- 1635 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
Zaman İnsan Ve Aşk İniltileri
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sedir ağacına yuvalanmış kuş misali, mevsimlere kafa tutuyorum içimden.
Nutku kesilmiş değil katledilmiş bir hâlin, paranoyası tükenmeyen telaşlarıyla başbaşa bırakarak kendimi.
Kavramlar kargaşa yarattığında üşür en çok insan. Bu bazen damak dondurur bir kışa denk gelir, bazen bir temmuz ortasına.
Belirgin bir ıssızlık hissedersin. Tüm tanıdıklar yabancılaşır; deniz çağırır bazen, bazı dik yakalarını savuran rüzgâr.Binersin iki numaraya
kimseyi, görmezsin, hatta tanımaz bile; tüm el kaldıranları bırakırsın ardında...
Boşaltmak istedikçe başından aklını, kurnası bozuk çeşme gibi akıtırsın gözlerinden zamanı. İsrafın haram olmadığı tek an budur!
Ve yalnızlık, hep en konuşkan zamandır!
Ve yanlış zaman türküleri gibi akar değdiği yerleri kavurarak. Bir yerde unutttuğun cigarayı arar gibi gider elin cebine.
Yalnızlık alışkanlığın tömbekisidir derler. Oysa o yokluğa alışamamanın göbek adıdır bir zamanların üvey gölgesinden...
Şair olmanın zamanla kavgası nasıl tükenirse o kadar unutur, satırlarını dodurmaya alıştıran zat.
Geri geri yürümek nasıl yaşanan anı geri sarmak değilse, sonuçsuz gelişmeli girişimlerin
tesirsiz olacağını sanmak da yanılgı olmaz mı aşkta! . Çözüldükçe bağlanmak
olur muydu yoksa unutmak!
Ve en tehlike arz eder durumdur.
gözlerini çıkarmak ister gibi ,diğerinin elini kolunu dilini sarmak için, -ya da susturmaya çalışmak-, birbirine tıpatıp benzer
iki ayrı kişi, aynı eyleme soyunmuş iki şiş gibi!
Hiç düşünmüş müyüzdür acaba ki; bir aşk eyleminin ürünüdür kazaklarmız- kışlık giysilerimiz!
Zaman ve insan iki kavram! içleri yaşamla doldurulması için var edilmiş . Zamansız yaşanmış ya da zamanın kibirli avuçlarına sığmamış
şeyler acılarımız olsa. unutmak istedikçe hatırladıklarımız da- kabul etmesek de -aslında ödüllerimiz. Kurguda aksaklık olsa o ’kader’ dediğimiz.
Ya da kuramda hata. Ne kadar seversen sev hep sopa hep son vuranda!
Rüzgârın yüksekleri sevdiğini öğrenen uçurtmalar gibi, bir yanımız hep deneme yanılma. Akarken kıymetini bilmediğimiz su
ve akıtmadan kadrini öğrenemediğimiz kova!
Melankolik inatlar oluşuyor zamanla. Eksnininde kayma olduğu zaman birlikteliklerin. Varlık hâlini darmadağın eder derece. Biliyoruz kaynama derecesi irtifa ile ilgili.
Demek yüksek perde ve büyük konuşmamak gerekli. Zaman; yaşadıkça var oldukça büyük efendi!
Bir yere hapdesilmiş su bile enerji üretirken garip ki; sakin kalma provalarında yenildiğinde, kızıyor insan kendine!
Şimdi az matematik; elleri bent sayalım suyu da sevgi! sıkı sıkı sarıldığında kollar potansiyel oldukça kuvvetli. Bentler yıkılınca
karşıkonamaz bir enerji, ne çıkarsa önüne alıp götüren derece. Bundan olmalı ki; tüm sevgililer gitmeye kuvetle meyilli.
Azaldı mı yıprandı mı tükendi mi kolların kandırma kuvveti, işte sana cezir! Kabuğundan sökülür şiir gibi.
Yarısı sen, gerisi Allah kerim!..
Bazı sular sadece kullanmaya uygun içilmiyor, yumuşatmak için arıtma cihazları var.
Ama onlar da insanlara uygun değil, dudaklara takılamıyor! çünkü haddinden fazla kireçli diller!
Yürümekle yollar, gitmekle uzaklar tükenmez ya. Gündüz gece farkı gibi bilinir. Frensiz bakışlarla postalanmış iki küs güvercin bile
insana yolunu kaybettirir. Ve bir tek zaman kalır ellerinde. Boş bile olsa ağırlığının sesiyle kendini ürketen kağnı gibi!
İşte boş zamanlarda; önce akıldan düşe, sonra yanmış küllerden dile düşen parçalara da ondan ’anı’ diyoruz belki!
Neden bir kişiyi kaybedince tüm dünyaya küseriz! Peki?
Sevmek münferit eylem bir kere. Taammüden planlı değildir çoğunluk. Ya bir tesadüfe değer, ya da iki ucu sana değen saf irislere!
Saflık bir değerdir! En zor bulunan, en iyi ederi de anlatır en iyi yola geleni de!
Ve bir insanın bir yolda mücevhere rastlama ihtimai trilyonda birdir, ama ya o yolda kazaya uğrama ihtimali!
Ve insan kumarı sever, hele de az sevmiş, meyletmişse. Oysa dünya nüfüsunun trilyon olma ihtimalini görebilme ihtimalini bile
bir tek Nasreddin hoca bile değil, sadece eşeğinin kuyruğu bilir!
İnanmak, işin hiç bozulmamış doğasıdır bir de. Mutlaka bir gün gelecek!
Oysa o ’bir gün’ ne kadar gelecek varsa ucundan tırnağından bile tanımaz. Ve gelen gidenle selam söylenir sadece!
alan, satandan umar ya , terkedilen hep kaybedendir.
Sonra zamanla musafa bulanmış gibi şiirler peydah olur, kalem düşer eline kazanmak adına
sallanacak son silah gibi!... İşte onlarda kaydedenlerdir!
Bir mücahit, kaybetse bile nasıl kahramanlık türkülerine söylemse, bu da öyle işte.
Önemli olan sonuş değil mücadele! Bu da kaybetmişliğin hazırlık evresi. Bahane, bahane... Dejavu...
Ve değişmeyen bir şey vardır bir şarkı söylenir durur kaybedenler kulubünde; adı, yaşamak olmasa da sevmek bâki!
Terk edilmişliğin payı var tamam bazı durumlarda ama seviyorsun yine neticede.
Skora katkısı yok diye, şimdi bir futbolcu ellerini mi kesmeli!
Neden bu mezalim neden insanlar bunca gölge sancısı çekiyor peki!
Neden sevmek az afili çokça çetrefilli!
Birey olarak hürriyet teminat altında devletçe, laf! Hatta anayasaya bile yazmışlar açıkça.
Fakat aldatılıyoruz sanki! Gerekli uyarı yapılmamış hukukta.
Bir tutar dalın olsun diye mi bu acaba hayata! Öyle olmalı sanırım yoksa;
Özgürlüğünüzü seviyorsanız, asla sevmeyin! hiç mi akıl etmezdi biri!
Bu da laf olurdu gerçi. Herkes kendi yarasını saracaksa hemşireler, sargı bezleri olmazdı.
Düz mantık ya hani; tüm çiçekçiler aç kalırdı, kuyumcular muhallebicilerden bile fakir!
Belki bir hayatı söndürürken birçok sektörü kurtarmanın adıydı sevgili!..
Ve hayat
Ve yaşam
Ve aşk...
Ve sen...
Ne kadar adını anmasam, ne kadar uzun cümlelerin şişkin anlamlarına da sığınsam yine değiverdin yalnızlığıma.
Ne kader!..
ToprağınSesi
.
YORUMLAR
Özgürlüğünüzü seviyorsanız, asla sevmeyin! hiç mi akıl etmezdi biri!
Bence de:) hatta ve hatta
İnsanın Yaşamsal hakkını elden alan sevmek fiilini işleyen vatandaşlıktan çıkartılacaktır
şeklinde bir madde konsa, bu maddenin değiştirilmesi ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ana kurallar arasına girse ne dersiniz :)
Hadi imza toplayalım defterde :))
Dün okumuştum yazamamıştım.Her zaman ki gibi çok güzeldi.Gönülden kutlarım değerli eserinizi.Saygılarımla.
Vurgun yemiş sığ su balıklarının şaşkınlığı biizmkisi...Elestten ebede sürgün bir yığın canlıyız.
Nedir bu arandığımız kalabalık caddelerde usta? Bir çocuğun çember sevincinde
keyiflenmemiz?
Der ya usta:" Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
Ey kanıma çakıllar karıştıran isyan"
Öyle bir şeyler işte...
İyi ki varsın yav.
Ruhça yükseldim valla.
Ve insan üşüdüğü yerde başlatır kıyamet sancılı ateşlere aşk közü biriktiren yanını!...
Sorguların eteğine özgün örnekler asılmış ...
Mandallar en etkili kelimeler olmuş...
Ve aşkın inleten cevapları aslında yaşamın utangaç gelini misali gölgesini sürmüş iç sesin duvarlarına!...
Yalnızlığın kehânetine sızar zamanın aşka bakan penceresi belki de bu yüzdendir sonsuzluğun kendine bu denli güvenmesi!...
T e b r i k l e r