- 1591 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
AŞK
İnsanın bir anlık deruni duygularla kaybolmasıdır aşk. Aşk ikiye ayrılır: İlahi ve dünyevi aşk olmak üzere. Aslında var olan bir aşktır. Ben, insani aşk üzerinde durmak istiyorum.
Sık sık duyarsınız. “Bizim çocuk, bir kıza âşık olmuş, yine bizim kız bir oğlana vurulmuş. Ben birine tutuldum, sevdalandım…” Gibi sözlerle aslında aşkın ta kendisidir.
Aşk bir gölge gibidir. Varlığı, yokluk ve varlık arasında gelir, gider. Tarif edilmez yaşanır. Gölgeyi görürsünüz fakat onu tutup kaldırmazsınız. Çiğneyemezsiniz, onu yok edemezsiniz. İnsan âşık oldu mu birine; âşık olan kimsenin olaylara bakış açısı yanlış da olsa doğru gözükür. Bu yüzden derler ki:
“Aşkın gözü kördür.” Yani yarasa gibi gece uçar, gün ışığını görmez. Ne zaman ki gün ışığını görür; o zaman ölür, ya da ölü doğar…
Size sık sık sorarlar:
“Siz, hiç âşık oldunuz mu? Bu soru karşısında aşkı yaşamışsanız hemen irkilirsiniz. Kan basıncınız yükselir. Kalbiniz küt küt atmaya başar. Neye uğradığınızı şaşırırsınız. Uykular hasretlik çeker size. Göz kapaklarınız galaksiler arasına karışır. Yüreğiniz inceden inceden acı çeker. Anlatılmaz bir duygu çemberi kuşatır sizi. Bitmeyen, tükenmeyen bir sızıdır bu.
Ağlamak derdinize derman değildir, bu yaranız daha da deşer. Gözyaşlarınız, yangını söndüreceğine, adeta ateşi tutuşturur. Aşk ateşi sarar ve bedeniniz de yandıkça yanar. Siz, aşk ateşiyle çoktan yanmaya başlamışsınız demektir…
Şunu da unutmayalım; her insan bu aşk duygusunu tadacak diye bir kural yoktur. Ömrü boyunca bu duyguya sahip olmayanlar da vardır, onlara karşı da saygılı olmak gerekir. Ama aşkı yaşayanlar için aşk duygusu Rabbimin vermiş olduğu en güzel nimetlerden biridir, acı çekilse de. Yani aşk, acısına katlanılacak bir duygudur. Hiç dikkat ettiniz mi? Okuyup ve dinlediğiniz şiirlerin büyük çoğunluğu aşk üzerinedir.
Ben, aşkı buz kütlesine benzetiyorum. Karşınızda tadı tuzu belli olmayan bir buz kütlesi var. O, karşıdan size çok güzel gözüküyor. Siz onu tatmak istiyorsunuz. İlk etapta duygularınızın vermiş olduğu sarhoşlukla aşkın tadını anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Biraz daha ondan tadayım derken onda kayboluyorsunuz. Onda eriyip yok oluyorsunuz. Nasıl ki güneş ısısı buzu eritir. Bütün hakikatleri su yüzüne çıkarır. Zamanla aşk, kalıbı olan bu buz da erimeye başlıyor. O zaman suyun tadı, tuzu ve aklınıza gelebilecek suyla ilgili ne varsa gün güzüne çıkıyor. Yani aşk sizde eriyor kayboluyor...
Değişik renklerdeki su kütlesini donduruyorsunuz. Çok renkli bir buz kütlesi meydana geliyor. Bu suyun tadını, iyi huyunu bilmeyen denize dalar gibi dalıyor aşka ve âşık oluyor. Onun için her ne var yoksa bu buz kütlesinin güzelliğidir, gerisi boştur…
İnsan, duygularını öyle aşkına kaptırmıştır ki kendini ondan alamaz olur. Onsuz geceleri uyuyamaz. Aşk olmayınca hayatın anlamının olmadığı ve yaşamanın da anlamsız olduğu kanaatine varır. İlk etapta hatasız kabul ettiği insanların ne kadar da çok hata yaptığını, artık anlamaya başlar ama iş işten geçmiştir.
Akıl, duygunun yerine geçince aşkın gerçek yüzü de ortaya çıkıyor. Diyorsunuz ki: “Ben bunu nasıl sevmişim. Ben buna nasıl âşık olmuşum. Vay benim eşek kafama…” diye dertlenip duruyorsunuz ama her şey geçmiştir, son pişmanlık fayda vermiyor…
Nihayetinde sevdiğinizle yani aşkınızla evleniyorsunuz. Belirli süre sonra eriyip kaybolan aşk, size uzaktan gülerek bakıyor. Çoluk çocuk oluyor ayrılmak imkânsızlaşıyor. Ayrılsanız da, ilkinden daha mı iyisini bulacaksınız felsefesi kulaklarınızı cırmalar durur…
Bizi bu hale sokan aşk nedir? Bu soruyu kendinize sorun ve cevabını bulmaya çalışın. Sizce, aşk nedir? Bu soruyu kendinize sorup cevabını vermeyi deneyin. Şunu da unutmamak gerekir ki, bu anlatım üzerine bütün aşklar hayal kırıklığı ile sonuçlanacak anlamı çıkmamalıdır. Bazen aşklar bizi hakikate götürür. Aşk bizi gerçek sevgi yumağının kucağına atabilir. Ama şu da bir gerçek ki, aşk darbesini yiyenler aşkın sefasını sürenlerden daima çok olmuştur…
Âşık ile maşuk birleşince aşk kendiliğinden bitiyor zaten. Leyla ile Mecnun’un, Ferhat ile Şirin’in aşklarını bir düşünün. Aşk, sevenler birbirlerine kavuşamadıkları için diri kalmıştır. Bu yüzden aşkın efsane yünü de vardır.
Âşık olup sevdiğinden darbe yiyen bir kimse, “Bir daha kimseyi asla sevmeyeceğim.” diye kendi kendine söz verir. Bu verdiği sözü ne kadar gerçekleştirir bu tartışılır. Âşık insan, aşkın önü ve arkasındaki iyilik ve kötülükleri göremez. Varsa yoksa o dur. Hayatın, yaşamanın anlamının o olduğunu düşünür. Kişinin, aşkı yüzünden intiharı bile çok düşündüğü, hatta buna yeltendiği bile olur…
Aşk devamlı acı verir, adeta acı biber gibidir. Acı verdikçe tatlanır. Bir yandan da sizi yiyip bitirir. Siz, bunun farkında bile olmazsınız. En çok acıyı da aşkına çok ama çok inanıp güvendiğiniz insan verir. Bu konuda sizi yakınlarınız uyarır, fakat onların bu uyarılarını asla duymazsınız, ya da duymak istemezsiniz…
16.07.2012
Çekerek
YORUMLAR
Şunu da unutmayalım her insan bu aşk duygusunu tadacak diye bir kural yoktur. Ömrü boyunca bu duyguya sahip olmayanlar da vardır onlara karşı da saygılı olmak gerekir. ------------------- bu düşüncenize üzüldüm neden derseniz------------ hiç aşık olmamış birinin yaşaması ne zordur---------insanı kamili anlaması ne zordur--- Rabbinde kaybolması ne zordur----------- ilahi aşkı bulması imkansızdır-------------- hani bir hikaye vardır;;-----------------Dergâha gelen delikanlıya şeyhin " sen bu kapıya geldin de peki sen hiç aşık oldun mu", sorusu üzerine delikanlı der "yok yok,""şeyh sen bir kula aşık olmadan nasıl Rabbin kapısına gelrisin de yanmak isterim dersin" “Sen git, âşık ol da gel, aşkı bil de gel! ... Tıpkı kapısına gelen âşıkına seslenen sevgilinin tek olma hayali gibi. .... Önce bu yola talip olmak gerekir, yoksa gülden başka çiçeklerde var, dikensiz,isteyen tek aşk yaşar, ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------aşk darbesini yiyenler aşkın sefasın sürenlerden daima çok olmuştur--kesinlikle katyılıyorum, avcı olmasa idi aşk--- kul rabbini bulmakta gecikirdi--- aşk ta yanacaksın ki sıgındığın kapı sana aşkını alıp kendi aşkını versin,------------------aşk büyüsün---------teklik olsun ---benlikten çıkıp sen olsun-----------
Ey aşık,hani özlem çekiyorsun ya sevgiliye! Bil ki sevgilidendir özlemin özü. Odur asıl sana özlem duyan. Çünkü o tutuşturmayınca alevi, kimsede olmaz ateş. Ve aşk ateşi önce sevilene ondan sonra sevene düşer..HZ. MEVLANA-----------------------------
inanıyorsan aşka arkasında duracaksın gerek yok cellada çıkarıldığında dar ağacına tabureye sen vuracaksın ey dost biz sevgimize taptık secde ettik karşılığında cennet değil cemalini istedik------------------------------
Bazen diyorum ki; ne olacak söyle gitsin.. Sonra diyorum; "Söyleyince ne olacak, sus bitsin"----------------------------yerinde güzel bir konu idi üstadım-------------- hayırlı Ramazan larınız olsun bu vesile ile------
sevgimdeniz
İDRİS ÇETİN
size hayırlı ramazanalr...