Deryaname
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sana anlatılacak o kadar çok şey varken susmak ne zor. Öyle merak ediyorum ki hayatını. Hani yanımda olsan o kadar mutluluğu nereye sığdırırdım bilemiyorum.
Şair, ‘Ben, senin beni sevebilme ihtimalini sevdim,’ demiş. Milyonda bir ihtimalde olsa bu bile gülümsetebiliyor beni.
Son telefon görüşmemizden sonra mutsuzluktan mıdır bilmem, iki sabahtır kalkamıyorum yataktan. Akşamları üzülmemek için erken uyuyorum. Sabahları ise ilk aklıma gelen şey sen olduğun için uyansam neye yarayacak diyorum. Bir gün, içinde sen olmadıktan sonra neye yarar ki? Veya içi ne kadar doldurulabilir? Senin yanında olsaydım eğer, günler hiç geçmesin dilerdim.
Aklım başımda değil. Avare avare geziniyorum sağda solda. Hep dalıyorum. İstemem ama seni kalbimden söküp atacak cerrahi bir müdahale yok. Olsa bile ölümüme sebep olurmuş konuştum hekimle.
Benim olsan sana en çok sarılmayı isterdim her halde. Sarılınca insan bir olurmuş sevdiğiyle. Bir atarmış kalpleri. Birinin canı yansa, ah edermiş diğeri. Öyle kanatırmış tenini yani. Sen benim diğer yarımsın. Olmazsan hep yarım kalırım. Yarımım! Nefes alamam örneğin. Bu yutkunmalarım ondan olsa gerek. Yanımda olsan senden aldığım güçle Dünyaya meydan okurdum herhalde.
Gözlerim görmüyor artık. Herkesi sana benzetiyorum. Her yerde seni arıyorum. Gördüğüm en son kare sen oldun şu hayatta. Ondan sonra görüntüler kayboldu. Resmedildi gözlerimin önünde yüzün, tüm hafızamı silerek. Sanki bütün insanlar sen oldun.
Bir kabustayım sanki. Hani seni kaybetmişimde, üzerimde karabasanlar arıyorum seni her yerde. Uyansam her şey düzelecekmiş gibi. Ama uyanamıyorum. Öyle mutsuz, öyle bir başına kalıyorum. Bir uyansam, çiçeklerle dolu bir bahçeye varacağım sanki. Sonra sana koşacağım. Sarılıp sana, gövdenden kavradığım gibi kendi etrafımda döndüreceğim. Kollarını açıp, mis gibi bir bahar gününü çekeceksin içine. Sana bakacağım sonsuza dek. Sana baktığım o an da, bir cadının büyüsüne kapılmış gibi olacağım. Ve bunu ben istemiş olacağım. Yani sana baktığım o ana hapsolmayı dilemiş olacağım. Cadının kabahati yok!
Öyle bir mucize ki yanında olmayı düşlemek. Bu bile başımı döndürmeye yetiyor. Kelimelerimi seçemiyorum.
Bir kuyunun ta dibindeyim. Orda olduğumu yalnızca sen biliyorsun. Hava ve suyum var yetecek kadar. Ama sen yoksan, asıl tehlikem, asıl sonum bu olacak biliyorum.
Yaşayamam her halde bu koca şehirde. Büyüklüğü adında kalır. Ben, sığamam sen yoksan buralara. Dar gelir her yer.
Başkası değil sen varsın aklımda. Öyle derinlerde hissettiğim. Kader düşürdü seni aklıma. Bu kelimeler, kalbimden gelir parmaklarımın ucuna. İnan bana.
Bir insan, gözleriyle nasıl gülermiş senden öğrendim. Yanımda olsan kalbim nasıl dayanırdı bilemem. En az yüz elli bpm. Üstü kalp krizi. Ama seni yalnız bırakamam hayır, dayanırım bu sevince!
Mevsimler değişse bile benim baharlarım olurdun hep. Baharda insanlar aşık olurmuş birbirine. Bense her gün aynı şeyleri duyardım sana. Ve şükrederdim yanımda olduğun için.
Neler yaşadığını bilmiyorum. Ama kırık bir kalbin var tahmin ediyorum. O zaman her gün işime ilaveten kalbine girer, tamiratı ile uğraşırdım. Kalbine iş başvurusu yapıyorum. İş çıkışlarında, gönüllü olarak.
Bir gece adını yazıyorum duvarlara. Siyasi slogan yazdığımı zanneden polisler peşime düşüyor. Polisler, ‘anlat,’ diyor, ‘neden yazdın?’. Sevdim diyorum. İtiraf ediyorum. Sonra salıveriyorlar beni. Hadi bakalım doğru evine diyorlar. Gider miyim hiç?
Mahallenizde ki karakoldan çıktıktan sonra, -öyle ya sizin evin yakınlarında yazmışım duvarlara adını- sokağınızdan geçiyorum. Saate bakıyorum. Sabaha bir elin parmakları kadar az bir vakit, pencerende buluyorum kendimi. Şans bu ya, su içmeye kalkıyorsun. Birden ışığını yakıyorsun odanın. İçim bir tuhaf oluyor. Heyecanlanıyorum. Sanki pencerene çıkıp bana seslenecekmişsin gibi kuruyorum.
İnmesen bile yanıma yüzünü görmek yeterdi bana. Sonra kaldırım taşı da olsa kıvrılıp uyurdum orada. Pamuk yataklarda yatar gibi dalardım uykulara. Bir masal dinlermiş gibi annemden. Şimdi, derin uykularında kim bilir hangi rüyalardasın? Bu gecede meleklere emanet ediyorum seni.
Penceremde kuşlara buğday ve su veriyorum. ‘Bu sabah bizde senin için bir şey yapalım,’ diyorlar. Peki diyorum, bir kız var onsuz yapamıyorum. ‘Tamam, biz gider bugün anlatırız,’ diyorlar. Sana bir mesaj gönderiyorum. Karşına çıkacak ilk kuşu dinle. Elçimdir.
Seni düşünmek. O küçük kuş gibi ellerini. İncitmeden tutabilmek ve hiçbir zaman bırakmamak istiyorum.
Not: Hayat bir ironiden ibaret olsa gerek. Bir yazı yazarsın. Son cümlende kuşlardan bahsedersin. Bir de bakmışsın günün en güzel saati. Kuşluk vaktindeymişsin.
Temmuz2012
Mehmet Koçal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.