- 835 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nasıl Delirdi ?
Şehrin en gözde piknik alanı olan bu yer o gün yine çok kalabalıktı. Mangalı yelleyen aile babaları, top oynayan gençler, örgü ören anneler, salına salına yürüyen genç kızlar ve sevgililer adeta parka hücum etmiş müthiş bir kalabalık oluşturmuşlardı. Bunların arasında bulunan dört sap erkek! pardon dört arkadaş da koca bir yılın özlemini gideriyorlardı. Geçen yıl liseden mezun olmuşlardı ve bu yıl da üniversitenin ilk yılını bitirmişlerdi. İyi arkadaş olan bu dört genç dört ayrı şehire dağılmış, bir yıl boyunca ayrı kalmışlardı. Lisede eşit ağırlık bölümü okuyan bu gençlerin üçü hukuk biri de psikolojik danışmanlık okuyordu.
Adnan İstanbulda okuma hayali olan biriydi. Puanlar geldiğinde direk İstanbuldaki üniversitelerin bölümlerine bakmış, sıralaması tutanları not etmişti. Hukuk okumak istemiyordu ancak hocaları ısrarla hukuk okumasını, puanını zayi etmemesini söylüyorlardı. Ancak Ahmet’in puanı İstanbuldaki devlet Üniversitelerinin hukuk bölümüne yetmiyordu. Özel Üniversitelerin Hukuk bölümüne tam burslu girebiliyordu. Anadoluda ise bir-iki üniversite dışında bütün devlet üniversitelerinin hukuk bölümü tutuyordu. Tercih zamanı büyük baskılar altında kalmıştı. Ailesi sürekli Anadoludaki Üniversiteleri yazmasını söylüyordu. Çünkü ailesi Özel Üniversiteye kuşkuyla yaklaşıyodu. Ancak sonunda ailesini ikna edip Özel Üniversitelerden bir kaçını yazabildi. Bu tercihlerinden biri tutunca İstanbulda okuma hayali de gerçek olmuştu Adnanın.
Sadullah beklentisinden çok kötü bir sınav geçirmiş olmasına rağmen istediği üniversiteyi az bir puanla kaçırmıştı. Oda İstanbulda pdr okumak istiyordu. İstediği üniversite tutmayınca başka şehirdeki üniversitelere baktı ve sonunda Muğla Üniversitesini yazdı ve kazandı.
Sedatta iyi bir puan almıştı. Ama istediği üniversiteler tutmayacak gibi görünüyordu. Ama Sedat ne olur ne olmaz diyerek üst tercihlere istediği üniversiteleri yazdı. Ve o yıl sıralamalar çok fazla oynayınca tutacağını düşünmediği 9 Eylül Hukuk’a gitmişti.
Mahmut içlerindeki en çalışkan kişiydi. Diğerlerinden daha disiplinliydi. Lise son sınıfta, arkadaşları top oynarken, bahçede dolaşırken o sınıfta ders çalışmıştı. Ve disiplinli olmanın karşılığını sınavda aldı. Gazi Hukuk’u kazandı. Mahmut ayrıca çok iyi saz çalardı. Lise’de dört yıl boyunca bütün etkinliklerde sahneye çıkmıştı. Bazı derslerde hocaların izniyle saz çalıp arkadaşlarını eğlendirmişti.
İşte o günde parkta Mahmut sazını almış çalıyordu. Sesi de güzel olan Mahmut üst üste Türküler söylüyor arkadaşları da bildiği Türküler oldukça ona eşlik ediyordu. Türkü aralarında da marketten aldıkları şehirlerinin yerel gazozunu içiyorlardı. Bu gazozun tadını bile çok özlemişlerdi.
Bu park şehrin en gözde parkı olduğu için yeni evli çiftler gelinlik-damatlıkla gelip bu parkta fotoğraf çektirirdi sık sık. Yine bir çift fotoğraf çektiriyordu hemen yanlarında. Sadullah onlara bakarak konuşmaya başladı gazozunu yudumlarken:
Böyle saçmalık mı olur ya evlilikten soğuturlar insanı
Herkes hak vermişti. Çünkü gelinle damat hakikaten değişik pozlar veriyordu kalabalığın içinde. Kah yere yatıyorlardı kah zıplıyorlardı. Bunu kendi istedikleri için değil fotoğrafçı istediği için yapmaları da arkadaşlarının Sadullah’ın lafına hak vermelerinde etkiliydi. Sedat Sadullah’ı destekler bir şekilde.
Garip gerçekten. Zaten damatta mutlu gözükmüyor.
Bir süre gelinle damatı izledikten sonra Türkü faslına devam edildi. Acıklı bir iki Türkü söylemişlerdi. Hemen yan taraflarında ağaç gölgesinde yatan adamlar da bu türküleri zevkle dinliyordu. Hatta hüzünlenmiş olacak ki birinin yüzü baya hüzünlü bir hal almıştı. Sadullah Türkü bitince konuşmaya başladı:
Biraz duralım amca ağlamaya başlayacak yoksa
Kısa süreli bir gülüşme olmuştu bu lafa. Sonra aniden, parkın içinde yapılmış ufak dereceğin kenarında oynayan çocuğun üstüne koşan bir adam geçti yanlarından. Adam çocuğu bu derecikten uzaklaştırmıştı. Tuhaftı adam. Garip garip hareketler yapıyordu. Sonra gençlerin yanına geldi oturdu. Birşeyler demişti ama kimse anlamamıştı. Adnan kısık bir sesle gazoz verelim demişti. Sedat gazozu koymuş adama ikram etmişti. Adam garipti. Sürekli heyecanlıydı, sürekli gülüyordu. Sonra dediği şey anlaşıldı:
Yüzme biliyonuz mu? Ben Bilmiyom
Adnan adama cevap vermişti:
Ben de bilmiyorum abi
Adam aynı heyecanla:
Girmeyin o zaman, girmeyin suya çok tehlikeli. Ben yüzme bilmiyom. Gazoz soğuk, güzel
Adam bunları dedikten sonra hızla kalkıp başkalarının yanına gitmişti. Dört arkadaş birbirine bakıyordu. Adam belli ki mahallenin delisiydi. Adnan konuştu ilk önce:
Yüzmeyle alakalı büyük bir olay yaşamış sanırım
Sadullah cevap verdi:
Tamda ben de onu diyecektim. Boğulma tehlikesi geçirmiş olabilir ya da bir tanıdığı, sevdiği biri boğulmuş olabilir.
Adnan düşünceli bir şekilde:
Bence önceden bu adamın çocuğu vardı. Bir gün suya girdi ve boğulmaya başladı. Bu adam da yüzme bilmediği için suya giremedi, korktu boğulmaktan. Sonra öldü çocuğu ya da karısı, sevgilisi, kimse artık.Bu büyük acıdan sonra ’ben yüzme bilmiyom tehlikeli’ falan demeye başladı kendi kendine. Bence yani. Boğulan varsa eğer çocuğudur bence çünkü az önce küçük çocuğu hemen gitti kovaladı suyun kenarından. Aklıma böyle bir şey geldi benim şimdi
Kısa süreli sessizlikten sonra Mahmut konuştu:
İki dakikada yazdın ha hayat hikayesini adamın. Bu adam hep buralarda buranın delisi buda.
Sadullah:
Her yerin bir delisi var. Bizim köyde de vardı
Sedat:
Bizim köyde de vardı
Bir süre sessizlik oldu. Sessizliği Mahmut bozdu:
Ee ne çalalım, bak sizde söyleyeceksiniz ama.
Biraz düşündükten sonra Adnan:
Çal Çeşmi Siyahımı söyleriz hep beraber
Mahmut hemen sazına eğilip bir iki tıngırdattıktan sonra çalmaya başladı Çeşmi Siyahımı ve dört sap! pardon dört arkadaş Türküler söylemeye devam ettiler.
Ahmet BAYRAM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.