- 3232 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ BENEKLİYDİ PRENSESİN KELEBEĞİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken; eşek düşmüş eşikten, bebek düşmüş beşikten…
İşte zamanlardan bir zamanda ve böyle de bir zamanda, bir kelebek kanat çırpmış dünyaya. Aman Allahım! Ne kelebekmiş bu? Kanatları mavi benekli, gülücüğü bereketli, uçuşu da fıkır fıkır hareketli… Aaaa bakın; bir de farkı varmış diğer kelebeklerden. Çok güzel ötermiş; ama bunu sadece, kendisi kimi isterse ona duyururmuş. Duyurmak istediğine, en güzel sözleri fısıldar, en güzel şiirlerle seslenir, gülümsermiş; hayata gülümsediği gibi…
Gören gözler, kelebeğe bir bakarlarmış sahrada, bir bakarlarmış tarlada… Vahalar, çöller, göller, denizler, ırmaklarmış mekânı hep. Güller, papatyalar, gelinciklerle oynamayı, onlara konmayı o kadar severmiş ki. Kötülük de yokmuş aklında… Mavi benekli kanatlarıyla uçar dururmuş hep.
Bir gün, peri masallarındaki prensese rastlamış yolda. Öylesi güzelmiş ki prenses; bakarken, güneşin gözünü alması gibi kamaşırmış kelebeğin gözleri… Zeytin mi zeytin gözlü, buğulu bakışlı, hafif bukleli altın saçlı, beyaz tenli, doğal allıklı yanaklarıyla görünce, başı dönmüş bizim mavi benekli kelebeğin.
Prenses farklı mı ki kelebekten? Duymuş kelebeğin ötüşünü, görmüş kanat çırpışını, yaşamış etrafında dans edişini…
Kelebek, artık hep prensesin etrafındaymış. Neşeyle dönerek dans ediyor, en güzel aşk masallarını anlatıyor, hayatı yeniden yazıyormuş sanki.
Prenses yüreğinden geçirmiş birden ve sessizce… İçinden “Ey mavi benekli kelebek, gel saçlarıma kon, hep orda kal. Bana saçlarımdan oku şiirleri, anlat masalları” demiş.
Hisleri güçlü kelebek bunu duymaz mı? Gidip konuvermiş altın saçlara. Konuş o konuş… Artık hep o altın saçlardaymış. Kanat çırpmayı bile unutmuş. Papatyalar, gelincikler, güller umurunda bile değilmiş. Yaşanan değil yaşanacak en güzel aşk masallarını fısıldıyormuş prensesin kulaklarına. En güzel şiirleri okuyormuş sessizce.
Mavi benekler mutlu, prenses mutluymuş.
Prenses, bir arkadaşıyla tanıştırmış bir gün, mavi benekli kelebeği. “İyi bir arkadaşım” demiş.
Olacak bu ya; hastalanmış o sıralar prenses. Tabipler derman için uğraşıyorlarsa da bitkin düşmüş. Hekimler izin vermemişler kelebeğin altın sarısı saçlarda kalmasına. Prenses almış eline ve bir yana koymuş; “Bekle beni” demiş ve deva için uzaklara gitmiş.
Kelebek çok üzülmüş. Öyle ki; artık o güzel mavi benekler kımıldamıyor, güzel masallar, şiirler fısıldamıyormuş. Gün geçtikçe solmakta, erimekteymiş.
Prensesin arkadaşına rastlayınca sevinmiş birden. “Arkadaşına yardımcı olursam prensesim sevinir.” demiş içinden ve elinden geldiğince yardımcı olmuş.
Az bir zaman sonra prenses dönmüş. Hala hastaymış. Sevinmiş kelebek görünce. Saçlarına konmak istemiş. Ama müjdeyi de vermiş; “Sen gidince senin için arkadaşına yardım ettim” demiş.
O an fırtınalar kopmuş, bulutlar kararmış, şimşekler çakmış, gökler gürlemiş. Güzel prensesin gözlerinden boşalmış sağanak. Haykırmış:
-Defooooooooooooooool!
Mavi benekli kelebek ağlıyormuş. Anlatmak istemiş; ama dinletememiş. Uçmuş gitmiş.
Eskiden çok sevdiği papatyalar, gelincikler, güller zevk vermiyormuş artık ona. Papatya tarlalarında geziyor, gelinciklere konuyor; ama o aşk dolu masalları, şiirleri fısıldayamıyormuş. İçinden gelmiyormuş ki… Artık ölmek için dua ediyormuş.
Prenses ise siniri yatışınca “Ben ne yaptım?” demiş ve kelebeği aramaya çıkmış. Kelebek yokmuş ve sanki yer yarılmış içine girmiş. Yolda iki çekirgeye rastlamış prenses. Onlardan medet ummuş. Onlarsa, fırtınalı bir limanı işaret etmişler prensese.
Meğer uzaktan, gelincik tarlasından görüyormuş kelebek bu olanları. Çırpamadığı kanatları birden hareketlenmiş, söyleyemediği masallara dillenmiş, fısıldayamadığı şiirler gelmiş artık diline ve uçmuş yaban eline.
Kötü, fırtınalı limana vardığında prensesi hüzünlü bulmuş ve sormadan gidip altın saçlara konmuş. İçinden “Bu masal da böyle mutlu bitecek” derken, bir zaman sonra prenses aniden hastalanmış.
O bitkinleşirken kelebek de solgunlaşmış. Prenses ateşler içinde titrerken kelebek de ateşlenip titremiş.
Prenses bakmış ki, kelebek üzüntüden solmakta; en ciddi halini almış ve “Seni istemiyorum artık!” demiş haykırırcasına. Bir şey söylemek istemiş kelebek; “Dinlemiyorum seni! Defol hadiiii!” demiş prenses.
Kelebek üzgün… Kelebek bitkin… Ölüme uçmak istemiş; dağ, taş dememiş, kanat çırpmış.
Prenses üzgün… Kendince güya kelebeği korumak, üzülmemesini sağlamak istemiş; ama kendisi de bu üzüntüyle daha da hastalanmış…
Artık kelebek solgun, prenses bitkinmiş.
Prenses kelebeği görüyor, takip ediyormuş; ama kelebek onu hiç göremiyor sadece hissediyormuş.
Ve kelebek artık yaşama azmini kaybetmiş. Kendini gelincik tarlasının solgun, kuru otlarının dibine bırakmış.
O yüzdendir ki; kelebekler çok yaşamak istemez, kısa sürede ölmek için dünyaya gelirlermiş artık. Ve prensesi hala beklerlermiş ömür için…
Onlar erememiş muradına, inşallah okuyanlar çıksınlar kerevetine…
NOT: Masalımı "Günün Yazısı" seçen kurula teşekkür ediyorum...
Seslendiren : Suskunbiradam (Turgay)
YORUMLAR
Çok hüzünlü... Değişmeli bu masalın sonu...
Özü kalmalı ama. Sevgi kalmalı. Sevda kalmalı.
Anlatım çok çok güzel...
Seslendirme ve anlatım için zaten tekrara gerek yok.,
Yazılarını okumayalı çok olmuştu.
Bu masal içimi acıttığı kadar, son hariç sevgi adına ruhuma huzur doldurdu...
Tebrikler Turgay...
Sevgiler, selamlar...
Turgay COŞKUN
O halde anlatırken ve uygularken sonu duruma göre değiştirmek gerekir.. :)
Evet.. Yazılarımı okumayalı baya bir zaman geçti...
ve seni burada gördüğüm için çok çok sevinçliyim...
Teşekkürler güzel yoruma...
Sevgiler.. Selamlar...
Gece gece şu an ezan okunurken vede ben yatmaya hazırlanırken hem düşündürücü hemde
çok güzel bir masal okudum.Hele yazının başlangıcındaki çocukluğumuzda çok duyduğumuz vede yıllarca dilimizde tekrarladığımız(Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken; eşek düşmüş eşikten, bebek düşmüş beşikten… beni gülümsetti çocukluğuma döndürdü masalınıza gelince
yine gülümsediğim vede üstünde durduğum düşündüğüm satırlar oldu masaldaki prensesin
kıskançlığında takıldım ,onlar erememiş muratlarına biz okuyanlar çıkarmıyız kerevetine bilmemde
günün yazısı seçilen yazınızı tebrik ederim benim laptopmu sorunlu benmi pc kullanma özürlüyüm neresine
bastım bilmem ben sizin vede bazı sayfa dostlarının seslendirmelerinizi dinleyemiyorum
şiirlerde vede yazılarda ses yok
selamlar
Turgay COŞKUN
Samimi duygularınızı yazmışsınız...
Sağolun... Varolun...
Selamlar...
çok fazla aktif olamadığım için böylesi güzel paylaşımları kaçırıyorum hep
güzel bir masaldı(.
şimdi namazımı kılıp bir güzel uyuyacağım inş...
çok saygı ve duamla
Turgay COŞKUN
Beğeninize teşekkürler... Ayrıca Allah kabul etsin namazınızı...
Selamlar...
selam ve dua ile degerli kalem coktandir masal dinlemeyi hatta okumayi bile unutmusum ..bu gün anladimki bazen cocuk olmak gerekirmis..gerci bu masalda hem cocuk olmayi hemde gencligin getirdigi o hayalvari beyaz atli prensini hatirlatti...her insanin yasanilmis bir hikayesi vardir..ben bu masalda bunu anladim..saglik ve afiyette kalin insaallah vesselam
Turgay COŞKUN
Selamlar, saygılar...
)): içim acıdı dinlerken
Kelebek ve prenses kavuşsa olmazıydı):
keşke böyle bitmese masallar...
Masaldan bu kadar etkileneceğim aklıma gelmezdi muhteşemsiniz turgay bey hayran kaldım tebrikler...
Turgay COŞKUN
Kelebek ve prenses kavuşsa olmaz mıydı? Olurdu... Keşke kavuşsalar... Keşke...
Yorumunuz, yazılarımla ilginiz bana onur veriyor... Ve hep tanıdığım bir kalemi, çok yakın bir dostumu; çok insan, çok temiz, hala aradığım; ama bulamadığım bir arkadaşımın tarzını anımsatıyorsunuz.
O yönüyle de çok değerli yorumlarınız ve sayfamdaki varlığınız...
Selamlar, saygılar...
Çok güzel bir masaldı. Hele yazarın sesiyle dinleyip o duyguları hissetmek apayrı bir şey.
Tebrikler Turgay, selamlar...
Turgay COŞKUN
Evet.. Duygular kendi sesiyle daha güzel dile geliyor bence de...
Onur verdin arkadaşım...
Selamlar...
Bugün ilk okuduğum yazıydı,
Masallar hep kötü mü biter?
Güzel kelebeğin mavi beneklerinde kayboldum okurken.
Kelebek ömrü kadar sürüyor mutluluklar, belki de kelebekler daha fazla üzülmemek için erkenden ölüyorlar. Mutlulukları tadında bırakabilmek adına,
Tebrik ediyorum günde olduğunuz için de,
Mutluluklar kelebek ömründen fazla sürsün dilerim.
Sevgi ve Saygılarımla,
Turgay COŞKUN
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
İlk okuyanlardandım:)
seslendirmeyi merak ediyorum
kısa tatilimde lap tobu bozdum masa üstünde seslendirmeler çalışmıyor:(
en kısa zamanda seslendirmesini dinlicem:))
Kutlarım
Turgay COŞKUN
Seslendirme konusunda... Elimden ve dilimden geleni yaptım sanırım :))
Teşekkür ederim güzel yorumunuza. Onurlandım...
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Yorumunuz bana onur verdi...
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Bu sözler yazanı mutlu eden zaten...
Teşekkürler...
Küçücük bir kız oldum, yattım babamın dizlerine...Babam saçlarımı okşadı bir yandan, bir yandan alnımdan öptü arada...gerçekten çok güzeldi, masal tadın da anlattıklarınız umuyorum sadece masaldır, zira bir hikaye olduğunu düşünmek bile istemiyorum:(
altın kaleminiz, engin yüreğiniz hep çağlasın , hiç susmasın...ne güzeldi sayfanız, daim olsun...
teşekkürler, tebrikler...saygımla...
Turgay COŞKUN
Eğer sizin babanızın dizlerine yatmanıza, babanızın saçlarınızı okşamasına ve alnınızdan öpmesine vesile olmuşsa bu masal ben büyük onur duyarım...
Ben de çocukken annemin masalları ve dedemin 18 yıllık Hicaz esaretinin öyküleri ile büyüdüm. Hiç unutamam o tatlı anları...
İlk kez masal yazdım ve ilk kez bir masal seslendirdim. (Bilgisayardan çok önce bir radyo çalışmasını saymazsak tabi...)
Güzel dileklerinize teşekkür eder, saygılar sunarım...
Sev_tap
Harikaydı Turgay Bey, seslendirmesinin yanında masalın tadı ve içeriği hayran bıraktı. Sağ ol etkin kalem. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Yorumlarınız değerlidir.
Bu arada kitabınızı da kutluyor, hayırlı olsun diyorum...
Saygılar, selamlar...
Turgay COŞKUN
Masalı ilk kez kaleme aldım. Artık ne kadar başarılı olabilirim bilemiyorum...
Beğeninizle mutlu oldum...
Saygılar, selamlar...
çooook güzeldi bayıldım gercekten,sesınızle hayat bulmuş, başka yerlerde hissettim kendimi,masal dinleyen cocukluguma gittim sanki,tebrikler efendim,saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Ne mutlu bana; sizi masal dinleyen çocukluk günlerinize götürebildiysem...
Saygı benden...
Selamlar...
onlar ermemis muradına .. Bu bir kısırdöngü vazgeçenler için.. Masal güzeldi gerçek olduğu kadar. Ama umutlar bir kişide toplanırsa gidişler En çok kelebeği üzer .. Ben Hala Aynı fikirdeyim hayat Herşeyi ile devam etmeli. Severek Ve beğenerek okudum. Ve bunlar benim fikrim lütfen Kimse kızmasın. Eğer bize kelebek ömrü biçilmiş ise tüm renkleri ile yaşamak gerekir hayatı.
Sevgi Ve Saygılarımla
Turgay COŞKUN
Hayat kısa ve işin garibi kısa olan hayatta mutlu olmak aslanın değil ejderhanın ağzında... Tabii her yönüyle mutlu olmak...
Teşekkürler güzel yoruma...
Selamlar...
Kelebek ömrü kısa olurmuş hocam değil mi?
Ya da ben mi öyle biliyorum..
Mavi benekli kelebeğin kısacık ömründe ne olurdu; prensesle mutlu olsaydı..
Bazen ne kadar çok sevsek de üzüyoruz sanırım, istemeden ya da bile isteye..
Göklerden mutluluklar yağsın, mavi benekli kelebek ve prensesin ömrüne...
Çok tatlıydı hocam, yenilerini yazmanızı daim olmasını diliyorum..
Saygım ve hürmetlerimle...
Turgay COŞKUN
Evet.. Kelebeğin ömrü 24 saatmiş... Tabi bir kelebek için o uzun bir süre. Tıpkı insan ömrünün insana göre uzun olması gibi...
Kısacık ömürlere mutluluk sığdırmak gibi güzellik olamaz zaten de; o mutlulukları bulmak ayrı mesele, hadi buldun diyelim muhafaza ayrı mesele... Çünkü iki kişilik bir olay...
Bence de kelebeğin de, prensesin de ömrüne mutluluklar yağsın.. Umarım...
Ve umarım yazarım... Umarım böyle hüzünlü olmaz...
Saygı ve selamlarımla...
Turgay hocam
uzun süredir yazı ve şiirlerinizi takip ederim
ve bilirim ki
her yazı ve şiirinizde hep yaşanmışlıklar vardır
masal demişsiniz
ben biliyorum ki gerçek yaşam öyküsüydü
gözyaşları içinde okudum/dinledim
kutluyorum güçlü kaleminizi
saygı ve hürmetlerimle
Turgay COŞKUN
Evet.. Şöyle düşündüm de; Bloglardan buraya geldiğim günden bu yana takip edersin, ederiz. Hep okudun..
Biliriz ki kişilerin kalem izleri de parmak izleri gibidir; özü değişmez. Tanınır yazar ya da şiir yazan... Belli bir tarzı vardır.
Biliyorsun ki benim ilk masal denemem bu. Birkaç gün geçsin, duygusallığı atayım, (Yani kendimi beğenmeyi bırakayım ve mütevaziliğe döneyim) sonra bakacağım ve soracağım kendime: Ben nasıl masal yazıyorum?
Masalı dinlerken bana yazmıştın evet.. Ağlıyorum demiştin... Ağlamak sadece masallar için olsun dostum...
Gerçek hayatta Aşşah ağlatmasın.. Güldürsün hep.. :)))
Dostluk dolu selamlarımla...
Turgay COŞKUN
Turgay COŞKUN
Elimden geldiğince yazmaya çabalıyorum...
Sağol, varol...
Selamlar...