- 899 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KRALLIĞIN KILICI-4
Çılız bir umuttutur göğü saran karanlığı beyaza boyamak.Bakirelerin sunaklarda adaklık ettiği inançların tılsımlarla kıyasıya savaştığı.Zaferlerin kana boyandığı andır.
Yedi savaşcının dokuz büyücüyü yenmek için göz yaşlarıyla örsünde döğülmüş kılıçların kör kaldığı eski bir çağın bitimine ramak kaldığı bir zamandır. Kahramanların kalkansız savaş arenalarında ölmek için gönüllü bir bekleyişidir gölgeler ormanındaki yürüyüş.
Hırsın şeytanla buluşup karanlığın kan emerek büyüdüğü, ayinlerin başladığı anlardı.Güneşin kötülükten kaçıp saklandığında ay harici bir uzak yıldızlar vardı insanların katledilişini gören.
Suskun geceyi tek bölen şeydi Markus’un çığlığı.
Anomel kutsal kartalın sol ayağına sarılmış keseyi çözerek aldığında gölgeler ormanının kenarından Markus’un sesi duyulmuştur. Anomel elindeki keseyi açıp içindeki kutsanmış yedi parça ekmeği yanındaki şovalyelerle paylaşır.
Az sonra yanında Kristallerin Kraliçesiyle Markus arkadaşarının yanına gelmiştir.Markus’un çığlığı bir umut için atılmıştır.Kraliçe ve Markus ağır adımlarla atlarını sürerek diğer altı yeminli tapınak şovalyelerinin yanına yaklaşırlar.
Kristaller Kraliçesini gören altı savaşcı aynı anda atlarından inerler. Altısı aynı anda sağ dizleri yerde, sol ellerinde atlarının dizginleri, sağ ellerinde sivri kısmı toprağa batırılmış kılıçlarla boyunlarını bükerek Kristaller Kraliçesini selamlarlar.
Kanatlı beyaz attan inen kraliçe elleriyle savaşçıların saçlarını okşar her birinini omuzlarına dokunarak kaldırır.Ta ki kraliçenin sessi “ Bana bakabilirsiniz” diyene kadar savaşçıların gözleri toprağa çakılı kalmıştır.
Savaş önce ikinci bir kutsanışı Kristallerin Kraliçesi yapmıştı. Kraliçe tacını başından çıkarır. Yanındaki beyaz atın yelesinden yedi tel koparır. Sonrasında dizlerinin üzerine çökerke tacını toprağa bırakır.
Tacın üzerindeki küçük kristalleri bir bir kırarak atın yelesinden kopardığı kıllara sarmaya başlar.Bu esnada dudağı hafif hareketli ve sessizce bilinmeyen bir lisanda sözleri söylemektedir.
Yedi savaşcı suskunca izlemektedir Kristaller kraliçesinin yaptığı hazırlığı. Yedi kristal kolye olarak her bir savaşcıya takılacağı anda şovalyeler yeniden dizlerini toprağa dayamışlardır.
Ama bu sefer savaşcıların iki dizi toprakla buluşmuştur.Bu teslimiyetin bir sembolüyle karışık bir şükrandır aslında Kristaller Kraliçesi için sunulan.
Savaşcıların boyunlarına asılı duran kristaller renk değiştirip yanıp sönmeye başlamıştır.Son kristal Markus’un boynundaki yerini aldığına kraliçenin taçında iki kistal kalmıştır.
……
Kutsal kartal tapınağa ulaştığında savaşcıların Kristaller Kraliçesiyle buluştuğunu rahibe iletmiştir.Sağ ayağındaki krista anahtarı almasıyla başrahip yardımcılarına seslenmiştir. Yardımcılarına üçüncü ayinin yapılması için talimatlar verir.
Yardımcılarına seslenmiştir. Yardımcılarına üçüncü ayinin yapılması için talimatlar verir. Yardımcıları hemen harekete geçerler. Üç zincire bağlı, üzeri tarih öncesi resimlerle dolu tasın içindeki tütsüyü tutuştururlar.
Yarımcı rahiplerin ayininden arta kalan sesler tapınağın kulesinde yankılanırken kızıl saçlı bakirede duymuştur yapılan duaları.Kuledeki kırkıncı günüdür. Buraya karanlıkların ilk çökmeye başladığı an başrahip tarafından seçilerek gönderilmiştir.
Seçilmesine tek gerekçe sırtındaki döğmedir.Sırtına ne zaman yapıldığı bilinmeyen bir güneş ve iki kılıç resmi vardır. Kaldığı kırk gün boyunca tırnaklarını kanatana kadar kanla duvarlara resimler çizmiştir.
Kızıl saçlı bakire, lisanını kimse bilemediğinden kendini anlatmak için resim çizmeye karar vermiştir. Duaları duymasıyla birlikte gözleri parlar.Sol işaret parmağının kırık kanlı tırnağıyla son sembolü duvarda bıraktğı boşluğa çizer.
Acısından çok başka bir nedenle mavi gözlerinden yaş düşer ellerine.Eline düşen damlaları duvarlardaki kuruyan kanları ıslatmak için kullanır. Umudun artık gözlerle sulanarak büyütüldüğü bir hücrenin içinde gizli bir ayin tamamlanıştır kızıl saçlı bir kızın ellerinde.
Başrahip kartalın ayağından aldığı kristal anahtarla kulenin ince dar koridorunda yarı telaşlı adımlarla yürümektedir.Yorgun dizleri her yukarı çıkan basamakta kendini zorlarken , heyecanı ve kalp atışları avuçlarının içindeki kristal anahtarı terletmiştir.
Son basamak çıkıldığında derin bir nefes alır başrahip. Genişlemiş koridorun ortasında bir anlık durdup dizlerini dinlendirdikten sonra kızıl saçlı bakirenin hücresine yaklaşmıştır.
Kızıl saçlı bakire başrahibin sessizde olsa ayak seslerini duymuş ve dizlerinin üzerinde kapının iç kısmına çökmüş bir halde beklemektedir. Pelerininden hücre kapısının anahtarını çıkaran başrahip, tanrıya yaptığı bir dua ile açar hücrenin kapısını.
Kızıl saçlı kız avuçlarını birleştirmiş ve tüm parmaklarını birbirine kenetlemiş bir halde boynu bükük ve sessizce rahibi selamlamıştır. Başrahip bir an dehşete kapılır.Elindedeki kristal anahtar duvarlardaki resimleri aydınlattığında donakalmıştır.
…..
Karanlıkların kraliçesi sunağındaki gümüş taş işlemeli hanceri alarak yere bağlanmış çıplak sarı saçlı bakırenin yanına adımladığı anda dokuz rahip hep birlikte Karanlıklar Kraliçesinin adak törenini izlemek için seyre dalmıştır.
Yerde ayakları ve kolları birbirinden ayrılmış sarı saçlı bakire başına gelecekleri bilerek son kez gülümserken ağladığı anda ilk hancer darpesi sol tarafındaki kaburgasını yırtıp yüreğini deldiğinde sağ elininin sıkılığı gevşeyip açılmıştır. Avcunun içinden bir tel kızıl saç durmaktadır.
Karanlıklar Kraliçesinin konuşmadan kafasıyla yaptığı işaretle diğer dokuz büyücüde hançerlerini çıkarıp adağın üzerinde belirtilen yerlere hancerlerini saplarlar. Hancerlerine bulaşan kanı parmaklarıyla alınlarına sürerler.
Karanlıkların kanla emzirildiği mahsende savaşın son dem hazırlıkları yapılmıştır. Diyaplonun ölümsüz kötü ruhların soğuk rüzgarları sunağın çevresinde eserken büyücülerin ve Karanlıkların kraliçesinin saçları hafifce savrulmaya başlamıştır.
Bakirenin yüreği söküldüğünde sırayla arta kalan kanlar büyücülere sırayla içirilir.Masendeki hava birden soğumaya başlamıştır.Tek sıcak olan soğumaya başlamış olan ölü bakirenin arta kalan kanıdır. Surların üzerinde çalınan karanlığın ölüm sesli boruları ayinin yapıldığını duyurmaktadır.
….
Kanların kötülük için akıtıldığı bilinmez bir tarihin koynunda can çekişmektdir bir avuç aydınlığa sığınmış insan.Bir çağın son yangınları için yedi şovalye boyunlarına asılı meşaleyle bilinmezliğe gebe ölümlere gönüllü sürmüşlerdir atlarını.
Atların toynak seslerini gece emerken sessizlik ikiye bölünerek yarılırdı. Markus uzaktan gelen ölüm borularının seslerini duymasıyla dişlerini sıkmıştır.
Atların yeleleri ve rahiplerin pelerinini fırtına savurmaktadır suskunca. Anomel bir an boynundaki kristale elini götürür ve dua eder derinden içlice. Nefesi dolu dizgin geride kalır.
YORUMLAR
Kristaller ,kılıçlar güneş anasının rahmine yuvarlandı
.
Sevgiler çok güzel kurgulama
DİLEK YILDIZI
Verdiğin destek için teşekkürler...
Valla sen hariç kimse okumuyor basit nesirlerimi yoksa çok bölüm yazacaktım...
Ama yorulana kadar her tarzı deneyecem kendimi sınama adına...
Tekrardan teşekkürler....eğerki gerçekten bu kadar uzun yazıyı okuyabildinse...
saygılarımla...
DİLEK YILDIZI
Verdiğin destek için teşekkürler...
Valla sen hariç kimse okumuyor basit nesirlerimi yoksa çok bölüm yazacaktım...
Ama yorulana kadar her tarzı deneyecem kendimi sınama adına...
Tekrardan teşekkürler....eğerki gerçekten bu kadar uzun yazıyı okuyabildinse...
saygılarımla...