- 807 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER(21): Duhânî
Mustafa CEYLAN
**************************
Kimyager şairlerimizdendir. Günlerden bir gün, dostları O’ nun yanına geldiklerinde dumanlı bir ateşle karşılaşırlar. Bu yüzden kendisine, dumanlı anlamına gelsin diye “Duhânî” mahlasını takarlar.
Derler ki:
Sözünü yönetimden, komutandan esirgemediği için yolda pusu kurularak 1520 yılında öldürülmüş bir şairimizdir.
*
Asıl adı Ahmed… Kuloğullarından… Babası silahdar… Kandisi de önce silahtar kâtibi, sonra defterdar olur ve daha sonra da silahdarlık görevine getirilmiştir. Fatih dönemi sonlarında İran’a giderek ilim tahsil etmiştir. Bayezid’ın ilk döneminde yurda dönmüştür.
*
Diyarbakır’ın fethi sırasında, fetihin defterdarı olarak atanmıştır. İki bin akçelik Beylerbeyi Mehmet Bey tımarına, iki yüz bin akçelik Hasankeyf sancağının da eklenmesini ister. Bu teklife Mehmet Paşa olumlu bakmaz. Ve sinirlenerek der ki:
-“Herze söyleme, yaz sen defterdar bey!”
Duhânî, defterdar görevindedir, ama, aynı zamanda şairdir.
Şair, şiir yazan demektir.
Şiir, isyankâr; şiir susmaz, şiiri durduramazsınız.
Dumanlar içinde kalan Duhânî’ye bu kadar ağır söz söylenir de şiir ona “ sus, konuşma, sessiz ol!” der mi hiç?
Demez elbette.
Cevabını anında vermelisin. Susma, durma!
İşte şiirin tahriki, şiirin isyankâr, şiirin hak arama sözcükleri bunlar.
Duhânî de :
-“Herze söyleyen söyledi zaten!” diye cevabını yapıştırıverir…
Evet, ağır söze, aynı ağırlıkta bir cevaptır bu.
Bir süre sonra, defterdar Duhânî, kırk arkadaşıyla birlikte, durumu saraya bizzat bildirmek için İstanbul’a yola koyulurlar.
Olan olur…
Şiir devrimcidir demiştik, durmaz örgüsünü örer şiir ve karşı devrimini dahi kendisi hazırlar.
Aynen öyle de, Dyhânî yola çıkacak, Bıyıklı Mehmet Paşa’ yı Padişaha şikâyet edecek ha?
Yüz harami, yola düşer ve Mardin yakınlarında pusuya düşürürler Duh3anî ve arkadaşlarını. Duhânî, orada, çarpışma sırasında öldürülür.
*
Osmanlı döneminde, çok sayıda şairimiz öldürülmüştür. Bunların çoğu taht-saltanat-hakimiyet ve güç kavgalarından meydana gelmiştir. Tek adam saltanatının devamının sağlanabilmesi için, saray, kendi karşısında kuvvetli kişiler ve teşkilâtlanmaları istememiştir. Mesele o kadar ileri taşınmıştır ki, kardeşler birbirini, hattâ babalar oğullarının canını almak durumunda kalmışlardır.
Tek adam, sultan yönetimin genel kuralı bu.
Şairler, gözlerini budaktan, sözlerini sutandan esirgemeyenlerdir. Ağız frenini en zor kullanan, hattâ kimi zaman frensizliği kendisine yakıştıran şairler; söyledikleri, kısa, anlamlı, iz bırakan, sarsan, titreten ve korkutan sözlerle canlarından olmuşlardır.
Duhânî de “Herze söyleme!” sözüne,
-“Herzeyi söyleyen söyledi” diyerek, canından olmuştur.
*
Söz, şiirin taa kendisidir. Sözün en etkilisi, en duygulusu en iyi şiirdir denebilir. O yüzden kalıcı şiir, has şiir en etkili şiirdir. İz bırakan, unutulmazlar arasına giren şiirker etkili sözlerden meydana gelen şiirlerdir. Duhânî kimyagermiş, işte, sözün kimyası da önemli ve can alıvermekte. Pusu kuruvermekte önüne insanın.
*
Mesleğin, meşrebin ve mezhebin ne olursa olsun; her kim olursan ol; şiir, mutlaka ve mutlaka senin yüreğinde ise, yüreğine şekil verir, dilinin yayına kendince, şiirce ayar çeker. Farkına bile varamazsın. Hiç ayırdımsız koşan şiir, yüreğindeyse, dilin senin için çok önemlidir. Dikkatli olasın! Bak, dili yüzünden, şiirin dili yönlendirmesi yüzünden ne kadar çok öldürülen şairimiz var, görmüyor musun?
*
Bizim Hüsnü’ye bir soru sorayım dedim.
-“Bu kadar komutan, bey,paşa var dalga dalga dalgalanıp Silivri’de mecburi tatile çıkan. İçlerinde şair var mı ki acaba? Varsa kimler? Yoksa, neden şair yok?”
Hüsnü, umarım en kısa sürede cevap verir bu soruma…
Kimyager Duhânî’yi yazan mühendis Ceylan’dan selâmlar olsun Bizim Hüsnü’ye…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.