- 2725 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
Kuran'da Örtünme!..
İslamiyet, hem son semavi din oluşu hem de diğer semavi dinleri de kabul etmesi bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Ancak, hiçbir semavi dini diğerine göre üstün ya da zayıf olarak nitelememiz mümkün değildir.
Dinlerin üstünlüğü, günümüze gelinceye kadar niteliklerini ne kadar koruyup koruyamadıklarıyla doğrudan ilişkilidir. Zira, diğer semavi dinler aksi ispatlanamadığı için tahrif edilip edilmediği hususunda tartışmaya açık konumdayken Kuran bu tartışmaların dışında kalmayı başarmıştır. Ayetlerin iniş tarihine göre sıralaması yerine, konulara göre sıralanarak bazı dillere çevrilmiş olmasının dışında yazılı hale getirildiği günden bu yana orijinal halini korumaktadır.
Biraz önce bahsettiğim orijinalite konusu, diğer din mensuplarından yayılmacı zihniyetleri temsil eden bazı çevreleri rahatsız ettiği için dinimize karşı saldırılar İslamiyet’in doğuşundan itibaren süregelmektedir. Bu yönde çeşitli yöntemler denenmekte ve büyük oranda başarı elde etmektedirler.
Müslüman toplumların uygulamaya yönelik farklılıklar nedeniyle bir araya gelemeyişlerinin sebebi de budur. Yine bu nedenledir ki Müslüman toplumlar gerek bilim ve teknoloji, gerekse sanatsal alanda dünya milletlerinin oldukça gerisinde kalarak sömürülen topluluklar durumuna düşürülmüşlerdir.
Ne yazık ki küresel anlamda son gelişmeler göstermektedir ki İslamiyet yer yüzünden tamamen tasfiye edilme noktasına getirilmiştir. Bu yönde ciddi ipuçları bariz bir şekilde görünmeye başlamıştır. Daha net belirtecek olursak, son büyük haçlı seferi hazırlıklarını tamamlamış, eli tetikte beklemektedir.
Bu açıklamadan sonra doğal olarak şöyle bir soru sorabilirsiniz;
Müslüman bir toplum ya da ülke, çağdaş medeniyetin gerisinde nasıl bırakılabilir? Dinimiz çağdaşlıkla çelişmekte midir ki bunu başarabilsinler?
Aslında bu sorunun cevabını başta Ortadoğu’da bulunan Müslüman ülkeler olmak üzere kendi ülkemize bakarak da herkes verebilir.
İzledikleri yöntem;
Hıristiyan ve Yahudi misyonerler vasıtasıyla Müslüman kisvesi altında bazı din alimleri ön plana çıkarılır. Faaliyet gösterdikleri bölgelerde kendilerine güven ortamı sağladıktan sonra fitne niyetler yavaş yavaş insanlara zerk edilir. Zerk edilen şey; Kuran’da ki ayetler referans gösterilerek içini boşaltmak ve ayetleri saptırıp Allah’ın emri diye insanlara sunmak şeklindedir. Bir süre sonra kendi cemaatini oluşturan söz konusu sözde alimler, önceleri ajanı oldukları yabancı odaklardan beslenirken artık güçlerini çevrelerinde topladıkları insanlardan almaya başlarlar.
Bu gün ülkemizde büyük rahatsızlıklar oluşturan, toplumu kutuplara ayıran ve ana başlığını türbanın oluşturduğu tartışma konusu, aslında yıllardır sabırla sürdürülen yabancı faaliyetlerin bir sonucudur. Biraz önce fitne niyet olarak betimlediğim zerk etme eylemiyle Allah’ın emri diye gösterilen örtünme konusu da bu kötü niyetli girişimlerin özenle seçmiş oldukları bir konudur.
Oysa ayet oldukça açıktır;
Nûr 31.Ayet : Mü’min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tevbe edin ey mü’minler, umulur ki felah bulursunuz."
Burada “Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar” kısmı çok açık bir şekilde örtünmenin şeklini de belirlemiştir. Görülmektedir ki annelerimizin, ninelerimizin kullandıkları tülbent bu tarife birebir zaten uymaktadır. Yani kadınlarımızın saçlarının görünmesinde bir behis yoktur.
Durum böyle iken, örtünme konusunu zorlayıcı emir olarak bize sunanlarda iyi niyet aramak mümkün müdür? İyi niyet beklentisi içinde olmak olsa olsa abesle iştigal etmek olur ki buna ne bireysel ne de toplumsal olarak tahammülümüz kalmamıştır. Zira onlar bizi dinimiz ile Allah ile kandırmayı kendilerine düstur edinmişlerdir.
Bakınız bu konuda Rabb’imiz ne buyuruyor;
Al-i İmran 78 :
Ehl-i kitaptan bir grup, okuduklarını Kitap’dan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğer bükerler (okuduklarını saptırırlar). Halbuki okudukları Kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde; Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar.
Dini bildiklerini iddia ederek “bu konuda biraz mürekkep yaladık” diyen siyasilere ve topluma fitne sokan softa alimlere yine bir ayetle seslenmek istiyorum.
Al-i İmran 71. Ayet : Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
Sevgili okurlarım;
Türk milleti olarak oynanmakta olan oyunu hepimizin görmesi lazım. Başörtüsünü bahane ederek çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun yasalarına rest çekenlere, toplu kalkışma içinde olanlara karşı el ele vererek direnmemiz lazım. Siyasilerin ve bir takım din simsarlarının analarımızın, bacılarımızın saçlarından kirli ellerini çekmeleri için hep birlikte sesimizi yükseltelim. Ülkemiz bir hukuk devletidir. İnancı ne olursa olsun herkes hukukun üstünlüğüne saygı göstermelidir. İnancımızı yaşamak başka bir şey hukuk ile yürüyen sisteme ayak uydurmak ve onun içinde yer almak başka. Yabancı kirli elleri kadınlarımızın başından söküp atabilirsek görülecektir ki ne üniversitelerde ne de başka alanlarda türbana karşı sert önlemler kalmayacaktır.
Saygılarımla...
YORUMLAR
Sayın, Başcı;
Hani ne desem boş. Siz ille de aynı pencereden bakma eğilimindesiniz. Üstelik bunu karşı tarafı aynı bakışla suçlayarak yapıyorsunuz. Sanırım ikimizden biri, sebepleri göz ardı ederek sadece sonuca bakmayı tercih ediyor.
Doğrusu aynı şeyleri tekrar tekrar anlatmaktan ve karşılığında başa dönerek aynı cevapları almaktan sıkıldım.
Ya siz (!)?..
Sıkılmadınız mı?..
Oldum olası tekrarlardan hoşlanmamışımdır. Bu zayıf yanımı güzel keşfetmiş olmalısınız ki bıkmadan usanmadan aynı şeyleri yazıyorsunuz. :)
Neden şunu denemiyorsunuz sanki? Hani Türkiye’de günümüzdeki örtünme şeklinin ilk nasıl ortaya çıktığına dair bir kısa araştırma yapsanız diyorum. Bu yönde kimlerin hangi yöntemlerle kullanıldığına baksanız. Belki benim gibi düşünmeyecek, konuya bakışınızı değiştirmeyeceksiniz ama bilgilenmenin size bir zararı olmayacağını en azından görmüş olacaksınız. Kendimi dindar olarak kabul etmeme rağmen beni neden bu derece taban tabana farklı gördüğünüzü (..ki şayet anlamak istiyorsanız) fark etmiş olacaksınız. Böylece karşı görüş neden tepkili, ne istiyor ya da ne istemiyor sorusuna bir cevap bulacaksınız.
Mesela; neredeyse her yazınızda özgürlük, bireysel hak diye tekrarladığınız ve inanan, inanç sahiplerinin örtünmesine karşı hatta din düşmanı olarak niteleyebilecek kadar ileri gittiğiniz nakaratlarınıza bakın bakalım.
İnananların örtünmesi dediğiniz zaman zaten karşı tarafı yargılamış, inanmayan olarak suçlamış olduğunuzun farkında değil misiniz? Nasıl insanların inançlarını kendinize göre yorumluyor ve bu dinde vardır deme cüretini de göstererek baskı oluşturma cihetine sapabiliyorsunuz. Sizi bilmem ama ben bunu faşist ve bağnaz bir yaklaşım olarak görüyorum. Ondan sonra da efendim biz başı açık olanlara da saygı duyuyoruz safsataları bu çirkin yaklaşımı yumuşatmaya yetmez. Gidişat kan, gözyaşını getirecek, kutuplaştırılmış tarafları çatışma boyutuna kadar götürecektir. Daha önceki yazılarımı da takip ettiğinizi bildiğimden orada yazdıklarımı hatırlayınız diyorum. Bütün bu gelişmelerin arkasında eli kanlı batı dünyası var. Dünyayı köleleştirmeyi, İslamiyet’i tasfiye etmeyi şiar edinmiş ABD ve onun işbirlikçileri var diyorum. Sebebi ise çağdaş yaşamı kendisine yaşam tarzı olarak benimsemiş Müslüman bir Türkiye’nin yaymaya çalıştıkları karanlık İslamiyet imajını çürütmüş olmasıdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti onlar için kötü bir örnektir. Bu nedenledir ki Türkiye içten ve dıştan sürekli saldırılara maruz kalmaktadır.
Yoksa bu şekilde nakarat babında ifadeler kullanmanızı birileri mi fetva verdi? Bu söz birliğinin arkasında yatan, gerçekten bir makamdan fetva mı yoksa beni suçladığınız gibi sürekli takip ettiğiniz bazı yayın gruplarının empozesi midir bu!?
Demişsiniz ki;
“Peki o azar eden askeri görevliyi, azarlayan müdürleri başkanları da mı ayarlamışlardı?
:)
Nasıl mantıktır bu?”
Sevgili kardeşim, mantık yürütme işi ciddi bir iştir. Kısaca şöyle yanıtlayayım; Şayet çıplak elinizle ateşi tutmaya kalkışırsanız eliniz yanar. Bu çıkarımdan buyurun nasıl bir mantık olduğuna kendiniz hüküm verin.
Sevgi ve Saygılar...
Örnek mi?
:)
Sayın Duran farklı ülkelerde mi yaşıyoruz?
Asker oğlunun yemin törenine alınmayan başıörtülü analardan, Erzurum Atatürk Üniversitesi mezuniyet töreninden yakapaça kovulan analardan bahsetmeyeceğğim..
Gidin bir üniversite kapısına, başıörtülü kızların kapıda nasıl türbanı çıkarıp çantalarına koymak zorunda kaldıklarını, ya da nasıl örtü üzerine peruk takarak okula girmeye çabaladıklarını izleyin..madem tvlerde dönüp duran bu görüntülerden haberdar değilsiniz.madem sadece kanaltürk ART falan izliyorsunuz bizzat gitmeniz görmeniz gerekecek..
Sonrasında da şu empatiyi yapınız lütfen;
Siz ya da sizin gibi düşünenler, okul kapısında polislerce durdurulup, pantolonu çıkar şalvar giyeceksin, yoksa okula giremezsin diye başınızda bekleyen polis nezaretinde kıyafetiniz değişmek zorunda kaldığınızda , napalım devletin kuralları madem, değiştireyim bari mi dersiniz, mutlu mesut mu olursunuz bu aşağılayıcı davranışdan?
Böylesi bir zulüme böylesi bir travmaya uğramanın tahribatını anlayabilir misiniz, siz de benzeri davranışla karşılaşsanız?
Hala her yazı yorumunuzda belirtiğiniz gibi, ülkede inancı gereği örtünenlere zulüm yapılmıyor, hatta kimse karışmıyor diyebilir miydiniz?
Bu empatiyi yapabiliyor olsaydınız?
Bu ülkede inancı gereğini yapmak isteyen müslümanlara, belki de sadece müslümanlara asıl zulüm yapılıyor..İkna odalarında başlarındaki örtüyü çıkarmaları için çaba gösteriliyor, polis zoruyla arkadan örtüleri çekiştiriliyor, laikçi yobazlar tarafından miting kürsüsünde kadının başındaki örtüyü eliyle çeken, bak açtı birşey olmadı demeye getiren şaklabanlıklar yapılıyor? Anadolu kadınının örtüsü dahi sömürülüyor, ve siz hala inananlara baskı yok diyorsunuz?
Oligarişik faşizmin kendi düzenini sürdürme çabası sadece bu "baskı yok söylemi". Baskıcı faşistlerin de kendilerini masum görmelerine somut bir örnek aslında...
Komik düşünce tarzına en güzel örnek de işte az önceki yorumunuzda zaten kendisini gösteriyor..
Kasıtlı olarak ödül töreninde yasalara rest çektirilen kız.Garibim farkında olmadan azar işitmiş duygusal travma yaşatılmış değil mi?
:)
Peki o azar eden askeri görevliyi, azarlayan müdürleri başkanları da mı ayarlamışlardı?
:)
Nasıl mantıktır bu?
Hadi diylelim birisi plan yaptı çocuğu da kandırdı(sanki çocuk önceden de başını örtmüyormuş farzedelim bari burada:)
E be kardeşim, çocuğu sahneden indirin diye talimatlar veren asker sivil kamu görevlisi laikçi abileri de mi ayarladılar?
Travma yaşayacağını niye umursamadılar o saygın abiler?
Çocuktan hadi farkında değil diye bahsediyoruz, ya yatişkin azarlayıcıların sağduyularına ne olmuştu?
Bu basit örnek dahi , inanan inanç sahipleri üzerindeki baskının ne boyutta olduğunu göstermeye tek başına yetmez mi sizce?
Maksatlı ve de kasıtlı düşünce sahibi olmadığınız taktirde tabii ki..
İlave örnekler ilave talebe bağlıdır:)
Saygılar efendim..
erolbasci tarafından 2/13/2008 10:01:49 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bir örnek verir misiniz? Şu anda dillere dolatılan malum şeyler değildir umarım. Hani kasıtlı olarak ödül töreninde yasalara rest çektirilen bir kızımız vardı. Garibim neler olduğun farkında bile olamadan azar işitmiş duygusal travma yaşatılmıştı. Sahneye kasıtlı çıkartılmış azarlatılmıştı. Onu kastediyorsanız sizinle artık yazışmanın anlamsız olacağına kanaat getireceğim zira hala o kadar körlük içinde olmadığınızı düşünmekteyim. Sizi ciddiye almamın nedeni de hala bir umut olmasıdır. Futbol takımı tutarcasına fikirlerin savunulmasının yanlış olduğunu bildiğinizi umduğumdandır.
Buyurun şimdi örneklerinizi veriniz bakalım.
tamerduran tarafından 2/12/2008 11:08:54 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eh o videoyu zaten başka kaynaklardan görmüştüm tahminimde yanılmamışım..
İşte tam da ona benzer şekilde ülkemizde de kendisine laik diyeni, aydın olarak gören çevreler, o zulüme benzer bir zulümü kız öğrencilere yaşatmaktalar..
Okul kapısında başörtüsü çekiştirilen öğrenciler, öğrenim göremeyip bütün gelecekleri karartılan genç kızlar daha mı az zulüm görüyorlar ki? Kapıda örtüsünü açmak, çıkarken tekrar takmnak, örtü üzerine peruk takmak zorunda kalmak, az zulüm müdür?
nerden baktığınıza, hangi gözle baktığınıza mı bağlı yoksa?
Ne 1400 yıl öncesi ne 80 yıl öncesi çağın modern anlayışına uygun olarak özgürlüklerin huzurla kullanılabildiği, insanların hayatlarını kendi inanç ve düşüncelerine göre tanzim edebildiği bir dünya, önemli olan...
İhtiyaç duyulan, yeni peygamberler, yeni dinler değil, yeni ayetler uydurmak değil ,inançların yaşanması önündeki faşist oligarşik baskıların yok edilmesi..
Yeni din yeni inanç meraklılarını da elbette kapsayacak bir bireysel tercihlere saygı duyulan düzen tesisi..
Zor değil mi?
:)
Sayın, Erol başçı millet derken sanırım Araplaştırılmış ortaçağ karanlığı ile insanlıktan çıkarılmış, radikal bir milleti kastediyor. Zira gidilen istikamet bu yöndedir. Bizim İslamiyetin çağdaş yüzünü göstermeye yönelik çabamız belli ki büyük rahatsızlık yaratıyor. Unutulmasın ki son elli yıldır ayrıcalıklı kesim olan çoğunluk bizim gibi çağdaş Türkiye cumhuriyeti savunucuları değil bilakis sürekli mazlumu oynayan cevval kesimdir.
Tamer Duran kaynaklı hiç bir şeyi okumam ziyaret etmem demenize gelince;
Beyefendi bahsettiğim o videoyu izlemek için yürek gerekir yürekli olmak gerekir. Hoş sonuna kadar izlemeyi bendeniz mahiyetini bildiğim için içim elvermedi ama burada kısaca içeriğinden bahsedeyim.
Aşırı din pompalanan İran toplumunda yakın bir zamanda yaşanmış bir recm görüntüleriydi sizin ziyaret etmekten imtina ettiğiniz şey. Bir topluma şu anda ülkemizde yapıldığı gibi aşırı din pompalanınca neler olabileceğine dair bir yaşanmışlıktı o görüntülerin içeriği. 14-15 yaşlarında bir kız çocuğunun it sürüsü tarafından taşlanarak, tekmelenerek kan revan içerisinde öldürülmesinin görüntüleriydi o videodakiler. Eh bizim toplumumuzda da bu tarz hayvani davranışlar sergilemeye hevesli insan müsvettesi sayısı var. Sakına kimse yok demesin çünkü hukuk sistemi ile yönetilmesine rağmen bu millet Kahramanmaraş, Çorum, Sıvas(Madımak) örneklerini yaşadı.
Daha örnekler vermeli miyim bilmiyorum!?..
tamerduran tarafından 2/12/2008 10:37:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
tamer duran'ın yazdıklarına katılıyorum. ben de buna benzer bir yazı yazmayı düşünüyordum gerek kalmadı.
kur'an da çok açık ve anlaşılır şekilde ayetler varken hala neyin tartışması yapılıyor anlayabilmiş değilim. arap örf ve geleneklerini dinin içine monte eden arap ve arapçı misyonerlerinden pek söz edilmiyor nedense.
çağının ve tüm çağların en modern, en ileri görüşlü, en iyiliksever, en hoşgörülü ve bütün iyi sıfatları uhdesinde toplamış insanı olan peygamberimiz Hz.Muhammed'in yaşam tarzından alınacak dersler ve takip edilmesi gereken sünnetler dururken, gün geçtikçe radikalleşen görüşler sayesinde artık ne hoşgörüden eser kalmakta ne de modernlikten.
yukarıda belirttiğim gibi bir peygamberin ümmeti olarak neden hala 1400 yıl öncesine dönmek, gelişmelere sırt çevirmek, "benden olmayan düşmanımdır" demek için yarışılıyor anlayabilmiş değilim.
Ben kendi adıma bir tamer duran kaynaklı bir adresten birşey izlememeyi tercih ederim:)Tek yanlı ve yönlü propagandaların gerçekliğine asla itibar etmem:)
O yüzden bağışlayın, cevap da yazamayacağım..
Ancak namusunuzun da teminatı olarak ulusalcılığı ve ulusalcıları mı görüyorsunuz orasını anlayamadım?
Vatan ile ulusalcı bağlantısı mı kurmaya çalışıyorsunuz?
Vatanı olmayanın dini nasıl olur diye sormuşsunuz?
Milleti olmayan vatan nasıl olur diyerek de ben size sormuştum önceleri hatırlarsanız..
Oysa milleti ve milletin hasletlerini, hassasiyetlerini aşağılayanlarla, milletin değerlerini küçümseyenlerle ne çok ortak noktalar olduğunu açıklayamamıştınız.
%47 diyerek zaten milletin yarısını atanlar, üzerine %17 lik mhp ile bir kısmını daha atanlar, devamla dp, saadetp, dtp dışındaki bağımsız oylarla birlikte milletin neredeyse %75-80 ini yok sayıp, geriye kalan chp,dsp bilumum maocu marksist parti yandaşlarından mı müteşekkil sanılıyor bu vatan?
Bu denli kendi milletine yabancılık ile vatan sevgisi de olmaz, vatanseverlik de olmaz..Olsa olsa, kendilerini ayrıcalıklı gören azınlığın savunuculuğu olur..Zaten asıl sıkıntı da bu çevrenin ve bu düzen sürdürücülerinin çıkarları için yaygara koparılması değil mi?
Sayın başçı; Sahi ulusalcılık neden bir kesim için tu-kaka olarak görülüyor. Yoksa malum kişinin bize vatandan önce din lazım vasiyeti mi buna sebep.
Vatanı olmayanın dini nasıl olur? Bırakın dini namus nasıl korunabilir. Irakta birmilyon yediyüz bin din kardeşimiz katledildi. Kız erkek demeden çocukları ve kadınları tecavüze uğradı. Bu bizlere bir şey ifade etmiyor mu.
Namusumunuzun da teminatı olan bir kuruma bu derece pervasız saldırı acaba kimlere ne kazandırıyor. Bir takım güçlerle işbirliği mi söz konusu yoksa!?
Aklımızı başımıza alıp dört elle vatana sahip çıkalım.
Bu arada bir link vermiştim. Nedense o linkdeki videoyu izleyeni bir daha buralarda göremiyorum. Belli ki video ile ilgili kimse konuşmak istemiyor.
Hani belki siz konuşmak istersiniz diye soruyorum.
Linki tekrar veriyorum. Belki varacağımız son hakkında bir fikir verir. Kim bilir!..
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=26235&siir=897484&order=tarih
Sayın Uğurözaltına katılıyorum..
Örneğin ulusalcı camianın ortodoks patrikhanesinde yaptığı toplantılardan bu anlamda izler bulmak mümkün sanıyorum...Dini hassasiyetlerde şüpheler üretecek çalışmaların merkezinde sanırım bu çeteleşmeler, hatta medyaya yansıdığına göre sevgi erenerol adlı ulusalcı bulunuyor..Soruşturmalar neticesinde detaylar ortaya çıkar belki de, merakla izleyeceğiz...
Sayın Duran'a da katılıyorum, ipotek altına alınmış düşüncelerin zaten değiştirilmesi zordur..Benim bu ve benzeri yazılar altına eklediğim yorumlar da zaten yazanlar için değil, okuyacaklar içindir...
Okuyucuya, yazılanlardan daha farklı bir bakış açısı sunabilirsek daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilir diye düşünüyorum..
Selam , saygılar..
erolbasci tarafından 2/11/2008 6:01:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
<<İzledikleri yöntem;
Hıristiyan ve Yahudi misyonerler vasıtasıyla Müslüman kisvesi altında bazı din alimleri ön plana çıkarılır. Faaliyet gösterdikleri bölgelerde kendilerine güven ortamı sağladıktan sonra fitne niyetler yavaş yavaş insanlara zerk edilir. Zerk edilen şey; Kuran’da ki ayetler referans gösterilerek içini boşaltmak ve ayetleri saptırıp Allah’ın emri diye insanlara sunmak şeklindedir. Bir süre sonra kendi cemaatini oluşturan söz konusu sözde alimler, önceleri ajanı oldukları yabancı odaklardan beslenirken artık güçlerini çevrelerinde topladıkları insanlardan almaya başlarlar. >>
AYNEN BÖYLE YAPIYORLAR.
TC YE HAKAETLER YAĞDIRAN YOBAZLARIN ALMANYA DA NASIL TOPLAŞTIKLARINA BİR BAKSANIZA...
TC LAİK YAPISINA YİNE BAŞKA BİR LAİK DEVLET OLAN ALMANYA DAN SALDIRIYORLAR KÜFREDİYORLAR.
BU NE DENSİZLİKTİR BU NE KÖRLÜKTÜR BU NE DANGALAKLIKTIR BU NE SALAKLIKTIR HAYRET.
Sayın, Başci;
Anlaşılan daha önce yazı olarak eklediğim yoruma yazılmış bir yorum. Anlaşılan o ki ne ben size anlatabileceğim ne de siz anlayabileceksiniz. Dolayısıyla ikimiz arasında bu konu kısır tartışmanın ötesine gidemez.
Toplumun bir kesiminin endişelerini, kaygılarını daha iyi anlayabilmeniz için aşağıda vereceğim linkte bir video bulunuyor. İsterseniz o videoyu izleyin sonra da buradan yazışmaya devam edelim.
Saygılar...
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=26235&siir=897484&order=tarih
tamerduran tarafından 2/11/2008 12:23:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kur`ân, örtünmede belli bir giysi şekli önermemiştir. Kadın veya erkeğin giysisi; Nûr 24/30-31 ayetinin örtünme için çizdiği sınırlar içinde iklime, tarihe, örfe yani halkın kabul ettiği adete uygun olarak kendisine en çok yakışanı seçmelidir..
bölümü herşeyi izaha yeter zaten..
Örtünme için çizdiği sınırlara uyduktan sonra adı ister türban ister yazma ister eşarp olsun önemli değildir..
Şimdilerde, öyle örtünme diyenlerin mesnetleri nasıl zayıf bu bölüm dahi çok net açıklıyor..Örtünme için çizilen sınırlara uyan türbanı ya da başka bir başörtüsünü bir müslümanın reddetmesi ancak kişisel tercihle mümkün olur..
Örtünme sınırlarını belirten ayet ise yaşar nuri hocanın Türkçe çevirisinde aynen şöyle yer alıyor;
Nur/31.Mümin kadınlara da söyele, bakışlarını yere indirsinler.Irzlarını/eteklerini korusunlar.Süslerini/zinetlerini, görünen kısımlar müstesna açmasınlar.Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar..... diyerek devam etmektedir..
anlamlar arasındaki / işaretleri orijinal ifadede vardır..
Yani önceki yorumda belirtildiği gibi "örtülerini hımar göğüs yırtmaçları.." şeklindeki yazılım doğru değildir..
örtülerini/hımar şeklinde iki anlama gelebileceğini ifade eder şekilde yazılmalıydı.İki kelime de aynı cümlede tekrar edilmiyor yoksa...
Kopyala yapıştır metinlerde bu türden yanlışlıklar olabiliyor belki ama, hassas konularda daha titiz olmalıyız...
Örtünüzü göğüs yırtmaçlarına vurun demek ile, başka bir yeri örten örtünün o bölgeyide kapsamasından bahsediliyor açıkça anlaşılacağı gibi..yani sadece "gögüs yırtmaçlarınızı örtün" şeklinde değil, örtülerinizi göğüs yırtmaçlarınızın üzerine vurun" denilmektedir..
Can alıcı nokta burasıdır ve suistimalller,saptırmalar da bu noktada şekillenmektedir..Yaşar Nuri meailinde de bu örtünün başörtüsü olması muhtemel olarak verilmiş görünüyor zaten..Başıörten bir örtünün gögüs yırtmaçlarını da örtmesi anlaşılan bu ayetten yani..
Başı yarım yamalak örtüp, gögüs bölgesini aynı örtünün devamı ile muntazam örtme izahı herhalde bu haliyle çok zorlama olurdu..Oysa yukarılarda yapılan bütün yorum ve aktarımlar tamamen bu zorlamaya dayanıyor..
Son bölümdeki çarşaf detayı da aslında bakış açısı olarak fikir veriyor bize..
Dindarlık kıyafeti diyerek bir tanım duyulmuş değildir..
İslami inanca ve şartlara uygun kıyafetlerden belki bahsedilebilir, bazı yerlerin örtülmesi maksadıyla..şekli şemali, rengi türü konusunda elbette bir şart olmaması doğaldır:)
Dini şartları yerine getirecek herhangi bir giysi olabilir..Şu olabilir, ya da şu olmaz diyemeyiz.şartları yerine getirip getirmediğine bakarız..
Çarşaf da o şartları yerine getiriyorsa elbette dileyen giyebilir...Beğenileri inançlar ile karıştırmamalıdır..
İnsanlar giysi şekilleri konusunda değil, sadece örtünmesi gerekli olan bölgeler hususunda sınırlandırılmışlardır..tabii ki sadece inanç sahipleri için geçerlidir..
ÖRTÜNME
Son zamanlarda bir takım insanların siyasete alet ettikleri dinsel bazı uygulamaların özellikle başörtüsünün doğru anlaşılabilmesine katkı sağlayabileceğini sandığım bir yazıyı dostlarımla paylaşmak istedim. Bu yazı tarafımdan yazılmamış olup sadece düşüncelerimle örtüşmesi münasebetiyle sayfamda bulunmaktadır.
Saygılarımla...
ÖRTÜNME
Kur`ân ; dürüst, namuslu ve ahlâklı bir toplumu öngörmektedir. Bunun için toplumun çekirdeğini teşkil eden ailenin kadın ve erkek bireylerini uyarıyor: Bakışlarınızı kontrol edin ve ırzlarınızı korumak için örtünün. Kadına, hem kendi iffetini ve hem de erkeğin korunmasına yardımcı olması için daha kapsamlı örtünmeyi öngörüyor. Kadının erkekten biraz daha fazla kapanması, dişi olarak yaratılışının gerektirdiği yükümlülükten kaynaklanmaktadır. Oysa Allah katında kadın ile erkek eşittir ve bu gerçek Kur`ân`ın birçok ayetleri ile açık bir şekilde vurgulanmıştır. Tevbe 9/71 : Mü`min erkekler ve mü`min kadınlar birbirlerine veli Dost, arkadaş, yardımcı, koruyup gözetleyici leridir.
Cenâb-ı Allah; özenerek en güzel biçimde var ettiği kadın ve erkek kullarının, yaratılışa yakışır şekilde güzel ve süslü giysiler içinde olmasını istemektedir. İlkel, bayağı bir giyimle kendilerini çirkinleştirmemelidir. Temiz ve güzel giyinmek inananlara helâldir ve Allah`ın emridir.
Kur`ân`da sadece iki ayette açıklanan örtünme, en önemli hüküm gibi gösterilmeye çalışılmış, toplumumuzda sorun haline getirilmiştir. Oysa İslâmiyetin esası TAKVA`dır ve yüzlerce ayetle belirtilmiştir. İnsanları Cenâb-ı Allah`a ulaştıracak ve rahmetine, sevgisine kavuşturacak örtünme, ancak TAKVA ELBİSESİ ile olur. A`raf 7/ 26 : Ey Ademoğulları kadınlar ve erkekler! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat TAKVA ELBİSESİ hepsinden hayırlıdır.
Örtünme; toplumumuzda ciddi huzursuzluklara neden olmak tadır, bunun için sorunun acilen çözülmesi gerekir. Kur`ân`ın emrettiği yol, çağdaş bir Din Şûrasıdır. Böylece anlaşmazlıklar Cenâb-ı Allah`ın öngördüğü gibi çözüleceğinden, toplumdaki sorunlar da ortadan kalkacaktır.Bkz. Bu Kitap - Anlaşmazlıklarınızı Allah`a Arzedin
KADINLAR ERKEKLERE ÇEKİCİ GÖSTERİLDİ
3/14 : Kadınlardan...gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü çekici gösterildi. Bunlar, sadece Dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah`ın yanındadır.
Ayet, insanlara yaratılıştan verilen tutkuyu belirtmektedir. Kadın, erkeğin vazgeçilmez bir tamamlayıcısıdır. Onlarla eşleşerek yuva kurmak, cinsel istekleri tatmin etmek ve çoluk-çocuk sahibi olmak, Yüce Yaratıcı`nın koymuş olduğu hükümlerdir ve Dünya hayatının devamını sağlayan bir yoldur. Kadınların çekiciliğinden kaynaklanan bu zevklere, aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki zina gibi saptırmalar ile ilâhî yasalar aşılırsa, nefislerin kötü sıfatlarına esir olunur ki, böylece Dünya`daki sınavı kaybetmek ve azab sıkıntı çekmek kaçınılmaz olur.
İMAN SAHİPLERİ NAMUSLARINI KORUSUNLAR
24/30-31 : İnanan erkeklere söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar... İnanan kadınlara da söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar...
Ayette belirtildiği gibi; gözlerdeki cinsel istek ile dolu bakışları kontrol etmek ve iffetin korunulması icabı olan örtünme emri kadınlardan önce erkeklere verilmiştir. Dinen, vücudun örtünmesi gerekli mahrem yerlerine avret denir. İslâm bilginleri bu yerin, erkeklerde diz kapağı ile göbek arasındaki kısım olduğunda birleşmişlerdir. Kadında ise örtünme, zinet süs yerlerinin ilâvesi ile biraz daha fazladır.
İffetin namusun korunulması; yalnız kadınlar için değil, önce erkekler için farzdır. İffetli olma emrinin öncelikle erkeklere verilmesi, bu konuda onların kadınlardan daha zayıf iradeli olmasından kaynaklanmaktadır. Kur`ân`ı Kerîm; erkeklere aile bağlarının korunması için, Hz. Yusuf`un kıssasını örnek olarak vermektedir. Öyküde, üvey kardeşleri tarafından kıskanılan Hz. Yusuf kuyuya atılır. Onu bulan ve ölümden kurtaran kervancılar, Mısır`da zengin ve büyük mevki sahibi bir tüccar olan Aziz`e satarlar. O da karısına : Yusuf 12/21 Ona iyi bak, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlât ediniriz. dedi. Böylece Biz Yusuf`a o yerde güzel bir imkân verdik... Hz. Yusuf, olanakları geniş bir ortamda yetişerek bilgi ve görgüsünü arttırdı. Evin hanımı, çok yakışıklı bir genç olan Hz. Yusuf`a aşık olur ve gönlünü hoş etmek ister. Yusuf 12/24: ...KadınAziz`in eşi onu Hz.Yusuf`u arzulamıştı.Rabbinin doğruyu gösteren delili olmasaydı o da onu arzulamıştı...
Hz. Yusuf; kendisine iyilik eden ve güvenen efendisine hıyanet etmemiş, kadını arzu etmesine rağmen Rabbine sığınmakla nefsine hakim olmuş ve böylece doğru yolu bulmuştu. Yusuf 12/32-33: Kadın dedi ki: Kendisine emrettiğimi yapmazsa, elbette zindana atılacak ve alçalanlardan olacaktır! Yusuf dedi : Rabbim; bana göre zindan, bunların beni çağırdığı şeyden iyidir... Aziz`in karısının isteğine hayır diyen Hz. Yusuf zindana girmiş, suçsuz olduğunu ancak birkaç yıl sonra kanıtlayabilmişti.
Bu öyküden alınacak önemli ders; kadın veya erkeğin iffetinin korunulması, bez parçaları ile aşırı bürünüp örtünmekle değil, ancak Allah`a içtenlikle iman ederek O`nun ilâhî yasalarına uymak ve takva sahibi olmakla mümkündür.
Kadınlar da erkeklere cinsel istek ile bakmamalı, onları yoldan çıkarmamalıdır. Gözlerin şehevî bakışları gibi dar veya şeffaf elbise giyerek vücut teşhirciliği ve duyguları okşayan sözler de erkeği tahrik etmektedir. Kur`ân, Ahzâb 33/32-33 ayeti ile kadınları şöyle uyarmaktadır : ... Sözü duyguları okşayan bir biçimde söylemeyin ki, kalbinde kötülük bulunan biri ümide kapılmasın...İlk cahiliye yürüyüşü gibi kendinizi teşhir ederek kırıta kırıta yürümeyin... Konuşmalarda ve yürüyüşlerde dişilik değil, ciddiyet ve kişilik sergilenmelidir. Kadın hiçbir zaman bir şehvet aracı olmamalı; iyi bir eş, mükemmel bir anne ve topluma birçok alanlarda hizmet veren bir varlık olduğunu unutmamalıdır.
Evlilik dışı cinsel ilişkiler zina, kadın ve erkek için ayni derecede toplumu sarsacak kötü işlerdir. İsra 17/32 : Zinaya yaklaşmayın, çünkü o, açık bir kötülüktür, çok kötü bir yoldur! Zina, kadın için olduğu kadar, erkek için de çirkindir. Aralarında değer farkı olmadığı gibi, her ikisi de birbirine eşittir. Nûr 24/3 : Zina eden erkek, zina eden... kadından başkasıyla evlenmez; zina eden kadın da zina eden... erkekten başkasıyla evlenmez. Böyleleriyle evlenmek inananlara haram kılınmıştır.
Cenâb-ı Allah; ırzlarını koruyan kadın ve erkekler için şöyle buyurmaktadır : Ahzâb 33/35 : Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır; ... Irz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan kadınlar...
SÜSLERİNİ ZİNETLERİNİ ÖRTSÜNLER
Nûr 24/31 : İnanan kadınlara da söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini zinetlerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Örtülerini hımar göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar...
Ülkemizde büyük anlaşmazlıkların ve tartışmaların sebep olduğu ayet budur ve birçok yorumlara mesnet teşkil etmiştir.
Kadınlarda örtünme; ırzların korunması ile ilgili üreme organlarının kapatılması mecburiyetinden başka, zinet süs yerlerinin de ilâvesi ile erkeklerden biraz daha fazladır.
Zinetlerini süslerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Burada zinet kelimesinin anlamı önem kazanmaktadır. Zinet mana olarak süs demektir. Kadında süs ise, hem zinet takılarını ve hem de vücudunun çekici yerlerini ifade etmektedir. Şu halde, kadının takıları ile vücudunun çekici yerlerinin gösterilmesi yasaklanmıştır. Ancak ayette Ma zahara minhâ açıkta kalan zinetlerin sınırlarının neler olduğunda kesin bir ifade bulunmamaktadır. Birçok İslâm bilgini, Kur`ân`ın verileri ve Sünnet`e göre vücudun abdest yerleri olan bileklere kadar ayaklar, dirseklere kadar eller, yüz ve mesh edilen başın örtünmeye dahil edilmediğinde birleşmişlerdir. Örtünmede kadına; Süslerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. ifadesi ile iklim şartları, örf ve adetlere göre bir esneklik tanındığı da anlaşılmaktadır.
Örtülerini hımar göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar. Ayetin anlaşılabilmesi için «hımar» kelimesinin manası çok iyi bilinmelidir. Arapça büyük lügatlara göre hımar humur`un tekili : Örtü, örtmek, herşeyin üstünü örten şey, kadın ve erkeklerin başlarını örten şey demektir. Böylece de hımar kelimesi; yalnızca hanımların baş örtülerinin özel ismi olmadığı, genel olarak örtü anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Arap lisanında; kadınların başlarına örttükleri örtünün özel adı ise hımar değil, mikna ve nasıfydır.
Bkz.Prof.Dr. Zekeriya Beyaz-İslâm ve Giyim Kuşam-Say:280-283
Ayette, saçların örtünmesine ait açık bir ifade bulunmamaktadır. Eğer saç mutlaka örtülmesi gerekse idi, kesin bir hüküm ile belirtilirdi. Ayrıca saç, vücudun çekici bir yeri de değildir.Hımar kelimesini kadının baş örtüsü olarak kabul edip, dolayısiyle saça da örtünme yükümlülüğü getirmek, ayetin amaçladığı hüküm ile ne kadar bağdaşır? Ayetten çıkan mutlak emir, kadın vücudunun çekici yeri olan göğüs bölgesinin kapatılmasıdır. Böylece o bölgeye gerdanlık gibi bir zinet de takılmış ise, bu da örtülmüş olacaktır.
Kur`ân; gerek erkeğe ve gerekse kadına, bakışlarını kontrol altına almalarını istedikten sonra, her iki cinse de örtünme emri vermiştir. Ancak erkek üremedeki görevi icabı, daha kolayca tahrik olabilme özelliğinden dolayı, kadına daha geniş örtünme yükümlülüğü getirilmiştir. Böylece kadın ; başkalarının da korunmasına yardım ve katkıda bulunacak, hem de kendi namus ve iffetini koruyacaktır.
SÜNNET`E GÖRE ÖRTÜNME
Buharî, Ebu Dâvud, Nesaî`den gelen bazı hadislere göre Peygamber Efendimizin zamanında, kadın ve erkek müslümanlar ayni su kapından abdest almaktaydılar. Ebu Dâvud`un eserinde : Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık. denmektedir. Bu da gösteriyor ki Asrısaadet`te kadınlar erkekler yanında abdest uzuvlarını açabiliyorlardı. O halde dirseklere kadar kollar, ayaklar, yüz ve başın abdeste, meshe esas olacak kısmı serbesttir. Bu yerleri de abdest dışındaki zamanlarda kapatmak hassasiyetini gösterenlere saygı duyulur, ancak bunu yapmayanlar hor görülmez.
Bkz. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk - Kur`an`daki İslâm - Say: 615-616
ÖRTÜNMEYİ BİRİNCİ SORUN YAPANLAR
Örtünmeyi Kur`ân`ın en önemli hükmü imiş gibi göstererek toplumun huzurunu bozanlar, İslâm`ın omurgası niteliğindeki yasalara hiç değinmemekte, adeta onları gizlemektedirler. Kur`ân`da, örtünme hakkında yalnızca iki ayet bulunmaktadır. Oysa İslâm`ın esasını teşkil eden TAKVA, yüzlerce ayetle vurgulanmıştır. İnsanları Allah`a ulaştıracak, onun rahmetine, sevgisine kavuşturacak örtünme ise TAKVA ELBİSESİ ile olur. A`raf 7/26 : Ey Ademoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat TAKVA ELBİSESİ`si hepsinden hayırlıdır. Bkz. Bu KitapTakvâ Elbisesi
SONUÇ
Kadında abdest uzuvları olan; bileğe kadar ayaklar, dirseğe kadar eller, yüz ve baş örtünme dışıdır. İslâm`ın kadını; abdest yerlerinin dışında kalan bölgelerini de, Nûr 31 ayetinin belirlediği çerçeve içinde; coğrafya, iklim şartları, örf ve adetlere göre kapatmalıdır. Hımar kelimesini baş örtüsü olarak algılayan, dolayısıyla saçların örtülmesini gerekli gören anlayış da saygı ile karşılanmalıdır.
Örtünme; toplumumuzda ciddi huzursuzluklara sebep olduğundan, sorunun mutlaka çağdaş bir Din Şûrası ile en kısa zamanda çözülmelidir. Seçkin bilginlerden kurulu Din Şûrası`nın alacağı yeni karar ve fetvalar, ilmihal kitaplarına geçirilerek halkımız aydınlanmalıdır. Böylece sorunlar, Cenâb-ı Allah`ın öngördüğü sistem ile çözüleceğinden, toplumumuzda anlaşmazlıklar ve tartışmalar bitecek, Dünya ve ahirette kurtuluş ve esenliğe erişilecektir.
Bkz. Bu Kitap Anlaşmazlıklarınızı Allah`a Arzedin
ÖRTÜNME HAKKINDA BAZI GÖRÜŞLER
«... Nûr 31 deki emir kipi, başa ilişkin bir emir değil, göğse ilişkin bir emirdir. Yani mutlak emir göğsün kapatılmasına yöneliktir, başın örtünmesine değil... Göğüslerin, özellikle göğse takılmış olan süs takılarının kapatılmış olmasıdır... Zînet : Süs tabirini kadının vücudu olarak değerlendirilip el ve yüz dışında tüm vücudun avret olduğunu ve kapatılması gerektiğini söylemek inandırıcı değildir. Kadın vücudunun zinet olarak düşünülmesine dayanak olacak hiçbir Kur`ân ayeti yoktur...
...Abdest vücudun açık havaya maruz bölgelerine uygulanır. Eller-kollar, yüz, ayaklar ve baş bu organlardır ve abdest bu organlara uygulanan bir temizlik hareketidir. Asrısaadet`te, abdesti kadın erkek herkes toplu halde aynı yerde, hatta aynı kaptan alabilmekteydi. Bunun örtünme emrinden önce olduğu, sonradan kaldırıldığı yolunda en küçük bir beyan yoktur. Kur`ân ve Sünnetin verileri de, abdest uzuvlarının örtünmeye dahil olmadığını göstermektedir.
Özetlersek : Müslüman kadın, başı-yüzü, dirseklere kadar kolları, bileklere kadar ayakları dışındaki vücut bölgelerini zamanı, zemini, iş şartlarını, iklim ve coğrafyanın özelliklerini dikkate alarak kapatır...»
Bkz. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk-İslâm Nasıl Yozlaştırıldı-Say: 358-362
«... Nûr 30-31 ve öncesindeki ayetler, Hz. Aişe`ye atılan iftira olayı üzerine nazil olmuştur. Meal ve tefsirlerde bunun dikkate alınması, önceki ayetler ile birlikte bir bütün halinde değerlenmesi gerekirdi. O zaman görülecekti ki, Hz. Aişe`nin ziynetini - gerdanlığını - yitirmesi ve o nedenle başına iftira olayının gelmiş bulunması dolayısıyla, mü`min kadınlara ziynetlerini gizlemeleri, saklamaları tavsiye edilmektedir. Bu yapılmamış, ayetler müstakil ele alınmış ve hiç ilgisi olmayan yönlere çarpıtılmıştır...
...Ayette başın örtüleceğine dair kesin bir anlam yoktur. Başınızı şöyle örtün, diye bir ifade mevcut değildir. Hatta çok önemlidir, baş kelimesi de geçmemektedir... Arapça büyük lûgatlarda ise, humur ve hımar kelimelerinin kök ve asıl anlamlarının örtü, örtmek olduğu yazılı... ...Kaldı ki, o kelime, baş örtüsü anlamına gelse bile, bundan başı örtmek farzı çıkmaz. Çünkü açık emir yoktur. Amacın baş ve saç olduğunu ifade eden hiçbir işaret yoktur. Ayetin anlamı ve amacı gerdanlık ve halhal ziynetlerini örtüp korumaktır...
Nûr 31`in doğru yorumu ve anlamı şöyle: İnanan kadınlara da söyle, gözlerinden kıssınlar başkalarının ayıp yerlerine bakmasınlar, kendi fercleriniayıp yerlerini de saklasınlar, ziynetlerini takılarını apaçık göstermesinler. Ancak kendiliğinden gözüken bunun dışındadır. Örtülerini yakalarının gerdanlık ziynetinin üzerine kapatsınlar...»
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, İslâm ve Giyim Kuşam, Say: 267302
«...Allah`ın, yarattığı ve ahlâkî sorumluluk yüklediği insanlara lütfu vardır. Bu sebeple de, özel olarak örtünme buyruğunun kapsamına giren ve yine her medenî toplulukça da bu niteliği kabul edilmesi gereken kadın göğsü yöresini, nezih bir ifade ile, özellikle belirtmiştir. Nûr Sûresi 24/31
Göğüs bölgesi, bel ile göğüs arasında kalan bölge, bel ile ense arasında kalan sırt bölgesi, kolların dirsekten yukarısı gibi bölgeler; özellikle örtülmesi gereken ziynet yerleridir... Mahrem erkekler yanında örtülü olmayabilecek ziynet yerleri; yüz, el ve ayaklar ile elden dirseğe ve ayaktan dize kadar olan beden bölgeleridir...
... Nûr Sûresi`nin 31. âyeti kadın için, ahlâkî ve mecbûrî ev içi örtünmenin sınırlarını belirlemektedir. Bu sınırları belirlerken, saçları özellikle belirtmiş değildir. Âyet-i Kerîme metnindeki hımar kelimesi başörtüsü değil örtü giysi anlamındadır... Saçın mutlaka örtülmesi gerekse idi, bu husus da açıkça belirtildi. Kaldı ki saç, özel olarak çekici bir beden yöresi değildir...
Kanaatimce kadının başını örtmeme ruhsatı olmasına rağmen örtmesine de, bu ruhsattan yararlanarak açmasına da, kendisinden başka kimse karar vermemeli ve müdahale etmemelidir. Demokratik Hukuk Devleti`nin gereği budur...» Bkz. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi İlâhi Hikmette Kadın-Say:225-249
DIŞ GİYSİLERİNİ ÜZERLERİNE ALSINLAR
33/59 : Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini cilbâb üzerlerine alsınlar. Tanınıp incitilmemeleri için bu çok daha uygun bir yoldur...
Ayet; Peygamber ailesine mensup hanımlarla, mü`minlerin kadınları, evlerinin dışına çıktıkları zaman, tanınmaları ve dolayısıyla sarkıntılıktan korunmaları için dış giysilerini cilbâb üzerlerine örtmeleri için uyarmaktadır. Mü`minlerin kadınlarından maksat, cariye olmayan hür müslüman kadınlarıdır. İslâmiyet`ten evvel Arabistanda kabile savaşları oluyordu. Savaşta esir düşen insanlar diğerlerine köle oluyor, bir eşya gibi başkalarına da satılabiliyordu. İşte ayette Mü`minlerin iman edenlerin kadınları ifadesi cariyeler ile hür müslüman kadınları birbirinden ayırmak için kullanılmıştır.
Ayetin indiği dönemlerde Arap evlerinin içinde tuvalet yoktu. Bu ihtiyacı gidermek için hür kadınlar dışarıya çıktıklarında, o devirde devlet koruması ve otoritesi olmadığından, bazı ahlâksız serserilerin saldırısına ve cinsel tacizine uğramaktaydılar. Sarkıntılık edenler, cariye sanmıştık diye kendilerini savunuyorlardı. Olay Peygamber Efendimize anlatılmış, ayet de bunun üzerine inmiştir. Hür müslüman kadınların cariyelerden ayırt edilebilmesi için, dış elbise cilbâb giymeleri önerilmektedir. Cilbâb, vücudun bütün bölümünü kaplayan geniş bir örtüdür. Baş kapanacak veya saçın bir teli bile görünmeyecek diye bir kayıt yoktur.
Dışarı çıkarken cilbâb giyilmesini öneren ayet, hür müslüman kadınları ile cariyeleri ayırmak için geçici bir gerekçeye dayandığından, hükmü de geçicidir. Bugün cariyelik diye bir sınıf yoktur. Bütün insanlar hürdür, devlet otoritesi tamdır, her mensubunu koruyacak şekilde yapılanmıştır. Çağımızda, müslüman kadınlar dış elbise almaya lûzum görmeden dışarıya çıkabilmektedirler. Şu halde ayetteki gerekçe kalktığı için hükmü de geçersizdir. Nitekim Ülkemizde uygulama da böyle olmuştur. Cilbâb giyilmeden Nûr 31 ayetinin öngördüğü bir giysi ile dışarıya çıkma, İslâmiyet`e uygun bir örtünme tarzıdır.
YAŞLI HANIMLAR ÖRTÜNMENİN DIŞINDA
24/60 : Artık nikâh arzuları kalmamış, hayızdan ve evlâttan kesilen kadınların, kasden süslerini zinetlerini göstermeye çalışmadan, örtülerini bırakmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama sakınmak için titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlıdır...
Kur`an; çocuk yapma ümidi kalmayan yaşlı hanımları, örtünmenin dışında tutmaktadır. Ancak iffetlerini korumaları, dikkat çekici, tahrik edici giyinmemeleri, vücut teşhirciliği yapmamakta titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlı olacağı vurgulanmaktadır.
Hacca giden bazı yaşlı hanımlarımız; daha önceleri normal giyindikleri halde, hac dönüşlerindeki aşırı örtünmelerinin nedeninin, bu ayeti bilmediklerinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Ayette görüldüğü gibi, çocuk yapma ümidi kalmayan hanımların örtünme yükümlülükleri kalmamaktadır.
NİÇİN AŞIRI ÖRTÜNME UYGULANDI?
42/21: Yoksa onların bir takım ortakları var da, dinen Allah`ın izin vermediği şeyleri kendileri için yasallaştırıyorlar mı?...
39/3 : Dikkat edin! Halis din, yalnız ve yalnız Allah`ındır...
Din, yalnız ve yalnız Allah`a mahsustur. Peygamberlere de ancak tebliğ görevi verilmiştir. İnsanlar için gerekli ilâhî hükümler Kur`ân-ı Kerîm ile belirlenmiştir. Kitap`ta yer almayan, izin verilmeyen bir takım uydurulmuş şeyleri diledikleri gibi din yapanlar, Allah`a ortak koşan zalimlerden başkası değildir.
Kur`ân ve Sünnet`te aşırı örtünme olmadığı halde, niçin İslâm Ülkeleri`nde kadın, çarşaftan peçeye kadar, türlü bezlerle kapatılmıştır? Bunun nedenleri araştırıldığında, İslâm Din`i ile hiç bağdaşmadığı, hastalığın tamamen toplumun yapısında olduğu anlaşılır. Arap ülkelerindeki çok evlilik ve cariye sisteminin neticesinde, aile yuvasındaki evin hanımları, kocalarını birçok eş ve cariyelerle paylaşmak mecburiyetinde kalmışlar, kadınların haklı isyan ve kıskançlıklarını önleyebilmek için Din gereğidir. uydurmasıyla, onları aşırı örtünmeye tabi tutarak eve kapamışlardır.
Çok evlilik. İslâmiyetin geldiği dönemlerde Arap toplumunda çok evlilik hat safhada yaygındı. Herşeyin güç ile ölçüldüğü o devirde kadına değer verilmez, ikinci sınıf insan muamelesi yapılırdı. Bir erkeğin 10-15 eşi olabilir, boşadım sözü ile de kadın her an kapı dışarı konabilirdi.
İslâmiyet; aile yapısını ıslah etmek için, önce evliliği dört hanımla sınırlamış ve bunun için de ağır şartlar getirmişti. En uygun ve adil olanın tek eşlilik olduğu belirtiliyordu, çok eşle evlenme alışkanlıklarının terk edilerek, tek eşle yetinilmesi zamana bırakılıyordu. Peygamber Efendimizin vefatından sonra birden fazla evlilik bırakılacağı yerde, erkek nefislerinde taht kuran çok eşlilik, Dinî hüküm olarak genelleştirildi. Yeni eşlerin gelmesiyle mağdur olan birinci eşlerin isyanı, aşırı örtünme ve eve kapatmakla önlenilmeye çalışıldı.
Cariye sistemi. İslâmiyetten önce Arap toplumunda, kabileler arası savaşta esir alınan köleler ve cariyeler bulunmaktaydı. Onların hürriyeti yoktu, perişan bir durumdaydılar, muhtelif işlerde çalıştırılır, mal gibi de satılırdı. Kız ve kadınlardan oluşan cariyeler sahibinin bütün arzularını, bu arada cinsel isteklerini de yerine getirmek mecburiyetinde idiler.
İslâmiyetin geldiği zamanlarda, Arap toplumuna kölelik ve cariyelik iyice yerleşmişti. Bunu yasaklamak mümkün değildi. Kur`ân; bu zavallı insanlara yapılan zulmü ortadan kaldırmak için, özendirici teşvikler yaparak köleliğin yavaş yavaş terk edilmesi gereğinin mesajını, birçok ayetlerle verdi. Nûr 24/33 : ...Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın... Her türlü zulmün karşısında olan İslâmiyet, zaman içinde bu haksızlığın giderilmesini istiyordu. Hz. Peygamberimizden sonra kölelik tamamen kaldırılacağı yerde, Emevî ve Abbasiler zamanında İslâmı yayma savaşları ile ele geçirilen binlerce insan köle ve cariye haline getirildi.
Pazarlardan satın alınan cariyelerin, efendileri sahipleri ile cinsel ilişkide bulunmaları, evin nikâhlı hanımında büyük sıkıntılara neden olmaktaydı. Kadın yuvasını terk ederek baba evine gittiği gibi, cinsel intikam istekleri de önlenemez hale gelirdi. İşte Kur`ân ve Sünnet`te bulunmayan bu aşırı örtünme ve eve kapama, kadının cinsel intikam hislerini önlemeyi amaçlayan bir tedbir olarak, İslâm ülkelerinde asırlarca uygulanmıştır.
Kimler aşırı örtünmeyi yaygınlaştırdı? Dünya nimetlerine, bilhassa kadınlara aşırı düşkün, ilim ve imandan yoksun devlet adamları, parayı tanrı edinen zenginler ile sözde din adamları; aralarında tam bir işbirliği yaparak, kendi kötü nefisleri istikametinde kadını aşırı kapatmışlar ve insan haklarına aykırı birçok uydurma hükümler oluşturarak onları eve hapsetmişlerdir. Bilhassa din adamlarının? davranış ve faaliyetleri çok üzücüdür. Kur`ân`daki bazı ayetler bilerek yanlış yorumlanmış veya çarpıtılmıştır. Kadınların giyim-kuşamı ile ilgili birçok uydurma hadis üretilerek, kadının tüm vücudu hatta sesi bile zinet kabul edilmiştir. Ayrıca kişisel yorum ve fetvalar ile, kadın ile ilgili Kur`ân ayetlerine aykırı birçok hükümler de oluşturulmuştur.
Bkz. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz-İslâm ve Giyim Kuşam-Say:230-240
Allah katında erkek ile hiçbir farkı olmayan kadın, aşırı örtünme ve eve kapatılmakla ikinci sınıf insan durumuna düşürüldü. Oysa ne Kur`ân`da ve ne de Sünnet`te böyle hükümler bulunmamaktadır. Bunlar Hz. Peygamberimizden sonraki zamanlarda yapılan saptırmaların bir ürünüdür. Bazı İslâm Ülkeleri; nüfusunun yarısını teşkil eden kadını cemiyet hayatına sokmadığı için, onun büyük gücünden faydalanamamış, her alanda geri kalarak da gelişememiştir.
GÜZEL, SÜSLÜ GİYSİLERİNİZİ GİYİN
7/31-32: Ey insanoğulları kadın ve erkekler ! Her mescide güzel, süslü giysilerinizi giyerek gidin... De ki : Allah`ın kulları için çıkardığı süsü... kim haram etti? De ki : O, Dünya hayatında inananlarındır...
7/26 : Ey Ademoğulları ! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik...
Cenâb-ı Allah; özenerek ve en güzel biçimde yarattığı kullarının çirkin, derbeder ve bayağı giyinmemesini; Tin 95/4: Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. ayeti ile vurguladığı gibi, en güzel olarak var olan insanın yaratılışına yakışır şekilde temiz ve süslü giysiler içinde mescitlere gitmelerini buyurmaktadır. Temizlik ve güzelliğe bürünme, Yüce Yaratıcı`nın istediği gibi yaşam boyunca da devam etmelidir. İnsanlar için yaratılan zinet süs örneğin pamuk, keten, ipek, yün gibi şeyleri kim haram kılabilir? Hepsi de inananlar içindir.
Kur`ân, örtünmede belli bir giysi şekli önermemiştir. Kadın veya erkeğin giysisi; Nûr 24/30-31 ayetinin örtünme için çizdiği sınırlar içinde iklime, tarihe, örfe yani halkın kabul ettiği adete uygun olarak kendisine en çok yakışanı seçmelidir. Vücudun çekici yerlerini dışarı fırlatarak dar, allı morlu giysiler ile kendini teşhir edenler, giyene yakışmadığı gibi ona sadece seks aracı olarak bakılmasına sebep olur ve insanların da beğenisini kazanamaz. Oysa kadın; mükemmel bir anne, iyi bir eş ve topluma birçok alanlarda hizmet veren bir varlık olduğunu unutmamalıdır. Halkın memnun olduğu bir giyinme şeklinden, Allah`da memnun olur. Her İslâm Ülkesinin elbisesi ayrı ayrıdır ve kendi özelliklerini taşır. İran`da İran giysisi, Yemen`de Yemen giysisi kullanılır. Temiz ve güzel giyinmek, süslenmek inananlara helâldir ve Allah`ın emridir.
Çarşaf, hiçbir zaman dindarlık kıyafeti olmadığı gibi, Kur`ân` da çarşafın giyilmesi hakkında herhangi açık bir hüküm de yoktur. Yüce Yaratıcı`nın özenerek en güzel biçimde yarattığı kadınlar, çarşaf giyerek kendilerini çirkinleştirmemelidir.
Kaynak : http://www.kurandasevgi.gen.tr/kkadin/bolum6/baslik6.htm