Bilmem Ki
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Oldum olası karanlıktan tırsarım ama bir yandan da hep çekici gelmiştir gözüme. Bütün cesaretimi toplayıp ceketimi attım omzuma, aya ilk kez ayak basan adamın hissettiği heyecanla eş değer bir şekilde çıktım dışarı. Hep alkoliklerin ve hapçıların olacak değil ya geceler.
Az vakit sonra gözüm alıştı. Önümü az çok seçebiliyordum. İleride ara ara kızaran bir nokta gördüm. İri yarı bir adam sigara içiyormuş. Tam yanından geçerken "çakmağın var mı birader?" dedi. Anlık refleksle çakmağımın olmadığını bile bile ceplerimi yokladım ve sesimin titrekliği aslan gibi kükredi "YOK!". Herif bir anda alev aldı, sarı bir duman kümesine dönüştü ve etrafımı sardı. Kulaklarım, burnum ve bilumum noktalardan vücuduma nüfuz eden dumanla boğuşurken bir ağaç gördüm. Çölde yapayalnız bir ağaç. Çöle ışınlanmış olduğumu umursamayarak gittim çöktüm ağacın dibine. O an farkettim. Yapraklar plastikti.
Ellerimin neden bu kadar büyük olduğunu düşünürken hain kurt çıkageldi. Yemin ederim papyon takmıştı. Kırmızı başlıklı kızın dedikodusunu yapacağını sandığım anda "saydırtma lan şimdi kırmızısına de şapkasına da!" dedi. Oturdu yanıma, gözümün önünde bir paket sakızı çiğneyip kalktı gitti.
Karşı koyamadığım gezinme duygusuyla ayaklandım. Önce bir kedi sesi duyduğumu sandım. Evet evet kedi sesiydi bu. Fazla geçmeden Gargamel ustanın mendebur sıfatıyla karşı karşıya kaldım. "Burası neresi baboli ?" dememle birlikte
"Şirinlerden nefret ediyorum!" haykırışı uzun süre çıkmadı kulaklarımdan.
Görmek kadar güzel birşey yoktu. Her saniye yeni şeyler yeni atraksiyonlar görüyordum. İleriden duman yükseliyordu. Kızılderililer mi diye yarı korku yarı sevinç içinde yaklaştım. Bir masa. Üç adam. Freud, Nietzsche, Marx. Galiba poker oynuyorlardı. "Babalar siz söyleyin bari, burası neresi, bilinçaltımda mıyım lan ben ?" dedim. Freud purosundan derin bir nefes çekti ve söze başladı :
"Aklına önce bilinçaltın olabileceği ihtimalini getirmen güzel. Fakat kaçırdığın nokta. bilinçaltını bireyin yaşantıları belirler. Ama sen poker bilmiyorsun. Senin bilmediğin birşeyi bilinçaltında bizim oynamamız, işte bu olanak dışı" dedi. Nietzsche sözü aldı :
"Freud, bu adam oyunun içinde değil, sadece izliyor. Biz kağıtları dağıtıp, ortaya sırayla pul atıp birkaç fiyakalı terim telaffuz ediyoruz. Bu sahnenin aynısını bir filmde görüp sadece kişilerin yerine bizi koymuş olamaz mı?" dedi. Marx sinirli bir şekilde :
"Sıçtırtmayın lan bilinçaltınıza. Oyununuzu oynayın".
O an karar verdim ki eğer öldüysem cehennem gerçekten eğlenceli bir yer.
Bir çığlık duydum ve arkamı döndüm. Serious Sam oyunundaki bağırarak koşan ve kafa yerine bomba taşıyan adam üzerime doğru geliyordu. Çarptı ve patladı. "Tiiiiiiiiinnnn". Kulak çınlamasından başka birşey duymuyordum.
Göz kapaklarımı araladım. Beyazlar içinde bir kadın. İyi halden cennete transfer olduğumu düşünmeme fırsat bırakmadan anladım ki ambulanstaydım.
Direksiyon başında uyuya kalan bir adam bana çarpmış. Öyle söylediler. Belki yine astral seyahatlerimden biriydi ve şuan akıl hastanesine doğru gidiyorduk. Kim bilir...
Ama neyse ki berbat hayatım devam etmekteydi...
YORUMLAR
aklıma get happy.nin klibi geldi.. ama alakayı kurduğum noktayı sorma anlatamam cevap istiyorsan sebebi yazının bıraktığı izlenimden kaynaklı sevgilim.. kısaca eleştirmek gerekirse de ( uzun eleştirimi yüz yüze yaparım) karışık absürt akıcı ve çekici..:) ben eksik bi yer göremedim..:)
plasebo
plasebo
zaman xx
O halde zirvedeyken yeri çakılmak hissini tatmamak ümidiyle, demek isterdim de... Bu hissi tatmayan var mıdır.
Rüya görüp kalkınca çok hayal kırıklığım oldu mesela :)
plasebo
bu sitede absürt öyküler yazan güçlü bir kalem varmış ve ben onun varlığını ancak benim yazıma yorum yazması sonucu tanıyabildim... bu benim kaybım... evet, tebriklerimi kabul etmenizi dileyerek hem favori üye listeme kaydediyorum, hem de on puanı tıklıyorum...selamlar, saygılar...