- 831 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HADİ GEL
Sevdikleri tarafından Yusuf kuyularına atılmış ,orada unutulmuş,çürütülmüş biriyim.Başı sonu olmayan bir çölde bir çukur bekçisiyim şimdi.Her şey sıradanlaşmış,değişikliklere kapalı bir hayatı didikliyorum.Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.İşte ben o değişmeyenin ta kendisiyim.Sevdiklerim şikayet eder, hayatın çok mat diye.Ben hayata renkli bir zamanda gözlerimi açmamışım ki.Bir devrimin ta ortasına doğuvermişim.Sokaklarda pusu, evlerde ağıt…Anaların koyunları ,sevdalıların yüreklerinden birileri koparken dünyaya gelmişim.Sokaklar ifrit siyah, kaldırımlar kan gölüymüş.Mahalleler tutuşurken anam beni yarım bir şilteye doğurmuş.Bilirsin benim her şeyim yarım, bir tek sen dolunaysın ve halene bağdaş kurmuşum, iki elim yanımda.Sol yanım boş usulca gel ve gir oraya bekliyorum.Durma hadi mekan senin ,kapısını çalmana gerek yok.
Eyüp hastalığına tutulmuş ve sıtk ile sabır eden biriyim.Öyle bir hastalık ki Lokman bile çaresini bulamıyor.Sancısı ve acısı dağları yerinden oynatıyor, yedi kat gökteki İsa’yı depreştiriyor; ama ne yazık ki bir ilacı yok.Gün be gün eritiyor ,kilo kaybı artıyor her geçen dakikada.Beden küçülse de kalp büyüdükçe büyüyor bu hastalıkta.Eyüp sabırlıyız dedim ya gülüm,dert,tasa,sıkıntı ,keder sevgiliden gelsin yeter ki.Bunlar bizi bunaltmaz,bunalıma sürüklemez.Çünkü biz acıyı Mevlana gibi bal eylemişiz.Bil ki tüm bu sıkıntıları avucumuzda eritip şekere çevirmişiz.Günlük gıdamızı bunlardan alırız ve çürüyen bedenimiz aldırış etmez kaybımıza.
Hacer’in yavrusuna su aramağa koyulduğu bir telaş içerisindeyim..Merve ve Safa arasında gidip gelmiyorum belki ama senden sana koşup senden sana sığınmaktayım.Sana her bir adımda yaklaşmak istesem de bir adım öteye gidiyorsun.Her elimi uzattığımda cıgara kağıdı inceliği mesafesinde benden kaçıyorsun.Ben bu hırs içerisinde debelenip duruyorum.Yüzüm kıpkırmızı kesilip gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi oluyor ;hatta göğüs kafesim bir metre ileri atılıp tekrar yerine geliyor; ama sen ırıyorsun iki satır aralığında.Ben senin yokluğunun telaşı içinde kaybolup gidiyorum.
Ebubekir’in o kutlu padişaha bağlı olduğu gibi sana bağlıyım.Ömer’in koruduğu gibi korumalı ,Osman gibi cömertçe sevgimi sana harcamalıyım.Ali gibi daha çocukken sevdalanmalıydım.Bütün mücadelelerinde ön safta yer almalıyımdım.Sensiz zamanımın geçmemesi gerek bunu biliyorum.O mübarekler nasıl o kutlu insanı hiç boş bırakmamışsa ben de seni hiç yalnız bırakmamalıyım.Ama kader seni almış ve ötelere uçurmuş.Şimdi sen bir doğan kuşu gibi yükseklerde uçmaktasın mutlu ve özgür.Bu mutluluğuna iştirak etmek istiyorum bütün benliğimden sıyrılarak.Havada kavisler çizip ağaçlara,araçlara, çarşaf gibi serilmiş denize pike yapmak istiyorum.İstiyorum da bunların hepsi birer hayalden ibaret.Senli hayaller ancak beni ıstıraba,gama ,kedere sürükler.Hadi durma sür beni ateşine ,ateşinde demimi alayım.
Yokluğunun kasırgası, ülkelerimi bir bir zapt ederken ,sana düşkün yönümle oturmuş yokluğuna mersiyeler yazıyoruz.Sen bütün bu munis duyguları bertaraf ederken biz gönlümle arkandan yasını tutuyoruz.Yutağımızda biriken acıyı gözlerimizde inceltip akıtıyoruz kucağımıza.Öyle ya kucağımız senden mahrum, yerini elemle ,matemle,dertle,kederle doldurmuşuz.Sen kendi dünyanda bir deniz kızısın ama bil ki bizim dünyamızda Hızır’sın.En gerekli zamanımızda bize gelirsin.Bekletme bizi ,durma, koşarak,coşarak gel.Gel,gel ki sensizlik saatlerini kıralım,zamana bir çalım da biz atalım.Gel ey can, bizi yüreğine oya ,avuçlarına kına yapmaya gel.Hadi gel…..