TATİL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
TATİL
Yassı taşlarla kaplanmış uzun yaya yolunun iki yanına sıralanmış bungalo tipi sevimli odacıklar. Odacıklar ki, bir tatilci için gerek duyulan araç ve gereçlerle eksiksiz donatılmış. Gardırop, kasa, saç kurutma makinesi, telefon, televizyon, klima, etajerler vs. Odamız her gün temizlenip havlu ve çarşaflarımız değiştiriliyor.
Odacığın kapısı yerden bir metre kadar yükseklikteki balkona açılıyor. Merdivenin hemen yanında bir musluk. Odayla yol arasında mini bir stres bahçesi. Meyveye durmuş bir iki narenciye ağacının altında biber, domates, patlıcan gibi dalından koparılmayı bekleyen taze sebzeler. Her odacığın kapısındaki aynı manzara emektar Hüsnü’cüğün yönetim ve bakımına emanet edilmiş.
Denize en yakın odacığın on metre kadar ilerisinde bir yüzme havuzu, havuzun bitişiğinde mutfak ve yemek salonu. Sabah, öğle akşam yemekleri, açık büfe. 15 30’da çay, pasta ve dondurma saati başlar. Alkollü alkolsüz yerli içkiler, saat 24 00’e kadar limitsizdir. Kahvaltıda bulunan yiyecekleri, aklımda kaldığı kadarıyla şöylece sıralayabilirim. Rafadan, katı, pastırmalı, yağda yumurtalar, çeşitli peynir ve zeytinler. Açık kapalı bal ve reçeller, bol miktarda yeşillik, dilimlenmiş portakal ve karpuz. Ayrıca isterseniz, tost da yapabilirsiniz.
Yemek masaları, yaya yoluna ve denize bakmaktadır. Sahil ve havuzun kenarındaki şemsiye, şezlong ve yataklarla ilgili özel görevli emrinizdedir. Kahvaltıdan sonra Kırk Pınar güreşçileri gibi bolca yağlanıp temmuz güneşinde iyice kuruyup duncukarak girdiğiniz denizde metrelerce yürüyorsunuz, su halen göbeğinizdedir.
Açık havada akşam yemeğinizi yiyip kahvenizi içerken otellerin önünden yeni açılan yaya yolunda civar otellerin müşterilerinin tamamının şehre gidiş dönüşünü zevkle izleyebilirsiniz. Bu müşteriler ki, yerlisi, yabancısı, yaşlısı - genci, sakatı, kucağında ya da çocuk arabasında taşıdığı çocuklusu, sarmaş dolaş yol alan sevgilileri, bencileyin etrafa aval aval bakan yöresel giyimli Anadolu insanıyla bir mozaik kafilesi sergilerler.
Hele batmak üzere olan güneşi avucunun içine alıp poz verenler, hele beraberinde getirdikleri yiyeceklerle sokak köpeklerini öpe koklaya elleriyle besleyenler… Hele yorgunluklarını yol kanarındaki taş duvarda oturarak gidermeye çalışanlar. Hele bunlar, hele bunlar… Rahmetli kayın validem, böyleleri için “Cefanın adını sefa koymuşlar” derdi.
Elde bulunan beyde bulunmazmış. Yaklaşık on senedir gittiğimiz otel, böyle bir yer. Bundan iyisi de vardır kötüsü de. Ancak biz buraya alıştık. Misafirlerinin büyük bölümünün yabancı turistlerin oluşturduğu otele eğlenmek isteyenler gelmesin. Çünkü ne eğlence var, ne de gürültü burada… İleri yaşlardaki kafa dinlemek isteyenler için biçilmiş kaftan bu otel.
Oteli bu denli beğenmeme rağmen, tatile gitmek için yola çıkarken, öğrencilik yıllarımdaki karne tatiline çıkışımdaki heyecan ve coşkuyu duyamıyorum. Yatılı okulumdan karne tatiline çıkarken yakınlarımın beni dört gözle beklediklerini biliyordum. Fiziki olanaklar yönünden otel ile kıyaslamanın mümkün olmadığını bilmeme rağmen köyüm, yakınlarım bana ne kadar sıcaktı. Otelde öyle bir sıcaklığı bulamıyorum, zaten beklemem de.
Tatil deyince karne tatilini anımsadım da yaz tatiliyle karşılaştırmak istedim.
Karne tatili annenin mayaladığı yoğurt ise yaz tatili fabrika yoğurdudur… Ben her zaman anne yoğurdunu tercih ederim. İsterse kalıp gibi olmasın…
YORUMLAR
E, gitmeyin diyesim geldi Öğretmenim şimdi benim...
Yazıyı baştan sonuna doğru özene özene okurken,
sonunda yine ters köşede kalmak zoruma gitti belki de.
Benim de öyle karne tatillerim olmadı hiç, ondan mıdır ki...
Anlatımın canlılığı, inandırıcılığı,
okurun gözlerinin ustaca manevralarla mekandan zamana
zamandan insana döndürülmesi....
Yani;
şu sona hazırlıksızlığım dışında herşey çok güzeldi :)
Paylaşım için teşekkürlerim ve saygım ile...