- 833 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
sessiz.....suskun.......ahrazca
“Yanmak; zaman alır,”.... dedi ateş…
“Yanmak; zamanın ta kendisidir”.... dedi kül…
en son denizle sohbet ederken görmüştüm, kendinden gitmeden önce…
enginlere sevdalı… Göç kuşlara arkadaştı ruhu…
“kırlangıçlar” gelecek diyordu durmadan, “kırlangıçlar…”
yedi kere göç edermiş kırlangıçlar ahir ömürlerinde
yaşadım diyordu hep,"yaşadım tam altı göçü sonuna kadar
ve; son bir kırlangıçım daha var.."diyordu"belkide beklediği "oydu"...
barınakta karşılaşmıştık yıllar önce… kıyı egem’de doğmuş…
Çok sevdim onun hala enginlere hasret bakışlarını…
rakım’dan yüklüce bi yudum alıp:
“Gözyaşı kimsesizdir” dedim…
“Gözyaşın benim” dedi… "Rüstem emmi"...
hep engin bir deniz oldu bana… deniz bitti ben kaldım…
“enginler ne zaman kör olur be emmi..? rüzgarın yoksa…”
söyleyemediğim sözlerim vardı hep ve daha söylemeden dudaklarım kanardı....
“Düşünme” dedi emmi’m… “Düşünme ve sadece yaşa…”
kıyı egem’de siyah’la beyaz arasında griye mecbur kaldım… Kül bile mutlak bir yangından çıksa’da, biraz nemli…
Yangını geçtim zaten… yürek tutulması bu… Söyleyemediklerim, söylediklerime dost olmadı…
Yaşadıklarımdan biliyorum, düşünmezdim gözyaşı olmasa:
hayat bir o yana bir bu yana çevirirken zamanı…
kayıtsız şartsız intikamını benden acımasızca alıyor
Gardı düşmüş yüreğimde..…
kadehlerin tahta masada bıraktığı ıslak çemberlerde hergün biraz daha kayboluyorum, yorgun kıyı egem’de..
Sanki iğne deliğinden geçiyorum…
Kokarca gibiyim herkes benden kaçıyor…
Yada kirpi gibi herkese batıyorum…
Hemen intihar ediyor müebbetlik isteklerim yıllarca ne beklediğimi bilmeden galiba alışıyorum yalnızlığa…
Hani hiç dokunulmaz, koklanmaz, oldukları yerde açar ve solar ya uçurum çiçekleri; bulundukları yerin sessizliği ve yalnızlığı şahittir sadece…...
öyleyim işte uçurumlarda açan bir çiçek gibi, yeni farkettim bu gerçeği...
Yalnızlık bir dövme gibi kazınmışken bedenime daha yeni yeni anlıyorum ki "Eğer" ile başlayan ne kadar çok cümle kurmuşum geçen üç çeyreklik ömrümde...
son çeyreğimi kıyaslamaya bile gücüm kalmamış…
"Eğer bir gün" ler mazi olmuş "Belki" ler almış yerini... "Belki bir gün" ler "an" olmuş "Acaba" larla bırakmışlar bilinmeyeni......
son çeyreğimde tek dileğim "Acaba" lar ile "Keşke" lerin yer değiştirmemesi için...
Ama hayat denen şey o kadar değişken ki hala o kadar "an" ki yaşanalara gerçek mi değil mi diye dönüpte tekrar bakası geliyor insanın...öksüz anılarınla kanlı bıçaklı yarınların....
seni anlatan harfler, nasılda batar canıma ve nasıl batırırsın göğsüme, "düştükçe aklıma".....
Her defasında biraz daha uzak, biraz daha soğuk ama her defasında biraz daha "hasretle"..
Suskunluğundaki tüm isyanları, yüreğin haykırır yüreğime... Şiirime ses olursun, bazen şiirimde herşey... Her defasında ama her defasında, bir kıvılcım daha sıçrar senli satırlardan tenime, gelsende söndüremezsin......
kadehler arasında enginlere vurursun kendini, beyaz köpüklerde düğümlenir darağacımın ipi ve her kıyılarımı dövdüğünde deniz, kalan zaman dakikalarını vurur ölüme...bir selvi gibi boy verir hasretin dört duvar arasında titreyen mumum ışığında...
"anılar gibi yenik"…
Ve sonu gelmez sensizliğim... Sadece enginler ayırır bizi, bilirim...
öksüz bıraktığımız anıların gözyaşlarında boğulur yüreğim...
ahrazca büyür sevgi, senin çiy kokulu teninde, benim küçük göğsümde…
hasreti ağır, vebali ağır…
Susarsın, susarım ve boğazımızda dizilir anıları aşkın, tıkanır kalırız...
tohumlarını bekler örttüğün toprak,
ben çiy kokulu teninin hayalini yaşarım satırlarda....
Seni bekler şiirlerim, ellerimse ellerini...
Bir turlu alamam elime kalemi, dilimin ucunda gurur, eli silahlı bir eşkıya gibi
Tüm sevgi sözlerini vurur.......
Kâğıtlar ve kalemler bekler, şiirler bekler....hayalin karşısında titrer parmaklarım, altında biriktikçe ahraz dizeler…
kaldırıp kadehi yıldızlara, kimsesiz bedenimi hazırlarım uykuya…
anason kokusu bassam da,uykususzluğum bile sessizce kanar…
uzanırım yatağa, kirli bedenimle çarpar yüzüme soğuğu, yalnızlığın...yalvarırım sabaha, bir tabuta konacakmışçasına gelmesi için.....
Bir yanı düzgün, her yanı soğuk yatağın
yokluğuna uyanmak yok mu?
"Bugün’de olmadı" diyerek kandırırım kendimi....
sana ilk dokandığımda anlamıştım, ten’le bedenin farkını
ten’in ne kadar uzaksa tenime, bilirim yüreğin o kadar yakın yüreğime…
adının;
bi yarısı
ilk hecesi,ben’dim..
ahhhh be ahir’im
Ahhhh be çiy kokulum…belki hayat bize bir sans daha verir, kim bilir...
“yanmak, zaman alır,” ...dedi ateş…
“yanmak, zamanın ta kendisidir” ....dedi kül…
şimdi;
anılar haklı
anılar pür silahlı,
"kanar işte kanar,öksüz anılar...şahit yazdım seni anılara, var sen düşün.."......
...........
.....kıyı ege köylüsü....