki birincisini bitirmeden ikinciye geçemenin hitapsal sorun yaratacağını anlamsız bulmuş gibi. Aç bak içine; dün yok , koku , ışık , ses,renk… sadece senin başkalaşmış, yerleşik yarın
ve bir de yarın
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.