13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1517
Okunma
SAMSUN SELE TUTSAKTI
O GARİBAN da ÇARESİZ!
O mahut gecede evinden kapıyı çarpıp çıktığında; gökyüzü delinmiş, bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun şırıltısına, öfke dolu ruh hali ve belli belirsiz homurtusu, tempo tutarcasına karışmıştı... Hüzzam vuruyordu sesler bam teline, akortsuz beynindeki bilinmezliklerine inatla... Adımları O’nu nereye götürebilirdi ki?!.. Islak ve çamura bulanmış kaldırımlar geçit tanımaz olmuştu... Yürümeye çalıştıkça, paçaları ağırlaşıyordu...
Aysız ve ayarsız gece intikam mı alıyordu acaba, neydi bu işkence?!.. Hıncı, garezi vardı kendisine karşı hayatın... __Öyle sanıyordu...__
... Bir başına kalmış gibiydi adeta...Ruhunu kaybetmişti belli ki... Ölü canlardan farksızdı... Rotasızdı ve debelendikçe batıyordu... __Deli dalgalarla boğuşan sandal gibi__ yalpa vuruyordu adımları... Derin iç geçirmeler, homurtulara tutsaktı.. Yürüdü battı, battıkça yürüdü...
Çıldırtan şey; beynini kemiren olumsuzluklardı...Düşündükçe, duyguları benliğini saran yumrulara dönüşüyor; büyüyor, büyüyordu...Sonra, körkör düğüm oluyordu yumaklar halinde, ucunu bulamadığı, çözüp rahatlayamadığı... Binlerceydi yumaklar...Binlerce!...
Hayatı sanki, dumura uğramıştı ve düşünmesine geçit vermiyordu çözüm için hiçbir şey...Ne yapsındı?
Kazandığı üç_beş kuruşun hesabını yapmalıydı oysa... Zaten kısıtlydı bütçesi. bakmakla zorunlu olduğu bir ailesi vardı. Yama, yırtığı kapatamıyordu bir türlü...Ölsün’müydü?..
Çoluk_çocuk, aç bî ilaç, sersefil, ekmek bekliyorlardı...Başlarını sokacak bir evleri olmuştu evet...
...Kıt kanaat geçindikleri paralarından arttırabildikleri ile yapabildikleri en değerli şeyleriydi, ’yuvam diyerek barındıkları,, tüm yaşamlarını giz gibi korudukları mekanları...
...
Dalgın, kırgın, yorgun, öfkeli, tepeden tırnağa sırılsıklam ve umutsuzdu o mahut gece her nedense!? __kendisini sokağa dar attığında__
Rahatlamanın yolu bu olmalıydı belki de, öyle sanıyordu...
Sonra birden...
İçine korku düştü...
’Bu gidiş, hayr’a alâmet deği!,, diyordu içinden bir ses O’na...
Sanki, isyanının blançosunun ağır olacağını hissediyor gibiydi...
Öfkeyle kalkan, zararla otururdu sonuçta...
...
Ani kararla
Kendi ekseni etrafında yüzseksen derece çark edip döndü ...Evinin yolunu tuttu..
Yaşam umuttu. Unutmalıydı o gece evindeki tartışmayı. Kader utansındı!.. Yarın başka bir güne gebeydi mutlaka, _öyle olsun istiyordu_
Sabah güneş doğacak, O’na da gülümseyecekti belkide!..
Kim bilir, kim bilebilir, belli mi olurdu?!.. Rızık kapısı açılacak, nafaka parası kazanacaktı...
...
__(((:HEYHAT!...
Ne görsün?!..
Kader kötü oyun oynamıştı bi kez daha..
Donup kalmıştı...
Gözleri faltaşı gibi açılmış, beyninde imlası bozuk tümceler ve noktalama işaretleri acaba çemberinde fasit daireler çiziyor, çiziyordu...
Keşkelere yenik düşmüştü şimdi...
Ya Rab neydi bu!? Düş mü, düşüş mü, çöküş, ya da ders mi?!
Evi balçık deryasında kaybolmuş, sevgili eşini ve de biricik yavrularını sular, sürükleyip götürmüştü!..Geçindirmek için tasassına düştüğü ailesi şimdi maziye gömülmüş, yaşam kat be kat kaygı, işkence dert ve kedere dönüşmüştü...
...
Ah!!..
Nice bin bekleyecek, nice umuda yelken açacaktı bundan böyle!!!
Rüzgârsız havada, azgın denizde, engelli karada, nice çırpınacaktı!?..
Kendisine verilen, reva görülen, ömrünce oynayacağı rol, bu muydu? BU mu olmalıydı ya da!..
Başını avuçlarının arasına aldı, ağladı, ağladı, ağ... Haykırdı!. Sesi sel sularına karıştı...
________Kimine kavun yediriyordu felek, kimine kelek.. O’na kalan ise...
Hikaye, hayatın getirdiği gerçekti...
Kim, kime ne söyleyebilirdi ki?...
Güler TURAN(babidim)
NOT:
HAYIRLI RAMAZANLAR Olsun hepimize İnşaÂllah!..
__________Daha fazla uzak kalamadım sizlerden, dün gece döndüm, değerli arkadaşlarım...
Sonsuz saygı ve sevgilerimle, gününüz, gönlünüz aydın olsun diliyorum!......
Güler TURAN(babidim)