- 2656 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kırmızı Özürler
Başka kitaplar arasında kendine bir yer edinmeye çalışıyor gibi sanki. Kırmızı ajanda kayıp yere düşüyor. Elime alıyor ve buruk bir tebessümle çeviriyorum sayfalarını. İtalik harflerle, nerede görsem tanıyacağımdan emin olduğum o sana özel biçimli yazını buluyorum. İkibin yılında, mayıs ayının sonunda yazmışsın. Kendince öğütler verip, bir de öğüt vermekle ilgili atıflarda bulunmuşsun. Biliyor musun hala sevmiyorum öğüt almayı. Biliyorum sen de sevmiyorsun...
Toplam üç sayfa içini dökmüşsün. Kocaman yıllarımız üç sayfaya sığmış sen giderken...
Gözüm tırnak içine aldığın o satıra takılıyor;
’Yanılgılar da hayatın bir parçasıdır. Fakat tadı çok acı...’
’Bazı değerlerini kaybederek anlarsın, ya da tecrübelerinle hayatın tadını çıkarırsın’ diye eklemişsin. Yine düşünüyorum dediklerini. Onca yıl geçmiş aradan, hala anlatmak istediğin şeyler derinliğini koruyor. Sen bilmiyorsun, düşünme hastalığına da, yazma hastalığına da senden tutulduğumu. Bunu sana hiç söylemedim. Anlarsın diye düşündüm hep. En azından yarattığın farklılığı benim benimseyeceğimi bilmen gayet doğaldı. Öyle çok kitaba gömülür, geceleri öyle bambaşka bir hale bürünürdün ki, merakla izlerdim yaptıklarını. Şimdi düşünüyorum da, bana ne çok şey katmışsın yaşarken, bilmeden üstelik...
Son veda cümlen hem hüzünlü, hem gülümseten cinsten. Ama nedense ilk okuduğumda çok ağlamıştım bu sözüne. Hani frekans kavgası yaptığımız o uzun gecelerde, hep senin istediğinin olduğu geceler... Giderken bir miras bırakır gibi; ’Artık istediğin frekansı dinle akşamları’ yazmışsın. Ne kadar masummuşuz. Bana bıraktığın bu küçük ayrıntının ne demek olduğunu benden başka kim bilebilir...
Kırmızı ajandayı alıp göğsüme bastırıyorum. Tıpkı senin gibi radikal bir duruşu var. Sevdiğin kadar kırmızı, her şeyi içine atacak kadar sana benziyor. Mesafelerden ve gecelerden bahsediyorsun. Dün gibi hatırlıyorum. Geceler seni başka bir dünyaya sürüklüyor. Ne çok kendin oluyor, ne çok hayatlar kuruyorsun o anlarda. Orada biz yokuz. Yalnızca sen varsın. Kırık dökük duvarlar, incinmişliklerin... Ve herkesten gizlediğin güçsüzlüklerin var. Kimsenin görmesine izin vermediğin o dik duruşun, saydam ve yorgun...
Kimileri uzak buluyor bakışlarını. Bakışlarında binlerce anlam saklıyorsun, bulamıyorlar. Biz benzemiyoruz. Hiç benzemiyoruz. Ama aynı sızıya doğruluyoruz biliyorum. Benim uçarılıklarımı hayretle izliyorsun. Hani o ’ben olsam asla böyle yapmazdım’ bakışlarını üzerime doğrultarak... Ama kınamıyorsun. Sanki bastırmaya çalıştığın bir heyecanı saklar gibi tebessüm ediyorsun. Belki tabularını yıksan yapacağın çılgınlıkları düşünüp hayıflanıyorsun. Düşününce bile kendine yakıştıramıyor, suçluluk duyuyor ve içten içe utanıyorsun deli olmaktan...
Sana hiçbir şey yazmamışım. Seni anlatması öyle zor ki. Seni her zaman ayrı bir yerde tuttum. Bana göre herkesten bir adım öndeydi adımların. Ne düşündüğünü hiçbir zaman anlayamadım. Ama sen bir DERYAydın ya, durgunluğun da med cezirlerin kadar sendi. Ruhunun kıyılarına çarpan dalgalar canını acıtıyordu. Sen öyle güçlüydün ki, kimseden kurtarılmayı beklemiyordun. Senin, kendi başının çaresine bakabilen ilkyardımların vardı.
Bugün senin günün. Bugün kaderlerimizin birleştiği gün. Ne olursa olsun bağımızın asla kopmayacağını biliyorum. Belki de bunun verdiği güvenden ötürü, tıpkı o hayatımızın özeti şiirdeki gibi... Telaşlarla geçen yıllarda ihmal ediyor, vermeye az buluyor, yahut vakit olmuyor bölüşmek için sevgimizi. Karşımızdaki nasılsa içimizi biliyor. Onu sevdiğimizi biliyor, anlar, affeder, bağışlar ihmal edilişini... Ben farkındayım yetersizliğimin. Darlanıyorum bazen. Bazen senin gibi, anlatmadan anlaşılmayı diliyorum. Ben anlıyorsam seni, sen de beni anlamalısın. Değer vermek, demişti bir dostum... Uzun uzun anlatmıştı, sıradan bir şey olmadığını... Benim için çok değerlisin. Üç kişiyiz, kimimiz var ki başka... Bilmeni isterim; benim için mühimliğini. Makul sebeplerimiz oldu hep. Bahanelerle vakit kaybedemeyecek kadar yorgunuz.
Sana hediye; kırmızı özürler biriktirdim, kabul et...
Biliyorsun seni seviyorum, biliyorum beni seviyorsun...
Bugün günlerden senin günün...
Doğum Günün Kutlu Olsun...
fulya/18temmuz2012
YORUMLAR
' Bilen ve bildiğini bilen akıllıdır.Onu izemeye devam et ' diyor Çin Atasözünde
Sen anlayan,idrak eden,farkında olan,gözlemleyen,hisseden,yaşayan ve yaşatan ,duygularını paylaşmaktan çekinmeyensin.Çin Atasözünde dediği gibi bilen ve bildiğini bilensin..
Hem benim kardeşimsin,hem akıllısın
Onun için seni izlemeye devam edeceğim.
Yürek dolusu sevgilerimle gönderdim kollarına,..