YENİ DOĞMUŞ GİBİ YARIN ÖELECEKMİŞ GİBİ
Tasavvuf Şairimiz, büyük usta Yunus Emre; “Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü” der. Gerçektende yüzyıllar öncesinden söylenmiş, bu gün için çok gerekli olan motivasyon edici bir söz değil mi? İnsan, insan olması sebebiyle yaratılanların en üstünüdür. Bu gün; bir iş yapacağımızda, ortaklık söz konusu olduğunda, kısacası bazı hayatsal, sosyal, ekonomik paylaşımlarımızda karşımızdaki insanların, iyi, dürüst, güvenilir olduğuna bakıp, insan kelimesinin önüne, iyi, dürüst, emin, güvenilir, karakterli, namuslu, sağlam gibi vasıfları koyma gereği duyuyoruz. Oysaki insan, insan olduğu için zaten bu vasıfları üzerinde taşıma zorunluluğu vardır. O zaman kötü insan değil yanlış davranan insan vardır demek daha doğru olacaktır.
Günlük yaşantımızda, gerek günü birlik ve gerekse uzun vadeye dayalı öfkelerimiz, kavgalarımız, mücadelelerimiz olmuyor mu? Hep çıkarlar peşinde olmuyor muyuz? Trafikte bile belki de yüzünü bir daha hiç görmeyeceğimiz bir insana sırf önümüzde bir saniye fazla bekledi diye o hiddetle siren çalmıyor muyuz? Oysaki ne gereği var? Apartmanda da aynı değil mi? Apartman sakinleri bazı meselelerden dolayı birbirlerinin kalplerini kırmıyorlar mı? “Yok üst katta oturan çok ses yaptı, yok alt katta oturan müziğin sesini çok açtı”. Elbette ki o davranışlarda yanlış ama bu davranışlara karşı öfkemizde orantı kuramıyoruz. O zamanda öfkeyle kalkan zararla oturur sözünün ne kadar doğruluk payının olduğuna şahit oluyoruz.
Peki bu bağlamda meseleye bir başka açıdan göz atalım. Yeni doğan bebeklere en gaddar insanlar bile kıyamazlar. Bebeği olan bayanlara veya bebek bekleyen anne adaylarına otobüslere bindiğinde yer veririz. Birisine kızdığımızda, onun yeni bebeğinin olduğunu duyarsak vicdanımızda bir rahatsızlık hissederiz. Alacaklı olan birisi borçlu olana son bir tarih verdiğinde, borçlu olan “yeni bebeğim oldu” derse. Alacaklı olanda bir sakinleşme, bir yumuşama olur. Bu örnekleri sokağa aktarmakta mümkün olabilir. Bir baba çocuğu için en kral babadır ve bir babanın yanında çocukları varsa suçlu bile olsa güvenlik güçlerinin tutumu daha farklı olacaktır, olmalıdır.
Aynı şeyi hasta olan insanlara karşı tutumlarımızda da gözlemleyebiliriz. Birkaç aya kadar öleceğini bildiğimiz veya çok ağır hasta olan insanlara davranışlarımız daha mütevazı, daha anlayışlı olur. Hatta onlara beyaz yalanlar söyleriz, moral verme açısından. Eğer yaptıkları hataları varsa görmemezlikten geliriz, öfkemizin sabrımızı yenmesine asla müsaade etmeyiz. Geçmişte yaptıklarını da unuturuz hemen. Gönlümüzde onlara bir acıma hissi doğar.
Ne olur sanki? İnsanlara her zaman böyle davransak, birbirimize karşı hep böyle saygılı olsak hayat ne güzel olur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Yurtta barış, dünyada barış” düşüncesiyle hareket etsek, Mevlana hoş görüsü, Yunus Emre sevgisi ve Hacı Bektaşi Veli’nin “eline, beline, diline sahip ol” düsturuyla yaşasak. Siyasi çekişmelerden dolayı birbirimizi yok yere karalamasak, güçler savaşına girmesek, rant elde etmek için birbirimizin kuyusunu kazmasak, yeni doğmuş bir bebeğe gösterdiğimiz şefkat ve yarın ölecek bir insana gösterdiğimiz tevazu’u her zaman, her yerde herkese uygulasak hayat ne güzel olur. Dünya bir şiirdir, yeryüzü de onun bestelenmiş halidir. Önemli olan bu besteyi güzel okumaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.