BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü ANLATIR MISINIZ 16. BÖLÜM
O gün hepsi erkenden buluşma yerinde toplanmışlardı. Önce Aysun
" Arkadaşlar bu gün işleyeceğimiz bölüm çok önemli bizler için."
Hepsi başlarını sallayarak onayladılar.
Önce çay ve simitleri geldi masaya.Ama konuya hemen başladılar sabırsızca.
Halide
" Büyük taarruz
BÜYÜK TAARRUZ
BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI
(31 Ağustos 1922)
Hazırlıklar:
1-Rusya’dan silah yardımı alındı.
2-Doğu ve güneydeki birlikler batıya kaydırıldı.
3-Mustafa Kemal’in Başkomutanlık yetkisi 3 ay uzatıldı.
4-İstanbul’dan silah kaçırıldı.
5-Seferberlik ilan edildi. Ordunun asker sayısı arttırıldı.
6-Doğu ve güney cephesinin güvenliği sağlandı.
Başkomutan : Mustafa Kemal
Batı Cephesi Komutanı : İsmet Paşa
Genel Kurmay Başkanı : Fevzi Paşa
Murat:
* Ankara hükümeti 1921 yılının sonunda kendini dünya kamuoyuna tanıtmış ve kabul ettirmiş durumdaydı. Artık Yunan ordusunun Anadolu’dan atılması kalmıştı. Gazi M.Kemal Paşa’nın isteği üzerine TBMM tarafından 31 Ekim 1921’de başkomutanlık yasası üç ay daha uzatılmıştır Bütün ülke olağanüstü hazırlıklar içine girmiştir. Halk bütün imkanlarını ordu için seferber etmiştir. Yunan birliklerine beklenmedik bir zamanda saldırılarak yok edilmesi amaçlanlandığından hazırlıklar gizli bir şekilde sürdürülmekteydi.
Zeynep söz alarak
" İzninizle
" Tabii Zeynep"
"Türk ordusunun genel durumu şu şekilde idi;
8.658 subay, 199.283 er, 67.974 hayvan, 71 fayton, 3.141 beygir arabası, 1.970 öküz arabası, 2.317 kağnı, 92.792 tüfek, 2.025 hafif makineli tüfek, 839 ağır makineli, 323 top, 5.282 kılıç ve 10 adet uçaktan oluşuyordu."
Murat
" Ama bakın ;
Sakarya Zaferi’nden sonra büyük taarruz için hazırlıklar sürdürülürken, itilaf devletleri 22 Mart 1922’de Türkiye ve Yunanistan’a bazı önerilerde bulunmuşlardır. Buna göre; her iki tarafın da üç ay için ateşkesi kabul etmeleri ve Türk ve Yunan ordularının müttefik bir komisyon tarafından kontrol edilmesi önerilmiştir. Ancak Türk Hükümeti bunu kabul etmemiştir. Bunun üzerine itilaf devletleri 26 Mart 1922’de yeni barış koşulları ileri sürmüşlerdir. Buna göre ise; İzmir ve batı Anadolu Türklere verilerek, Tekirdağ dışında Trakya Yunanistan’a verilecek, doğuda bir Ermenistan devleti kurulacak, Türkiye’de askerlik mecburiyeti olmayacak, ayrıca Sevr Antlaşması’nın bazı ekonomik koşulları sözüm ona Türkiye lehinde düzeltilecektir. Türk hükümeti bu koşulları da kabul etmemiştir. Çünkü ana hedefleri Misak-ı Milli esaslarını gerçekleştirmektir."
Aysun
" Bu arada M.Kemal Pasa, 20Ağustos’da gizlice cepheye gelerek durumu komutanlarla değerlendirmiş ve 26 Ağustos’da taarruza geçileceğini bildirmiştir."
Müjdat herzamanki gibi heyecanla atılarak
"Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 tarihinde saat 05.30 başlamış ve seri bir baskın şeklinde gelişerek, Yunan mevziileri basılmış ve Yunan birlikleri kuzey batıya çekilmek zorunda bırakılmıştır. Daha sonra Aslıhanlar yöresinde yenilgiye uğratılan Yunan güçleri, Dumlupınar’da Gazi M.Kemal Paşa’nın bizzat komuta ettigi Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda 30 Ağustos 1922’da büyük yenilgiye uğramışlardır. Böylece Yunan ordusu dağıtılmış, bir kısımı da esir alınmıştır. Esir alınanlar arasında Yunan Ordusunun Başkomutanı General Trikopis’de bulunmaktadır."
Halide
"Ben araştırdığım bilgilere göre; çok önemli bir olayı atlamayalım diyorum."
" Neymiş bu önemli olay ?"
" Sabredin açıklayacağım.
Büyük taarruza’a katılan 57. tümen komutanıdır. taarruz sırasında Çiğiltepe savaşın gidişatı açısından önemli bir konumdadır ve 57. tümen tarafından alınması gecikmektedir. düşman kuvvetleri direnmektedir. Mustafa Kemal, Miralay Reşat Bey’i arayarak neden tepenin henüz alınamadığını sorar. bunun üzerine miralay Reşat Bey tepenin yarım saat içerisinde alınacağına söz verir. ancak yarım saat sonunda tepe henüz alınamamıştır. sözverdiği sürede Çiğitepe’yi alamadığı için, bu utanca dayanamayarak Miralay Reşat Bey savaş sürerken intihar etmiştir. intiharından birkaç dakika sonra Çiğiltepe alınmıştır.
"Sonra..."
"Tarihi kaynaklarda ismi Reşat Bey olarak da geçer.Mustafa Kemal kendisinden nutuk adlı eserinde de bahsetmiştir, ayrıca soyadı kanununun çıkarılmasından sonra onuruna layık bir şekilde, alamadığı Çiğiltepe ailesine ve kendisine soyadı olarak bizzat gazi tarafından verilmiştir."
" Evet gerçekten çok önemli."
Zeynep
Size Yunan başkomutanı Trikopis in esir düşmesi ile ilgili Atatürk ün anısını okumak istiyorum.
" Seni merakla dinliyoruz ."
Büyük Taarruz esnasında Gazi’nin yanında bulunan arkadaşları, Yunan Kuvvetleri Komutanı General Trikopis’in Başkomutan Çadırı’na nasıl getirildiğini şöyle anlattılar:
Trikopis, diğer esir kolordu ve tümen komutanları ile birlikte Gazi’nin huzuruna çıkarıldıkları zaman, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde imişler. Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi yenilgilerin tarihte örnekleri olduğunu, sevk ve idareyi eksiksiz yapmış iseler vicdanen rahat olabileceklerini söylediği zaman, Trikopis:
-Askeri görevimi tamamen yaptığıma eminim. Fakat asıl görevimi maalesef yapamadım, diye intihar edemediğini anlatmak isterken, Gazi:
-O size ait bir düşüncedir, diye sözünü kesmiş ve harita üzerinde:
-Şurada bir tümeniniz vardı. Niçin onu şuraya almadınız. Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere sürseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Gibi bazı eleştiriler yapmış, Trikopis:
-Ben öyle hareket etmek için emir verdim. Fakat (yanındaki Kolordu Komutanı’nı göstererek) bu yapamadı, demiş.
Bu görüşmeler olurken esir komutan yavaşça yanında bulunan subaylarımızdan birine:
-Bizim ile konuşan bu general kimdir? diye sormuş, subay:
-Başkomutan Mustafa Kemal, deyince adam hayrete düşmüş:
-Şimdi anladım biz niçin mağlup olduk! Bizim Başkomutan İzmir’de vapurda oturuyordu, diyerek derdini dökmüş.
Aysun:
"Ve olaylar şöyle gelişiyor...
M.Kemal çekilen Yunan birliklerini kovalama kararı alarak 31 Ağustos’da Türk orduna şu bildiriyi vermiştir. “TBMM orduları! Afyonkarahisar-Dumlupınar meydan Muharebelerinde zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını, inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük necip milletimizin fedakarlıklarına layık olduğunu ispat ettiniz. Sahibimiz olan Türk milleti geleceğinden emin olmaya haklıdır.
Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir ileri”
diyerek, çevreyi yakıp yıkarak geri çekilen Yunan güçlerinin ardından 9 Eylül 1922’de İzmir’e Türk Birlikleri girmiş, 16 Eylül’de de Bursa’dan Yunan birlikleri tamamen çıkarılmıştır."
Murat
" Dahası var arkadaşlar dinleyin lütfen
Böylece Anadolu düşmandan temizlenmiş, sıra İstanbul, Boğazlar ve Trakya’ya gelmiştir. Bu sorunlar da artık masa başında çözümlenecektir. Türk ulusunun maddi ve manevi bütün kaynakları seferber ederek kazandığı bu zaferle kayıtsız şartsız yeni bir Türk Devleti’nin kurulması için en büyük adımlardan biri atılmıştır."
Zeynep
" Halil Nuri Yurdakul Büyük Taarruz ile ilgili bir anısını bakın şöyle anlatmış.
Atatürk’ün Zaferden Sonra Ankara’ya Gelişi
Büyük Taarruz zaferle sonuçlanmış ve düşman denize dökülmüştü. Ülkenin her yerinde bu bayram kutlanıyordu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynanıyordu. Her evde, her ocak başında bu konuşuluyor; herkes birbirine sarılıp bunu kutluyordu.
Ben, bu son büyük muharebede yaralanmış, Ankara’ya gönderilmiştim. Ankara’da Numune Hastanesi’nde yatıyordum Bizler bu olayları gazetelerden ve gelen hasta bakıcılarından öğreniyorduk.
Bir Ekim günü Ata’nın Ankara’ya döneceği haberi hastanede yıldırım gibi duyuldu. Bu haber bütün hastalara bir hayat iksiri gibi tesir etmiş ve sanki herkes iyileşmişti. Hepimiz Ata’yı karşılamaya gitmek istiyorduk. Fakat hastanedeki doktor ve bakıcılar tabii ki buna izin vermek istemiyorlardı. Biz birkaç gazi asker ve subay arkadaşla beraber istasyona gizlice gitmeye karar verdik. O gün sabahleyin kendimize çeki düzen vererek; yarı sivil, yarı asker, yarı hastane kıyafeti ile istasyona koştuk.
İstasyona bir geldik ki, mahşeri bir kalabalık bugünkü Gençlik Parkı ve Paraşüt Kulesi’nin olduğu yeri hınca hınç doldurmuştu. Yüz binlerce kişi, kadını, erkeği, ihtiyarı, genciyle civar köy, kasaba ve vilayetlerden; atlarla, arabalarla, kağnılarla, eşeklerle gelmişler, Ata’yı görmek için meydanları doldurmuşlardı.
Adım atacak yer yoktu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynuyor, halaylar çekiliyordu.
Az sonra sesler kesildi. Herkes trenin istasyona girmekte olduğunu söyledi. Sonra da tren istasyona girdi. “Yaşa var ol!” sesleri, davul zurna seslerine karışıyordu. Atatürk trenden inmiş ve istasyondan Meclis’e kadar yürüyerek kumandanlarıyla beraber ilerliyordu. Kurbanlar kesiliyor; herkes ve bizler gözyaşları ile bu sevince katılıyorduk. Ata’nın adımının önüne kundaktaki çocuğunu, “Sana bu evladım veya torunum da feda olsun” demek için koyan kadınlar, nineler gördüm. Bizler bu coşku içinde erlerle sarılıp ağlaşıyorduk. Atatürk, bu coşkulu karşılama arasında hiçbir aşırı hareket göstermeden rüzgar gibi tak, tak, tak diye askerce yürüyerek geçip, Meclis’e gitti.
Bizler bu mutlu sonu bir muhteşem film gibi seyrederek ve gördüklerimizi birbirimize anlatarak hastaneye döndük. Hastaneye bir geldik ki, hastanede birkaç ağır hasta ve birkaç bakıcıdan başka hiç kimse kalmamış. Sargılarla, alçılı ayaklarla, koltuk değnekleriyle herkes bizler gibi bu muhteşem merasimi görmeye koşmuştu."
" Çok duygulandım."
" Ben de."
"Ne kadar anlamlı."
" Evet."
"Arkadaşlar lütfen bize bırakılan bu değerleri tüm tarihimizin kıymetini bilelim."
" Doğru diyorsun."
" Haftaya devam etmek üzere şimdilik konumuza nokta koyalım ne dersiniz ? Saat epey geç olmuş."
" O zaman..."
" Eveeeet o zamannnn."
" Mustafa Kemal Atatürk ün en önemli sözüyle bitirelim. toplantımızı."
Aysun
" Bu kez ben söylüyorum "
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
M.Kemal i unutmamalıyız.UNUTTURMAMALIYIZ
Yüreğinin sesi daim olsun dilerim
GÜLDESTE
efendim yazı dizinizi heyacanla okumaktayım evet efendim vatan denilince insan olan titremeli yüreğinize verdiğiniz bilgilere teşekkür ederim saygılarımla selamlar
GÜLDESTE
ilgiyle takip ediyorum akıcılığınla okutmayı sevdiriyorsun emeğine sağlık saygı ve selamlarımla
GÜLDESTE
Değerli arkadaşım.
Güzel bir anlatımla anlatmışsın Büyük taarruz ve Başkomutanlık meydan savaşını. Ancak...Bana öyle geliyor ki bu seriyi Atatürk inkılapları ve ilkeleri ile devam ettireceksin..Bu bakımdan da olayların anlatımında çok hızlı gidiyorsun.
Büyük Taarruzla ilgili olarak mesela bir Miralay Reşat Bey olayı vardır o anlatılabilirdi. Trikopis esir edildiğine Mustafa Kemal'in ona söyledikleri ele alınabilirdi..Vs...
Bir de hata var yazınızda: ''Sevr Antlaşması’nın bazı ekonomik koşulları Türkiye aleyhinde düzeltilecektir.'' aleyhinde değil lehinde olması gerekiyor...Evet lehinde denmiştir burada ama içi boş bir cümledir bu...Nasıl ? İşte orası açıklanmamıştır...Bu şartların kabul edilmemesinin sebebi de bu dur.
Amaaa... Yine de çok tebrik ediyorum sizi...Gayret gösteriyorsunuz...Emek harcıyorsunuz.
Selam ve sevgiler.
GÜLDESTE
Araştıran, emek veren kalbine saygılarımla Can kardeşim. Gönül dolusu selam ve sevgilerimi sunuyorum...
GÜLDESTE
bence bu dizi kitap olmalı okullarda okutulmalı...
ANNEM ELLERİNE SAĞLIK.....
EN DERİN SAYGILARIMLASIN HER DAİM...