Ömrün Gizemi
Emin olamadık her şeyden her zaman. Kayıtsızca kabullenmedik. Karşıdan karşıya geçerken bile sola sağa sonra tekrar sola baktık. Hep istedik emin olmayı ancak birileri devamlı yapbozun bir parçasını çaldı bizden.
O parçayı ararken ne yapbozlar gördük ki elimizdekini beğenmedik yırtıp attık umarsızca, utanmazca. Daha iyisini isterdik evet hakkımız olarak daha iyisini. Bazen kahveyi daha iyi yaptık bazen daha iyi olmasını beklerken taşırdık, batırdık.
Olmadı kalbimizi dinledik. Heyecanlarına lunaparka yeni gitmiş biri gibi kapıldık. Duygularımız bize her zaman hoş geldi bilemedik bazı zamanlar boş geldiklerini. Öylece girdiler içimize sormadık nereden geldiklerini niye geldiklerini. Çünkü bazıları gerçekten mutlu etmişti bizi o yüzden güvendik hepsine. Kaldırdık içimizdeki bütün vizeleri. Sonra anladık girenlerin arasındaki kara lekeleri. Yıprattılar bizi öldürdüler. Ardından inanmadık hepsine sorguladık öyle aldık içimize ama yine işe yaramadı. Suçlu yine biz olduk. Duygusuz dediler, hissiz. Kaldıramadık ilk başta bunu ama yapacak bir şeyimiz yoktu zamanında zarar görmüştük bir kere bunu yapmalıydık. Alıştık sonraları söylemlere inanıyorduk bizim için iyi olanın böylesi olduğunu. Hak ettiklerimizle ve hak edenlerle birlikte olduk, bir olduk. Evet mutlu da olduk. İşte yolumuzu bulmuştuk artık.
Zaman geçtikçe ve biz yaşlanırken saçımıza düşen her beyaz tanede geçmişi göreceğiz. Hayallerimizi, umutlarımızı, hatalarımızı, pişmanlıklarımızı... Gözlerimiz birikmiş hayatımızdan arta kalan yaşlarla dolarken yavaşça gözümüzü kısacağız hayal ederken. İşte o sırada yanımızda biri bize peçete uzatacak, teselli edecek. O zaman alacağız emeklerimizin karşılığını yanı başımızdaki yol arkadaşımızı...
Böylesi gerçekten çok iyi olurdu. Peki ya böyle yapınca yanlış yapmış oluyorsak? Baltalıyorsak geleceğimizi, hayatımızı? Bunun cevabı ilerilerde gizli. Göreceğiz önümüzdeki sonunu bilediğimiz yolda ilerlerken, radara* dikkat etmeden...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.