doğum günü hediyesi
Kahvaltı masasında sayfaların çevrilme sesi duyuluyordu. Adam, gazeteden gözünü ayırmadan:
“Akşam erken gelirim. Dışarıda bir yemek yeriz.” Dedi dergi okuyan karısına.
“Olur tabi…” Diyerek gözünü dergiden ayırmadan yanıt verdi kadın.
Adam, gazeteyi kenara çekip karısına baktı kısa süre için ve “Karımın doğum gününü unutmadım.” Diyerek gülümsedi.
Masa üzerindeki dergiden başını kaldıran kadın, kocasının bu samimiyetsiz cümlesine mükemmel bir gülümseme sundu.
Biraz zaman geçti. Sonra adam:
“Kredi kartının borcunu yatırdın mı?” diye sordu.
“Evet, dün hallettim.” dedi kadın.
Adam, çayından bir yudum aldı duyduğu cevaba memnun olarak.
Sonra kadın unuttuğu birşeyi hatırlar gibi ekledi:
“Haftaya evin kredi taksidi var.”
“Hallederiz.” Dedi adam.
“Birde annem aradı. Hafta sonu yemeğe davet ediyorlar.”
Adamın yüzündeki memnun ifade yerini ekşi yoğurt yemiş gibi bir şekle bıraktı. İştahı kaçtı…
“Bilmiyorum. Belki iş için şehir dışına çıkıcam. Duruma göre haber veririm.” Dedi.
Ardından masadan kalktı ve karısının yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra gidecek olmasına memnun olarak çıktı evden. Bahçeden yükselen güçlü motor sesi adamın arabasını çalıştırdığını söylüyordu.
Kadın bu sesi duyduğuna memnun şekilde dergisini okumaya devam etti…
***
Öğleden sonra bir alışveriş merkezinde mağazaları dolaşıyordu kadın. Kendine hediye almayı düşünüyordu. İnsan kaç kez girerdi kırk yaşına? En iyi hediyeyi kendine alırdı insan. Birkaç mağaza gezdi ancak iyi birşey bulamadı. Bir kahve içmek için kafeye oturdu. Etrafındaki insanlara baktı. Genç kızlar geçiyordu yanından gülümseyen yüzleri ve umut dolu parlak gözleriyle. Etrafta üniversiteli kızlar, çalışan kadınlar vardı. Ya kendi? Kocasının eline bakıyordu. Yoo gayet iyiydi durumları. Fakat kendini işe yaramaz hissediyordu. Boşuna hayır kurumlarına ve diğer organizasyonlara katılmıyordu zengin kadınlar. Vardı elbet bildikleri. Eksik olan bir şey vardı. Ne olmuştu? Okulu neden bırakmıştı?
Sonra ne için yaşıyorum diye düşündü. Amacım ne? “Kendine güven sorunu olan, kocasının eline bakan bir kadınsın işte.” diye düşündü. Canı sıkıldı iyice ve çıktı o alışveriş merkezinden.
Bildiği yöne, daha önce gittiği bir yere doğru yürürken:
“Hayır, istemiyorum. Artık bunu yapmak istemiyorum.” Diyordu içinden. Yol kenarında park halindeki arabanın içinden bir adam laf attığında tam olarak bunları düşünüyor, kendine acıyordu.
“Yavrum, o güzel kıçı benimle paylaşmaya ne dersin?” dedi araçtaki adam.
Kadın durdu birden. Hemen önünde, yerde bir kaldırım taşı gördü. Taşı eline aldı ve adama doğru havaya kaldırdı. Arabanın içindeki adam “Abla pardon.” Diyerek kaşla göz arasında kayboldu. Taşı yolun kenarına attı ve yürümeye devam etti.
Sinemadan içeri girdiğinde pişmanlık yaşıyordu. “Geri dön, lütfen geri dön diyordu.” fakat ayakları söz dinlemiyordu. Kalbindeki heyecan fırtınasını açıklayacak kelime yoktu o an için.
Yeni başlamış olan filme bilet aldı ve içeri girdi. Işıklar henüz sönmüştü. Fazla kalabalık değildi içerisi. Bir grup genç vardı. Birkaç çiftin yanından geçti. Arka koltuklara doğru yürüdü ve kuytu köşedeki yalnız adamın hemen yanına oturdu. Adam genç sayılırdı. Kalın çerçeveli gözlük takıyordu. Üzerinde beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon vardı. Yan gözle adamın kendine baktığının farkındaydı kadın. Oralı olmadı. Filme odaklandı. Bir komedi filmiydi. Nefret ederdi. Kadının kalbi yarış atı gibi hızlı çarpıyordu. Uzun zaman önce kaybettiği, unuttuğu birşeylerin heyecanı dolaşıyordu damarlarında. Nefesi sıklaştı. “Kalk ve git buradan. Artık buna bir son ver.” Diyerek aynı cümleyi aklından tekrarlıyordu.
Kadının sağ eli söz dinlemez bir şekilde havalandı ve hemen yanında oturan adamın kucağına yöneldi. Tam adamın fermuarının üzerine yumuşak bir iniş yaptı. Adam birkez yutkundu. Başını kadına çevirdi. Kadının ince parmakları fermuarı yavaşça açtılar. İçeri uzandılar. Oradaydı. Canlanan hayatı elinde tutuyor, nabzını hissediyordu. Normalden daha küçüktü fakat önemli değildi. Hepsi aynı işe yarıyordu. Adamın terlediğini ve nefesinin hızlandığını hissediyordu. Kadınınsa heyecandan boğazı kurumuştu. Yapması gerekeni biliyordu… Gözlerini kapadı ve kuru çöl rüzgarı gibi sıvazlamaya başladı.
Yarım saat sonra bir taksideydi kadın. Çeyrek porsiyon pişmanlığı kalbinde taşırken genel olarak daha iyi hissediyordu. İçinde olduğu taksi İstanbul trafiğinde sarı karınca misali ilerlerken kadın, akşam yemekte ne giyeceğini düşünüyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.