- 683 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÖK ESKİ BAŞKANI YARGILANIYOR
YÖK ESKİ BAŞKANI YARGILANIYOR
Dr. Sadık Özen
YÖK eski başkanı Sayın Kemal Güruz, yapmakta olduğu yurtdışı tatilinden dönerek emniyet makamlarına kendiliğinden teslim oldu ve Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan ilk sorgulamasından sonra sevkedildiği mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Bu tutuklama, Ergenekon, Balyoz, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemleriyle ilgili rutin işlemlerden biri olmuştur. Bir farkla ki, Sayın Güruz’un kendi başvurusu nedeniyle; gece yarısı yaka-paça götürülmemiş, arabaya bindirilirken tepesinden adeta hınç alınırcasına bastırılarak itilmesi gibi son derecede çirkin örnekler burada görülmemiştir.
Bu konularla ilgili olarak; bugüne kadar yapılmış olan, son derecede abartılı ve hakkaniyet esaslarıyla ne derecede başdaştığı tam olarak bilinemeyen örnekler nedeniyle; doğrusu bu gibi durumları artık, herkes gibi ben de fazla umursamıyorum. Çünkü yaşanan olumsuzlukları göre göre iyice kanıksamış bulunuyorum.
İnşallah Sayın Güruz’un adalet ilkelerine uygun olarak gereken yargılaması yapılır, gerçekler ortaya çıkar, suçlu bulunursa cezalandırılır, değilse aklanır. Benim bu konuyu buraya taşımamın nedeni işin bu boyutları değildir. Sayın Güruz görevli olduğu dönemde, doğum yerim olan Darende ve Darendeliler’e karşı çok acımasız bir eylemde bulunmuş; Darende İlahiyat Fakültesi ile birlikte iki yüksek okulu aldığı sonderecede haksız "Karakuşi" bir kararla kapattırmıştır. Bana göre, Sayın Güruz’un yargılanması gereken asıl konu işte budur. Çünkü yapılan şey görevin kötüye kullanılmasıdır.
Bu konuya ileride daha ayrıntılı olarak döneceğim. Şimdi biraz, Sayın YÖK Başkanı’nın gözaltına alınması ve tutuklanması sırasındaki söylemleri üzerinde duralım.
Sayın Başkan, konuyla ilgili basın mensuplarının 28 Şubat’la ilgili sorularına; "Haberim yok" ve "Bilgim yok" gibi yanıtlar verdi. Dağdaki çobanın bile haberi olduğu, deyim yerindeyse Sağır Sultan’ın bile duyduğu bir konuda Sayın YÖK Başkanı’nın haberinin olmaması mümkün müdür. Sayın Başkanın gerçekleştirilen olaylarla ilgisi olmayabilir. Ama bilgisinin olduğu kesindir.
Bu itibarla, ifaesinin bu bölümüne bakılarak, diğer söylemlerindeki samimiyeti inandırıcı olmayacaktır. Nitekim basında hemen bununla ilgili yorumlara yer verilmiş bulunuyor.
Darende’deki İlahiyat Fakültesi ve Yüksek Okulların kapatılmasına gelince; Sayın Güruz’a göre gerekçe; Darende’nin İran’ın Kum Kenti’ne benzeyeceği kuşkusudur. Cumhuriyet ilkelerine bağlı, Atatürkçü ve Laik bir kimse olarak böyle bir kuşku beni de son derecede rahatsız eder. Ama, bunu araştırmanın ve gerçekleri ortaya çıkarmanın bir yolu ve yordamı olmalıdır. Fakülte yüksek okulların kapatılması ancak yapılan soruşturmalardan sonra düşünülebilirdi.
Ne yazık ki bu yapılmamıştır. Yeterli araştırmalar yapılmadan doğrudan fakülte ve yüksek okulların kapatılması, Darende ve Darendeliler’e karşı büyük bir haksızlık olmuştur. Bu durum, hasta bir uzuvun tedavisine çalışılması yerine acelecilikle kesilmesi veya hastaların tedavi edilmek yerine öldürülmesi anlamına gelir.
Konuyla ilgili bir idari soruşturma yapılmış olmalıdır. Eğer böyle bir soruşturma yapılmış ve itham edilen hususlarda müspet delillere rastlanmış iıse o takdirde Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmalı ve yasalar çerçevesinde gerekenler yapılmalıydı. Buna karşı söyleyecek hiçbir sözümüz olmazdı. Ne yazık ki böyle bir yola gidilmemiştir.
Şayet yapılan idari soruşturmalarda, sözü edilen fakülte ve yüksek okullara yapılan atamalarda öğretim üyelerinin nitelikleri açısından sakıncalı durumlar saptanmışsa o takdirde de fakülte ve okulların kapatılması yerine sakıncalı görülenler hakkında işlem yapılmalıydı. Maalesef bu da yapılmamıştır.
Üstelik, bu fakülte ve yüksek okullarda görev yapan öğretim görevlileri kendiliğinden gelip o kürsülere oturmamışlardır. Onları atayan ve denetleyen merciler vardır. Eğer hatalı atamalar yapılmış veya denetleme görevi layıkı veçhile yerine getirilmemiş ise bunun sorumlusu Darende ve Darendeliler olabilir mi ?
Yapılan uygulamada birtakım sokak dedikodularının ön plana alındığı ve kişisel kanaatlerle hareket edilmiş olduğu kanısına varılıyor. Bu ise kesinlikle bir görev ihlalidir ve başta Sayın Kemal Güruz olmak üzere bu konuda kusuru bulunan herkesin yargılanması gerekir.
Kendilerine çok büyük saygı duyduğum dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet bile yanlış bilgilendirilerek Darende hakkında olumsuz düşüncelere kapılmasına neden olunmuştur:
Konu son derecede önemlidir. Bir memleketin halkı tümüyle gericilikle itham edilmiştir. Fakülte ve yüksek okullarının kapatılmasıyla Darendeliler maddi ve manevi zarara uğratılmışlardır.
Ekonomisine vurulan darbe yanında, üzerlerine atılan "Gericilik" suçu; ilçelerinde ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kuran, Sivas Kongresi’ne destek veren ve katılan, İzmir ve Antalya’nın düşman istilasına uğradığında yaptığı çok etkin mitinglerle düsmanları tel’in eden, Cumhuriyet ilkelerine yürekten bağlı olan Darendeliler’i manen büyük ölçüde rencide etmiştir. "Çamur at, izi kalsın" örneği, yapılan bu haksız ithamlar, hala Darende’nin üzerinde kara bir bulut olarak durmaktadır.
Aradan yıllar geçmesine rağmen Darende ve Darendeliler’le ilgili gericilik ithamı zaman zaman ulusal basında ve fısıltı gazetelerinde yer almaya devam ediyor. Bu büyük bir haksızlıktır. Ne Darende ne de Darendeliler kesinlikle bunu hak etmiyorlar.
Yaşayan Darendeliler gibi ebediyete intikal etmiş Darendeli din adamı ve mütefekkirler de töhmet altına sokulmuş olup, bu eylem ve söylemlerle mübaret insanların kemikleri sızlatılmıştır.
Darende, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın arkadaşı Mustafa Necati’nin beldesidir. Tarih boyunca yetiştirdiği insanlarla büyük bir kültürel zenginliğe sahiptir. Türkiye’deki en büyük Halk Kütüphanelerinden biri Darende’de bulunmaktadır. Sadrazam Mehmet İzzet Paşa tarafından yaptırılmış, Kültür Bakanlığına bağlı olan ve Doğu’nun en önemli kültür kaynaklarından biri olarak kabul edilen bu kütüpheneden tarih boyunca Darendeliler güncel olarak yararlanmışlardır.
Darende T.C Devleti’nin bir ilçesidir. İran’ın Kum Kenti ile aralarında nasıl bir benzerlik olabileceğini araştırdım, bu iki yer hakkında bir benzerlik bağlantısı kuramadım. Neden aynı kuşkular, örneğin Hacı Bektaş-Veki, Hacı Bayram-ı Veli veya benzer din büyükleri için söz konusu olmuyor da Şeyh Hamid-i Veli için düşünülüyor?
Darende, topraklarında yatan değerli din adamları nedeniyle, ülkemizdeki önemli inanç merkezlerinden biri olma yolundadır. Darendeliler, Zaviye Mahallesi’nde gömülü Şeyh Hamid’i Veli Hazretleri, namı diğer Somuncu Baba’nın tanıtımı konusunda büyük çaba göstermiş ve bu büyük zatın adını ve ününü başarılı çalışmalarıyla yurt dışında bile duyurabilmişlerdir. Türbe ve Cami çevresine son derecede sağlıklı düzenlemeler yapılmıştır.
Tabii ki bu konuda ölçünün kaçırılmaması gerekmektedir. Darendeliler Cumhuriyetimizin en temel ilkelerinden olan Laiklik konusunda son derecede hassas insanlar olup, bu yönde meydana gelecek olumsuzluklara asla göz yummaz ve kabullenemezler. Bu hususlarda gerekli denetimlerin yapılması ve önlemlerin alınması ise Darendeliler’in değil TC Devleti’nin işi ve görevidir.
Ben bir Darendeli olarak; Cumhuriyet Savcılıklarına çağrıda bulunuyor, Darende’ye yapılan ithamların incelenme ve soruşturulmasını, doğruluk payları varsa gereken yasal işlemlerin yapılmasını, Darendeliler’in haksız ithamlardan kurtulabilmeleri için Darende ve halkının aklanmasını istiyorum.
Saygılarımla....
07 Haziran 2012
www.fikirplatformu.net www.antalyabugun.com www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.