- 905 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Mırıldanma
Herkes Sovyetlere vardığında ne söylediğinden bahseder de, kimse anmaz Nazım’ın Köstence’de karaya çıktığında dönüp geriye bakıp bakmadığını. Bilenler olabilir ama ben bilmiyorum. Bilmediğim için de ben şu anda Hios’a bakarken onunla aynı şeyleri hissettiğimi söyleyemiyorum.
Döndüm. Okyanusları, kıtaları aşıp geldim. Havaalanında editörüm Suna beni karşıladı. Gazetecilerin bol sıfırlı bir anlaşmaya imza atan topçunun peşinde olmasından yararlanıp, aralarından sıyrılıp geçtim. Kimse görmeden, bavulumu çeke çeke arabaya gittim.
Havaalanından Boğaz’a doğru giderken Megaralı Byzas’ın şehrini yanlış yere kurduğunu düşündüm. Hala bu şehre övgüler düzenler olması burasının körler ülkesi olduğunun kanıtıydı. Gerçek şehir ise hala karşıda bir yerde kurulmayı bekliyordu. Burada körlerin arasında, kendimi şaşı gibi hissettiğimden fazla kalamadım, tekrar yollara düştüm.
Şair yanlış söylemiş, “Akdeniz’i görünce sakın bağırma” demeliymiş, çünkü ben bağırdım. Bu da arabayı kullanan Suna’yı panikletti, yan şeride doğru bir S çizdirdi. Yalpalamamız bittiğinde bana arabayı kullanmak isteyip istemediğimi dördüncü kere sordu; dördüncü kere de reddedildi. Akdeniz bir süre bize eşlik etti, sonra otoyolun aramıza soktuğu tepelerin ardında kayboldu.
Araba durduğunda deniz yeniden karşımızdaydı, hediyesi Hios ile beraber. "Şimdi oraya sakız rakısı içmeye gideceksin" diye ağzı salyalanan bir aç kurttan çok evlendiği adamın kollarında giden eski sevgiliye bakar gibi baktım adaya. Ben gülümsedim, ada sırtını döndü. Sırtındaki beni tanıdım, bir kötü oldum. Beraber güneşi batırdık, asla boşalmayacak izlenimi veren bir şarap kadehi eşliğinde. İşin acısı, yıldızları seyretmeyi daha çok sevdiğimi farkettim. Bir gün onlar üzerine de yazmalı.
YORUMLAR
Ben de mırıldanarak okudum bu kısa öyküyü... Yıldızlara bir öykü yazmanızı diliyorum ...
Keyifle okudum yazılarınızı ...Tebrikler...
İlhan Kemal
Hımm bir sıla-ı rahim söz konusu galiba.
Kahramanımızın kaç yıl önce gittiğini daha doğrusu gelmeyeli kaç yıl olduğunu bilmesek de şehir hakkında şaşırmış olduğunu ima eden “körler ülkesi” şeklindeki sitem dolu satırlarından anladığımız kadarı ile arayı bayağı açmış.
Körler ülkesi dediğimiz de “İstanbul”. Kör tuttuğunu öpermiş ya yetmemiş, körün bıraktığının üstünden sağır, sağırın bıraktığının üstünden dilsiz geçmiş, bu yüzden dağ taş öpücük izleri ile dolu, denizleri saymıyorum. Niye mi?
Sevgili Almancı dostum Halit’in kulakları çınlasın, geçen yaz tatilinde İstanbul’a gelmişti. Yine böyle sıcak bir yaz gününde eniştesinin teknesi ile boğazda bir yandan balık avlıyor bir yandan demleniyorlarmış. Bir ara bizim Halit parmağıyla eniştesine denizanalarını göstermiş, enişte bey başlamış gülmeye
-Oğlum onlar denizanası değil prezervatif, prezervatif!
Senin anlayacağın millet sadece öpmekle yetinmemiş canım İstanbul’u.
A benim yaban kazım, canım dostum gel kızma Megaralı Byzas’a. Yoksa şehir tam yerine kurulmuş, ne diyelim şansına küssün ya da bu kadar güzel olmasaymış.
Aslında “sakız rakısı”, “Hios” gibi ipuçlarından kahramanımızın Megaralı Byzas’ın şehrine niçin bu kadar mesafeli ve soğuk durduğunu anlayabiliyoruz. Sanırım kahramanımız Rum-i takvim kullanan bir Ege’li. Sorsam şimdi zeytinyağlıya bayıldığından adım gibi eminim :- )
“mırıldanma”
Tamam, tamam mırıldanmayacağım, söz!
Selamlar, saygılar
İlhan Kemal
Sözü geçen şehirle bir ilgim kalmamıştır, bu böyle biline. Duyduğuma göre Byzas'ın da kalmamış, Constantinus'un da. Hatta bu hale geleceğini bilseymiş şehri yıktıran Septimius Severus bir daha yaptırmazmış. İstanbul'u bir süredir Ankara'yı bana sevdiren şehir olarak anıyorum.
"Sorsam şimdi zeytinyağlıya bayıldığından adım gibi eminim":
Bayılmayan var mı? Hiç öyle biri olabilir mi?
Ağyar
Buradan şunu anlıyoruz ki daha evvelden şöyle veya böyle bir ilginiz varmış.
Benim alakam daha yeni sayılır, yaklaşık elli yıllık felan. Şaşaalı günlerine ucundan da olsa yetiştim. Aklımda kalan bakir günlerinin bıraktığı güzel anıların hatırına sizin kadar kolay silemiyorum gönlümden.
Hele hele Ankara için, hayatta olmaz :- )
İlhan Kemal
Çok değil, yakında Ankara İstanbul'dan daha yeşil bir şehir olacak (Tabi bu Ankara'nın ağaçlandırılmasından dolayı değil).
Yolculuğa çıkan herkes gördükleri ve görecekleri hakkında düşünür. Bazen sesli, bazen sessiz. Siz de öyle yapmış biraz mırıldanmışsınız. Eh bir daha ki yazınızda yıldızlara masal anlatabilirsiniz.
Tebrikler İlhan Bey.
İlhan Kemal
Tek bir konu üzerine odaklanmış gibi görünse de;birden fazla anlatımın olduğunu fark etmek zor değil, sizin gözünüzle görmeye çalışmak...
Haydi şimdi yıldızları izlemeye...
İlhan Kemal
Yazınız beni etkiledi, diyemem. Anlatımı güzel; ama sade bir konu.
Saygılar...
İlhan Kemal
Bir yol hikayesi.Nazım karaya çıktığında arkasına bakmış mıdır ? Bakmıştır.Yıldızlara bakar gibi ne çok uzaklar ,ne çok yakınımızdan geçtiler..
.
Her zamanki gibi güzel bir akış.
Saygımla
İlhan Kemal
Dostum güzel yazılarını okumayı özlemişim.Keşke biraz daha uzun olsaydı yazı ziyafeti olacaktı...Umarım bir gün onlarıda yazarsında okuruz...
yüreğine ve ellerine sağlık..her zaman ki gibi harikaydı...kutlarım...
en derin saygılarımla...