Gitmek Değil Kurtulmak
Yine bir başlangıcın daha sonuna gelirken kapatıyoruz kapıları, yeni bir başlangıca yaklaşırken. Ardımızda kalanlar sizin olsun ben kendimle yüzleşirken. Yok olan biri için var olan sözler, hiç olmamış biri için yazılmış sözler kadar anlamsız. Hele ki sırtımı dönmüş, kapımı çarpmış giderken.
Genç bir kızın, sokakları örten eteği ile geceye yürümesi gibi hissiz yürüyorum tizleri bol olan seslerin arasında. Sahte günaydınlar katıyor bir garson müşterilerinin çaylarına. Martıların nasibi simitlerin parçaları çalınıyor gözlerimde. Derdi paradan gayrı bir de avrat olan köşebaşı delikanlıları sendeliyor köprü üstlerinde.Altlarında ise hayatını evinde bırakmış hayat kadınlarının merhabaları eskiyor her zamanki gibi. Yaşanılan, onca anının izlerini taşıyan kalpler, ikinci el pazarlarına düşmüş, onlara tutulan kalp pezevenkleri makul ücretlerini takdim etmekteler. Masum gülüşlerin aldatılmış esirleri, köleleştirilmiş siyahi bir adamın terini taşır.
Yoksun bırakıldıkları sevgiden hırslarını en az iki yüz promille almaktalar. Kaybedilen inançlarını bir başkasının ruhunu karartmak için kullanıp, hiçe sayıyorlar hem sayıları hem de aşkları. Kölesine tebessüm eden zengin, beyaz adamın dişleri gibi parlıyor, dükkanların kapılarına ayakkabılar altında giden ’’ hayırlı işler ’’. Uykunun faydasını uykuda bulan acı kahve sakinleri, romanların sonunda bulma ümidiyle kaybettikleri heyecanın arayışı içindeler. Kır sakallarını berberlerin usturasına emanet eden ’’ son ’’ yolcuları, hazin sabahın akşamına tutuşturmakta paçaları. Bir kısmı, kuş tüyü yastıkta alamadıkları uykusunu, geceyi ATM’de geçirmiş bir evsizin gözlerinde arıyor. Sözlerini bir filozofun kitabından, saçlarını bir ünlünün başından çalan, yeni nesil Pakizeler, oldukça mutlu izliyorlar yolu dedikodu molalarında. Kendi yüzleri dışında işlerine gelen her yüzü takınmışlar, belli. Vitrinlerde, en ucuzu 750.000 TL’den satışa sunulmadığı için herkesin bu kadar çok yüzü olmalı.
Kararsızlığımın tavan yaptığı bu gidiş sahnesinin yukarıdaki parçasındaki şeyleri gördükten sonra kararsızlık, yerini kesin bir ’’ sadece gidiş ’’ bileti almaya bırakıyor. Uzaktan güzeldir şehir, bir kuş bakışıyla mesela. Manzara denir uzaktan veya yüksekten bakılan tabloya. Ama girince içine, adını cehennem koyarsın, çekip gitmek de bir şey, can atarsın kurtulmaya. Ama yine de gitmek değildir kurtulmak...
Bahattin BERKDİNÇ