Zulüm!
“- Allah’ı ( cc ) gazaba getiren, hiddetlendiren ve öyle ki; Rabbin hiddetinden yerde ve gökte ne varsa secdeye kapattırıp tiril tiril titreten en kötü âmel nedir bilir misiniz? “ diye ders arasında soran Hadis hocam merhum Hasbi Abdülkerimoğlu medresedeki cevapları tek tek dinledikten sonra başını iki yana sallayıp: “ Hayır! Bir kulunun diğer bir kuluna zulmetmesi “ cevabını verince o yaşta bunu tam olarak anlamamıştım. “ şirk, isyan, yalancı şâhitlik, zina, cana kıyma,…” gibi günahların daha önde olduğunu düşünüyordum. Ve, ilave etti hocam:
“ – Allah ( cc ) zulme müsaade eder ama asla pâyidar etmez! “
…………………….
Bir kulun diğer bir kula zulmetmesi!
Semâvî dinlere göre herşeyin sâhibi olan tek güç sadece yaratıcıdır. Ruhlar âleminde ilk insan Hz. Âdem’den (a.s) dünyaya gelecek olan son insana kadar bütün insanların ruhları yaratılmış ve sırası gelen dünyaya gönderilmektedir. Yani, eşit şekilde ve aynı hammaddeden yaratılan insanlar Kader-i İlâhi’de kendilerine verilen değişmezleri ve bahşedilenleri ile takdir edilen bir hayatı tamamlayıp, hâfızalarındaki : “ – Hepimiz Allah’a ( cc ) âidiz ( ondan geldik, onun tarafından yaratıldık ) ve mutlaka ona döneceğiz “ gerçeği ile dünyadaki işlevlerini tamamladıktan sonra “ her nefis mutlaka ölümü tadacaktır ve Mutlaka Allah’a ( cc ) döndürüleceksiniz “ hükmü ile yeni bir hayatın kapısını aralayacaktır.
Bütün bunları bildiğimiz, yani; bu hayatın nihayetinde yeni bir hayatın başlangıcı ve bu hayatta yapılanların bir hulâsası, bir hesabı olduğunu bildiğimiz hâlde bizi gaflete ve büyük yanlışlara sürükleyen, bazı şeyleri unutturan, kişiliğimizi ve benliğimizi değiştiren ve zulmettiren hem insanların hem Yaratıcının nefretini kazanmamıza vesile olan etkenler nedir?
Neden bir erkek, kendinden bedensel ve fiziksel anlamda daha zayıf, daha güçsüz yaratılan eşine zulmeder?
( oysa ki kendinin güçlü olmasında hiçbir becerisi yoktur )
Neden kalabalık bir aşiret ya da sülâle, kendilerinden daha az nüfusa sâhip olarak yaratılan kişilere zulmeder?
( oysa ki kendilerinin kalabalık karşısındakilerin daha az olmasında kendi katkıları yokken)
Neden bir makam sâhibi, emri altındakilere zulmeder? ( oysa ki o makamı ona veren emri altındakileri de o makama getirebilecek güçte olandır )
Neden bir zengin, kendinden daha fakir, daha yoksul olanlara zulmeder? ( oysa ki maddi imkânları bahşeden sadece Allah’tır ( cc ) )
………………
Güç gösterisi mi?
Kişilik ispatı mı?
Tatmin mi?
Hava atmak mı?
………………………
İyi de, bir veznedarın kendine zimmetlenmiş bir kasa nedeniyle diğer memurlara güç gösterip, hava atmasının mantığını anlamak mümkün mü? Nasılsa mesâi saati bitiminde o emanetleri teslim etmeyecek mi? Eğer emanet edilen miktarın içinden usûlüne uygun olmayan bir harcama yapmış ise bunu hesabı ondan sorulmayacak mı? Mesâinin bitmesi çok mu uzak?
Zulüm asla payidar olmaz!
Tarihte can yakanların kendi canlarının nasıl yandığını çok gördük ve duyduk.
Romanya’yı kan gölüne çeviren ve zamanın bir karikatür dergisinde kendi merdivenlerini temizlerken kocasına : “ Nikooo! Keşke birkaç kişi bıraksaydın; temizlik yapacak kimse kalmamış “ diye seslenirken çizilen Elena Çavuşesku’nun idam edilmeden önce kalabalığa: “ - Ben sizin yengenizim, ne yapıyorsunuz? “Dediğinde aldığı cevabı unuttuk mu? :
“ - Biz hiç kan içen yenge görmedik ! “
Ya, Saddam’la Kaddafi’yi?
Hangi deliklerden nasıl çıkarıldıklarını hatırlamıyor muyuz?
Gerçekten son anlarında geçmişle alakalı ne düşündüklerini sormak istemez miydik!
Aslında hikâye olarak dinlediğimiz, bazen de televizyon dizileri ile önümüze gelen başka başka canlandırmalar da var. Meselâ Kendilerini verilen o gücün sarhoşluğuna teslim edip, en sevdiklerinin başına gelen bir musibeti sâhip olduklarını sandıkları o gücün def edemediği gerçeği ile başını duvarlara vuranları duymadık mı?
Özellikle 99 depreminde, kendilerinin sandıkları mülklerinin kafalarına çöktüğünü ve ailesinden kimsenin kalmadığını görüp çıldıran çok insan tanımadık mı?
“ Efendim, ben ne zenginim, ne makam sâhibiyim, ne aşirete mensubum, ne siyasi bir gücüm var; sıradan biriyim “ demek bizi yanıltabilir mi?
Erkek isek eşimizle, ağabey ya da abla isek kardeşlerimizle, bedensel gücümüz fazla ise az olanlara, güzel ve yakışıklı isek bize göre daha az göze gelenlerle, yetenekli isek daha az yeteneklilerle, diplomalı isek diplomasızlarla, iş sâhibi isek işsizlerle, sağlıklı isek sağlığı bozuk olanlarla, arkamızda dayımız var ise dayısı olmayanlarla, üst katta oturuyor isek alt katta oturanlarla, mal sahibi isek kiracılarla, site sâhibi isek site üyeleriyle, yönetimde isek yönetimde olmayanlarla, seçki kurulunda isek kurulda olmayanlarla, güne çok geliyor isek az ya da hiç gelmeyenlerle, popüler isek popüler olmayanlarla, çok yorum alıyor isek az alanlarla diyaloglarımızı bir daha gözden geçirmek bize çok şey kaybettirir mi?
Şöyle düşünmek haksızlık sayılır mı acaba?
Canını yaktığımız ve bize gücü yetmeyen bir insan ellerini kaldırıp: “ Ey Allahım! Benim gücüm yetmiyor, canımı yakan bu zâlimi sana havale ediyorum “ dediğinde, o talep Yaratıcı tarafından kabul görüp de en sevdiğimizin başına çok acı bir olay gelmeyeceği kesin mi?
Buna katlanabilir miyiz?
Ya da olmayacağının garantisi var mı?
Aman dikkat!
Diğer âlem için hangi yaptırımların ve karşılıkların olacağını da ayrıca düşünmek gerekiyor galiba.
Eğer, yaratıcıyı en çok hiddetlendiren bir âmelse zulüm, en şiddetli karşılığı bulmayacağını düşünmek biraz saflık olmaz mı?
Elbette Rabbimiz çok bağışlayandır,
Ama en âdildir de!
YORUMLAR
değerli hocam. sayenizde bilgilendik deyip teşekkür edip ayrılmayacağım.öğrenmek istediğim şeyler var hazır bulmuşken medreseli hocamı.
1." Bir kulunun diğer bir kuluna zulmetmesi “ ni ben de diğer kötü şeylerden biri olarak düşünüyordum. bu derece önemli olduğunu şimdi öğrendim vesile oldunuz sağolun. ancak hocanızın bu yargısının arka pilanı boş kalmış yaniayaet hadis anlamında. önemli çünkü sözün anlamı Allah'a izafeediliyor.
2. fiziki zulümler konusunda problem yok. yani herkes kınıyor, ancak bence daha derine inmek gerekiyor. bu kınayan insanlar kendi eşitleri arasındaki birbirlerine yaptığı zulümler. siz son paragrafta gruplandırmışsız.
bu insanlar birbirlerine ok atıyorlar sözlerle. inceden inceye eziyorlar. bu 'görünmeyen' ve ama acıtan oklarla geçiyor birçok insanın hayatı. fiziki zulümde zulme uğrayan bağırabiliyor ama bu süslenmiş sözlerle atılan oklara cevap vermek kolay değil. bunu önemsiyorum çünkü toplum karekterleri oluşuyor böylece.
3. Sayın hocam lutfederseniz bir şey öğrenmek istiyorum. zulüm aslında bir anlamda 'dışlamak' bana göre. şimdi benim hayatımda 3kişiye şahit oldum. biri beni dışlamıştı,(hatta bugün verdiğim yazımda bahsetmiştim) biri eltisini biri de zengindi seçerdi insanları. üçüde okçuydu. üçüde çok genç yaşta kanserden öldüler. şimdi ben çoluma çocuğuma nasihat ederken şöyle bir cümle kuruyorum. 'dışlayanı Allah dışlar veya Sen kuluna nasıl davranırsan Allah'ta sana öyle davranır' şimdi bu sözleri Allah'a izafe etmiş oluyorum. Yani Onun adına yargıda bulunuyorum. ki bundan kaçarım hep. bu sözlerim sakıncalımıdır yoksa yerindemidir?
hocam çok uzun oldu hakkınızı helal edin.
selamlar ve saygılar.
Teşekkürler OFLU Kardeşim,
Bu yazınızı yeri geldi ve bu mübarek günlerde tekrar okudum.
Bir nokta dikkatimi çekti. Gözünüzden kaçması olanaksız.
Çavuşesku, Kaddafi ve Saddam'dan; söz ederek onları zulüm örneği olarak verirken, bugün itibariyle dünyanın en büyük zalimi (bana göre) Amerika'ya değinmemişsiniz .... Onları, kendi menfaatlerine ters düştükleri için girdikleri deliklerden çıkarıp katlettiren ABD onlardan zulüm konusunda onlardan daha geride midir?
Bosna'da 30.000 müslüman kadının ırzına geçilirken seslerini çıkarmayanlar, ABD ve onun güdümündeki sözde müslüman ülkeler çok mu masumdurlar.
Kur'an penceresinden bakılacak olursa, zulüm olan yerde Hak Sözü'ne yer olmaz ..
Dünyanın neresinde kan ve göz yaşı varsa orada parmağı-eli-kolu olan ABD; kendisini insanlığa özgürlük getiren güç olarak takdim ediyor. ABD'nin yanı sıra diğer sömürgeci süper devletler de kendi güçleri ölçüsünde dünyayı kana buluyorlar ....
Takdir edersiniz ki, insanlık suçu işleyen katil diktatörler çok kötüdürler ..
Balık baştan kokmaktadır.. Güçlü olanların haklı sayıldığı bir dünya düzeninde, mazlumlar ve masumlar da haksız gösterilmektedir.
Müslüman toplumların bugün özden kopmuş olduklarını ve Allah esirgesin " Modern Putçuluk " un egemenliğine girdiklerini düşünüyorum .
...................
...........
Sözlerimi Giordano Bruno'nun bir sözüyle bitirmek istiyorum
"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar."
Giordano BrunoVikipedi, özgür ansiklopediAtla: kullan, ara Koordinatlar: 41°50′44.1″N 12°28′19.9″E / 41.845583°N 12.472194°E / 41.845583; 12.472194
Giordano Bruno
Giordano Bruno, İtalyan filozof, gökbilimci, rahip, okültist.
Doğum 1548
Campania, Nola, İtalya
Ölüm 1600
Roma, İtalya
Giordano Bruno (d. 1548, İtalya, Nola - ö. 17 Şubat 1600 İtalya, Roma). İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biridir ve şair yönüyle de edebiyata en yakın duranıdır. Ona doğacı coşkunluğun düşünürü de denilebilir. Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik'in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eşdağalımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve Roma'da diri diri yakılarak idam edildi.
......................
Ramazanınızı tebrik ederken, sevgilerimi iletiyorum ...
GÖZÜNE ACI YAŞ DEĞMESİN..
Allah'ın selamı üzerinize olsun ..
Oflu
Zulüm konusunu işlerken sonları dünyada belli olan ve şahit olduklarımızı örnek verdim. Elbette Amerika en büyük şeytan ve en büyük zâlimdir. Ama henüz sonunu görme imkânımız olmadı. İnşallah görmeyi Rabbim nasip eder!
Eyvallah!
Ne güzel anlatmışsınız hocam...
Zalim zulüm için gelmiştir ama hayata,
Aşık aşk için,
Dost dostluk için...
Mevlananın buna benzer bir deyişi vardı...
Ben okurken sadece zulüm konusunun sınırları var mıdır diye düşündüm !
Kimine eşinden yediği dayak zulümken, kimine dostundan göremediği tebessüm zulümdür...
Ne bileyim küçücük bir yavruya da annesinin sarılmaması zulümdür...
Sevgi saygılarımla ellerinizden öpüyorum Mehmet Emin Hocam...
Allah asla zulm edeni cezasız bırakmaz .Herşey emanetken yaratıklara bizlere nasılda bizim benim derler?..Oysa hiçbir şey bizim değişdir bizlere emaneten verilenlerdir.
O emaneten verilenlerde gariplerin ihtiyaç sahiplerininde hakları vardır..Emanetlerin değeri bilinmediğinde yok bunların asıl sahibi benim dediğinde benlik iddaası olur ?
.Ki o arada şirkte vardır .Eğer birine fiziksel geçici güç verilmişse aslında bu imtihanın bir parçasıdır.
Kuran da hadislerde kaç yerde zenginlerin cennete fakirlerden sonra girecekleri bekletilecekleri yazmaktadır.
Hal böyleyken zenginlik aslında huy edeb ve Allah ın emirlerine itaatla olur imanla olur.
Hak yoldan sapanlar zulüm edenler birbaşka zalimle cezalandırırlar.
Ya da hiç ummadıkları zamanda bir musibete uğrarlar..
Hiç bir mağdurun masumun ellerini açıpta dua ettiğinde o duası karşılıksız kalmaz arada perde de yoktur..
Mazlum o haldedir ki haklıyken haksız haldedir; sadece yaratanı düşünür her zaman sığındığına teslim olduğuna açar halini.
Ya da utanır halim ayan der sabırla gözyaşları akarken onla birlikte meleklerde ağlarlar.
İnsanlar azmadıkça asla bela gelmez başlarına..
Kişilerin başlarına gelenler ya elleriyle yaptıkları,ya dilleryle yaptıkları ya da emanetenverilen güçle hor hakir görüp yıktıklarındandır..
Nemrut ilahlık iddia ederken ne oldu bir topal sinek maf etmedi mi O nu?
.Ya daha niceleri.Firavun insanlara ibret olsun diye secdeye kapanmış haliyle bulunmadı mı ?
..Yazınızın konusu çok güzeldi sayfalar yazdıracak cinsten.
Düşündürendi..Allah kul hakkıyla kimseyi ahrete götürmesin.
Şehitlerden dahi kalkmayacak hak kul hakkıyken fani dünya ve fani şeyler için onca hırs neden anlamam çok defa..
Göz açıp kapama kadar kısayken hayat insanlar neden gaflette bir silkinseler derin uykudan.........
Tarihte ve günümüzde herkesin ne ektiyse ektiklerini mutlaka görecekler....
""Hor görme garibi Onuda senide Allah yarattı''
""Büyüklenme sonunda sende yatacaksın karatoprağa derim çok defa öyle kendini kkaf dağında görenleri zulüm edenleri gördükçe""
.Allah ın adaletine güvenen O na sığınan daima kazanır..
Allah a emanet olun .Sydney den selamlar dua ile..
"Eşrefi mahlukat" diye tabir edilen insanın; şerefi, güzelliği ve şeklinden ziyade kalbi için, aklı için tabir edilmiştir.
gel gör ki bana sorsalar: insan nedir derim ki;
Aklını kullanamayan varlık!
Resulullah efendimiz buyurmuşlar:
“Uyanık olun! Cesette bir et parçası vardır. O düzeldiğinde bütün ceset düzelir. O bozulduğunda bütün ceset bozulur. Haberiniz olsun o, kalptir.”
Buna binaen kuru bir ekmekle hayatını geçiren mazlum bir insanla, enva-i çeşit lezzetleri tadan, her istediğini yapabilen, yaptırabilen zalim bir insan arasında hangisini tercih edersiniz diye de sorsalar; elbetteki mazlumu tercih ederim.
Ve de her akli selim insanın tercihi de böyledir.
Demek ki aklımızı kullanamıyoruz.
Peki insanın eşrefi-i mahlukatlığı nerde kaldı..
Söylenecek o kadar şey var ki, bırakın söylemeyi bir insanın bunları düşünmesi bile yeterliyken
düşülen aciz durum bizleri helak olan toplumlardan daha da helak edilecek bir duruma getirmiş haldedir.
selamlar saygılar hocam
...Kıymetli Oflu Hocam Allah (c.c) sizden razı olsun. Dudaklarınızdan dökülen son derece mükemmel bir irşad okudum. evet evet Zulüm payidar kalmıyor. Saddam'a, Kaddafi'ye, Mübarek'e kalmadığı gibi Esad Firavunu'da kendi yaptığı zulümün kanında, haşmetinde boğulacaktır. çünkü görünen köy kılavuz istemez. ne yazık ki perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
...kıymetli Hocam makalenin birinci parağrafında “Hayır! Bir kulunun diğer bir zulmetmesi “ cümlesi içerisindeki "kul" sözcüğü unutulmuş. yerine koyarsanız memnun olurum.
...başarılar efendim.
hiyerarşi basamakları ... ne kadar da göreceli bir kavram ...
kimin ezen, kimin ezilen ... kimin üst makamda, kimin alt seviyede ... kimin ali, kimin sefil olduğuna ancak ve ancak yüce Yaratan'ın takdir ettiği bir sistemdeyiz ... ezilirken bile '' ezeni Allah'a havale etme' nin aslında ne kadar ezici bir güç olduğunu bilebilsek ... ya da uğradığımız haksızlıkların aslında birer ''pekiyi'' olduğunu, karşı tarafa da bunun ''sınıfta kalma'' olarak yansıyacağını anlayabilsek ...
bir hikaye vardır ... ayrıntılarını unuttum ... çocuk, ona zulmeden atlıyı Allah'a havale eder ... Hocası '' keşke bir taş atsaydın '' der ... çocuk aynı yoldan geri dönüp baktığında zalimi kanlar içinde ölü bulur ...
maruz kaldığım zulümleri, karşılaştığım zalimleri hep Allah'a havale ettim ... biliyorum ki onun ezası karşılıkların en adili ve en ağırı olacaktır ...
yüreğiniz zulüm görmesin Mehmet Emin Hocam ... Allah'a emanet olun ...