- 3037 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YAZGISI HASRET SEVDÂLARIN
“Tutuşan bir alevdir, göğsümün kafesini YAKAN!
Adı nedir bilemem bu ateşin içime AKAN!”
Önder KURT
Kimisi bir açıklama getirip adını sevdâ koyar, kimisi umursamadan güler geçer hislerime... Yastığa başımı koyarken daha dağlanan yüreğimi engin ve serin ovalara salmak isterim. Bir rüyaya özlem duyar gibi yatar, sabahları gözyaşlarına boğularak üzüntümü perçinlerim kalbimin yas tutan yanına. Yorgun bir çınara yaslanıp Eyüp sırtlarında, Altın Boynuz’da yüzdürürüm yelkenleri alev alev gemilerimi. Piyer Loti’den hazin bir bakış olur gözlerimde manzarası hasretin. Belki sevdalar acılara dahil, belki de yaşananların diyeti ödenmeli fakat yüreğime saplanan bu gaddar hançer niye? Benim hayallerim vardı giderek gerçeğe uzanan, sadece içimde saklardım hala da öyle.
Eyüp’ün mahrem sırtlarında gezinirken aklım, gönlümü Süleymaniye alır gider; hasretimi büyütürken günler, vuslatı rüyalara bırakırım. “Neden?” sorusu dolandıkça aklımın en uçurum köşesinde, ben kendimi atmak isterim Galata Kulesi’nden. Hayaller ne kadar gerçek olur? Ya da hayallere bent vuran bu hasret, o sert kucağında elemleri mi büyütür?
Ya hatıralar, ya hatıralar... Onlara ne olacak? Yaprakları sararmış bir kitabın arasındaki resimlerde mi kalacak sadece? Aslında iki damla gözyaşı yakmaya yeter inanın o hatıraları. Ya kırılan kalbim, bütün mirasımı sırtlayan o koca yürek, taşıyabilecek mi bu ağır yükü sırtında? Biliyorum, kaderim getirdi beni bu bıçak sırtına, bir milim oynasam düşeceğim. Bilmiyorum, bu hasret denizinde boğulur muyum? Bir kulaç, iki kulaç ve daha niceleri... Ya o dev dalgalar... Bilmiyorum, daha ne kadar...
“Zaman, sadece biraz zaman” derler. Zaman, dertlerin ilacı mıdır bilemem, ama maziye gömülen hatıralara bakınca neden çoşar yaralar? Belki bir resim, belki bir eşya eski günlere ait... Hepsi unutuldu, hepsi en gizemli çekmecelerde ama neden, neden soruyorum size, hasrete duyulan özlem mi ihtiyacımız olan? Ya da sıradan bir zamanda üzüntüye duyulan hasret mi? Ulaşılamayan hayallere uzanır düşünceler ve içimizde bir yerde tekrar tekrar ağlar hatıralar. Ulaşılmaz olan her zaman arzuları alevlendirir ve ulaşılmayan gizemlidir. Bizi içine çeken bu gizem mi, bilmiyorum.
Sonu ne olursa olsun, âkibetine aldırmadan insanoğlu sevmek ister. Sonsuz bir sevgiyle yaratıldı insan ki hamurunda her daim bu his var elbette. Fıtratında sevmek, durmadan sevmek vardır insanın. Düşünmeden sever ve mantık sevdânın en azılı düşmanıdır. Bazen akıl devreye girer, gönül buna isyan eder. Baskın mahalde yazılır aslında sevdâların âkibeti. Ya gönle bakar toprakta yok olur, ya akla bakar dünyada zayi olur. Ama sonu ne olursa olsun yazgısı hasrettir sevdâların, yazgısı hasret!
Önder KURT
YORUMLAR
Neredeyse tüm yazılarınız, şiirleriniz buram buram hasret kokuyor. Hep geçmişe ya da içinizde yarattığınız dünyaya bir özlem. İnsanın ancak kendinden doğru başladığı bir yolculukla farkedebileceği bir bütünleşmek arzusu ama her defasında kendine geri dönüşü. Biraz irdelendiğinde çok anlamlı geliyor size böyle yazdırabilen tarafınız. Yazınız çok hoştu. Sevdalar böyle regrese ediyor insanı, sıyrılıyoruz yetişkinliğimizden ve bütünlüğümüzden, parçalanıyoruz ama bununla besleniyoruz da belki. Hatıralara baktıkça belki de bundan coşar yaralar... Umarım haddimi aşmamışımdır bu yorumumla. Yüreğinize sağlık, tebrikler.
Sevdayı sevda yapanda hasret değilmidir. Tarihte yaşanmış en büyük aşkların yazgısı gibi...
Leylanın Mecnuna, Aslının Kereme Ferhatın Şirine duyduğu hasret...hasret vuslata ermeyince sevdalar bitmez...
aşk kavuşamamaktır...(bence)
Harika bir çalışma olmuş, öptüm o güzel yüreğini..
ablan...