Kızım
Kızım geldi geçen gün. Eee özlemişim iki ay olmuş. Ne kadar çabuk büyüyor bu kızlar, 10 yaşına varmış kızım.
Niyazi gençomanoğlu nun
“ak hölükler eleyip te belediğim can oğul, ninnilere, koşuklara, destanlara bismillah” diye bir şiiri vardır. öyle bir şeydir benim kızım.
Kızım doğduğunda ordaydım. Kendini adeta anne karnından bu dünyaya fırlattı benim kızım. Henüz doğar doğmaz bana bakıp” gördünmü nasılda geldiiimm” bakışını hatırlıyorum. Sonra günler geçti iki aylıktı henüz odada, mutfakta kesici kaşık, çatal, bıçak veya iğne, banyo salununda javel, veya açık şampuanları ya saklar veya kapaklarını kapatırdım ki ne olur ne olmaz bir çılgınlık yapıp içebilir diye. Bütün samimiyetimle söylüyorum gece kızım öksürdüğünde benim de gerçekten boğazım acıyordu.
işbirlikçisi bendim kızımın, gece ikide eger uyuyorsam ki çogunlukla üç beş defa kalkıp control ederdim nefes alıyormu diye, kızım usulca “boabo biron iteyammm” derdi, örtüsünü itina ile hazırlardım olaki başına, yüzüne gelirde nefessiz kalır, süt hazırlardım kızıma yüreğimden ılık ılık, yanmasın agzı diye, veya gizlice buzdolabından yoğurt aşırırdık, küçük suçlar islerdik hep kimse duymazdı.
Ahmet Arif in
“ utanırım… utanırım fukaralıktan” diye bir şiiri vardır öyle bir şey benim kızım.
iki yaşına vardıgında kızım hala hatırlıyorum üç bes metreden havuzda, plajda üzerime kendini nasılda bırakırdı. Bazen hafta sonları almaya gittigimde adete kızım bana dogru uçardı. üzerime beş metreden oyle hoplardıki içimi göçürürdü kızım. işte o zamanların birinde ki anne eve girmeme izin vermiyordu, çünkü adalet öyle tecelli etti, çocuklar anneye düşüyormuş, buymuş adalet!! kızım dediki “baba sana odamı gösterecegim lütfoeeen” diyince “kızım” dedim ben sonra yine gelicem o zaman görürüm babasi” dedim.
Ama kizim o kadar ısrar ettiki o dort katlı evin merdivenlerini o küçücük ayakları ile 5 defa inip çikti, bana odasını göstermek istiyordu kızım. Biraz benimle zaman gecirmek istiyordu iste kızım. Baktım iş kötu olacak, “annen istemiyor” diyemezdimki, onun annesini küçük düşürmek yakışırmı papunesine. Sonra dedimki “kızım ben yine gelicem o zamana kadar senin kelebeklerden kanatların olacak, ugur böcekleri getireceğim sana odanı bir baştan bir başa süsleyecek” dedim, öpüp koklayıp gittim. Benim kızımın Tanrısal bir kokusu vardır hala.
Aşık veysel in
“derdimi söylesem derin dereye, doldurur dereyi düz olur gider” diye bir şarkısı vardır işte oyle bir şeydir benim kızım.
Sonra hikayeler uydururduk hep, “bir varmış, bir yokmus, evvel zaman içinde,kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin besigini tıngır mıngır sallar iken, masal miki mal miki, koyun saydım on iki, on ikinin yarısı, fırıncının karısı, az gitmiş uz gitmiş, bir arpa boyu yol gitmiş, gide gideeee….. kırmızı şapkalı kız, dede korkut ve bugs bunny parkta oynarken polianna ya rastlamışlar. Duffy duck demişki “ bu türkler adam olmaz”.. çılgınlar gibi gülerdik. Sonra oyunlar icat ederdik, yanlızca bizim bildiğimiz oyunlar. Pamuk prensesten, ninja kaplumbagalardan ne isterseniz her kesin var olduğu ama mutlaka komik, inanılmaz uçuk hikayeler. Mesela “abububba” diye bir oyunumuz vardı ben, bugs bunny olurdum kötü kalpli kurdu cezalandırmak için. Kızımda Alcapon nu taklit ederdi.
Kızım dört yaşına varmıştı, , dedimki “kızım nasıl gidiyor?” “harika papune” dedi. Dedim “sen su sayıları öğrendinmi bir saysana sunları bana”, başladı “2, 5, 7, 11, 1, 6, 13, 17,23..” dedim “tamam tamam!! sen doğal sayıları sular seller sular gibi yutmuşsun, birde su carpım tablosu var onuda öğrendinmi??” “ Tabiiki öyrendim bak; 3 * 1= 4, 2*5=6, 6+1= 9, 6*1= 17, 7*3= 11, 4*8= 45” dedim “ kızım masallah matematikte harika, peki su alfabe var bide, bide onu söyle bana”. Dediki “baba en zoru o, ama öğrendim , a, u, b, &, d, bi de “r” var ama onu söyleyemiyorum henüz” Dedimki “Maşallah kızıma sen hazırsın, seni gelecek yıla orta okula gönderelim kızım”.
“Karacaoğlan önlükleri çözülmez!!
kelebek nakışlı kızım
Lavanta yanakları öpülmez
Sarı zeybek bakışlı kızım!!
Kakülüne miski amber sürülmez
Tanrısal kakülü kızım
Bekle desen zamanlara beklemez
Kızılca kıyametler kopası kızım!!!”
işte öyle bir şeydir benim kızım.
Kızım artık on yaşına varmış, kaç defa içimden geçti anlatmak “ yanlış bir evlilik yaptığımı, yıllarca degişecek, iyi olacak diye nasıl bir kısır döngüye esir olduğumu ve hata üstüne hata ettiğimi, sonra çevreme, kendime özelliklede onlara zarar vermemek için boşanmak zorunda kaldığımı ama onların hiç bir suçunun olmadığını, bunların büyüklerin aptallıkları olduğunu…” çok söylemek istedim ama benim kızım sevmez bu tür sohbetleri. “madem benim annem babamsınız dünyanın en iyi annesi ve babasi olacaksınız” demek istiyorki en fazla benim kızım layıp bunlara.
Ebebalı nın
“ ey oğul yanılmak bize, hoş görmek sana, kem göz bize bağışlamak sana düşer oğul” diye bir sözü vardır iste öyle bir şey benim kızım.
Birde internette çocuk oyunları oynardık ve hep yenilmeye calışırdı, sonra öğrendim ki kızım biliyor sanki benim canımın SIKILDIGI zamanları. Yani bir çok defalar mesaj gonderirdi boyle en SIKKIn zamanlarımda. Ben hiç bir zaman hiç bir seyi belli etmek istemedim ve hep “ annen seni çok seviyor, baban seni cook seviyor, sen bizim prensesimizsin. Başka hiç bir seyi düşünme, bir de okulda iyi calış, ” bütün kural buydu. Birde yaramazlık yapma. Ama kim dinler.
Sürekli okuldan hoca hanım mesaj gönderiyor, görüşmek için. Gittim bir gun. Hoca hanım dediki” Bayım sizin kiz çok konuşuyor, hani uzmansınız, nasıl oluyor” dedimki “hoca hanım Cem Yilmaz da çok konuştugu için bir sürü sopa yemiş ama onu döven hocaları simdi bilet kuyruğunda. Hem bi dinledinizmi belki çocuk size bir seyler söylemek istiyordur” kadın yüzüme inanılmaz bir heybetle baktı. Sonra dediki” bayım sınıfta 35 kişi var..” dedimki “hoca hanım af buyurun ama benim bir tane kızım var. Hem çok konuşmak nedirki kantarımı var bunun. Onların dikkatlerini çekmek için ne gibi yöntemleriniz var” Dediki “bayım çocuğunuz çok konuşuyor, umumi düzeni bozuyor”, dedimki “hoca hanım başarı düzeyi nedir, size dinliyormu?” “Orda pb yok bayım, ama yinede çok konuşuyor”. Dedimki “hoca hanım kızım sınıfınızda henüz üçüncü,bekleyin daha şampiyon olacak benim kızım . .. “ Ama, kem, kum, mis, mus vs vs vs
Ozan Arif in
"Hakimler, savcılar; Utanmayın siz!
Bu mahkeme doğru olmuyor deyin.
Hem bunda ne varki, utanasınız?
Adalet yerini bulmuyor deyin" diye bir şiiri vardır işte öyle bir şey benim kızım.
Kızım geçen gün yanıma geldi, büyümüş, kocaman olmuş. Öyle günler oldu ki tenim yanıyordu, içim buram buram, kızılca kıyametler gibi ikiye yarıldım durdum yıllarca, çocuklararıma dokunamadan, o yıllar birer birer akıp gitmiş kızımın çocukluğunu adeta benden çalmıştı, ama kızım büyüyordu işte.
Kızım geldi bana geçen gün, “baba roller yapalım” dedi. Gittik aldık, yarım saat geçti ikide bir düşüyor, atıyor kendini adeta. Eve geldik kendini koltuğun üzerine öyle bir fırlattı ki başını duvara vurdu, parkta oynarken adeta kendini boşlukta buldu, düştü. Canım yandı, ama asıl canımı yakan onun canının yanmasıydı.
Kızdım “ hatırlıyormusun bana söz vermistin, dikkatli olacaktın, 3 yaşında başının üzerine üç metreden düştün, Allah a şükür bir şey olmadı” dedim. “dikkatli ol, ben hep senin arkanda olamıyorum, aramızda 150km var.korkuyorum sana bir şey olacak diye, ne olur dikkatli ol sana” dedim. Boğuk boğuk bana baktı :
“tomaam”!!!! dedi.
Sonra ben gizlice ağladım biraz.
Tatile gitti annesiyle kızım, türkiyede şimdi.
Sefai nin
“Lokman naçar kaldı, nasıl yaradır?
Neşter atsan kabukları sökülmez
Kim ne bilsün bu bir baht-ı karadır,?
El zanneder göz yaşı var dökülmez” diye bir şarkısı vardır iste öyle bir şey benim kızım.