- 1375 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ERKEKLER SOĞUK, ERKEKLER DUYARSIZ!..
Anlamıyor, anlayamıyorlar kadınları!
Neden?
Mavi patiklerinden dolayı!..
Zor erkek olmak!
Neden?
Mavi patiklilerin işi zor da ondan, mavi patikliliklerinden dolayı zor.
İşleri de zor mavi patiklilerin!
Neden?
Fıkra daha işin başında belirleyiciliğine vurgu yapıyor…
İki bebek yan yana yatmaktadırlar, üzerlerine de bir battaniye örtülmüş, bebeklerden biri, diğerine sorar: Acaba hangimiz kızız, hangimiz erkek? Diğeri, “Dur ben anlarım, bir dakika bekle” deyip battaniyenin altına girer, bir müddet sonra çıkıp, “Sen kızsın, ben erkek” der. Diğeri hayretle yanıtlar, “Aaa nereden anladın?” Yanıtı: Sende pembe patikler var bende mavi.
Minik bir fıkra ama ne kadar çok şey anlatıyor, daha doğar doğmaz ayrımcılık yaptığımızı, insan olmaktan önce, cinsiyete vurgu yaptığımızı, kadınların pek çok şeyi erkekten beklemesi gerektiğini, erkeklere pek çok ağır görev yüklendiğini!..
Epeyce şey daha sıralayabiliriz bu doğrultuda.
Bebeğiniz erkekse, öldürseler kimse size bebeğinize pembe patik giydirtemez, öncelikle baba karşı çıkar: Benim oğlum erkek, erkek adam pembe giymez! Sonrasında da, henüz erkek olduğunun farkında bile olmayan zavallıyı, maviler, kahverengiler, grilere beleriz.
Oyuncaklarını silahlar, arabalar, futbol toplarıyla sınırlayıp evcilik oynamasına izin vermeyiz, “Sen kız mısın” diye…
Biraz laftan anlamaya başladığında da, hemen sert bir ifadeyle ve ayıplayarak: Sus bakayım, ne o öyle kız gibi ağlıyorsun, erkek adam ağlamaz deriz her ağlamaya yeltendiğinde.
Biraz dert yanmaya kalksa, “Sus, ayıp, karı gibi dırdırlanma” deriz.
Erkek adam yükten korkar mı, o ne ki sırtla bakalım şunu…
Ay böcek var, al at ya da öldür şunu…
Bir tıkırtı duydum kalk bak…
Bavulları taşı…
Çocuğu taşı…
Ay o da ağrı mı, erkek adamsın, dayan…
Ne o öyle karı gibi, erkek adam ağır olur, aşkını belli etmez…
Zırt pırt, cıvık cıvık seviyorum demez erkek adam, bırak kendi anlasın…
Sana kadın mı yok be, ne koşuyorsun peşinden…
Ne o karı gibi gülüyorsun, erkek adam gülmez…
Daha epeyce şey eklenebilir bunlara da…
Şimdi ne yapsın bu zavallı erkek?
Daha doğduğunda renkleri engelle, sonrasında gözyaşını engelle, dertleşmesini engelle, aşkını, sevgisini dile getirmesini engelle, kahkahasını engelle, bavullara, hırsıza, böceğe onu koştur…
Sonra da şikâyet et: Erkekler kadınları anlamıyor, erkekler gereken ilgiyi, sevgiyi göstermiyor, erkekler soğuk, erkekler duyarsız, erkekler ev işine yardımcı değil, çocuklarla ilgilenmiyor, arabası daha kıymetli, futbol söz konusu olunca kimseyi görmüyor gözü…
Zor velhasıl erkek olmak ve de daha doğduğu an ömrünü kısaltıyoruz o soğuk mavilere beleyerek zavallıyı, sonrasında da hiçbir duygusunu yaşamaya izin vermeyerek, hayatı zehredip erkenden mezara gönderiyoruz!
Bence her renge, canlı renklere, cıvıl cıvıl renklere belemeliyiz doğduklarında, kız erkek ayırımsız. Sonrasında da, iki de bir hatırlatmamalıyız erkek olduğunu, kısıtlamamalıyız. İnsansın sen demeliyiz, erkek olmayı değil, insan olmayı öğretmeliyiz öncelikle, sonrasında da, aslında erkek olmanın ne demek olduğunu!.. İnsana özgüdür ağlamak, insana özgüdür dertleşmek, aşk, sevda insana özgüdür, dilediğince dile getir ve yaşa demeliyiz…
Otur dertleş gereğinde bir kadınla, otur ağla gerektiğinde onunla birlikte, tüm yükü taşıma, paylaş kadınla demeliyiz. Gülmek gerektiğinde de çekinme, o da insana özüdür, geç karşılıklı sen de gül kadınla birlikte, hatta kahkahalar at demeliyiz.
Ki mutlu olsun, mutlu edebilmeyi öğrensin, kadını anlayabilsin ve yaşayabilsin mavi patikliler de, pembe patiklilerle birlikte!..
Çocuklarına da bundan böyle, rengarenk patikler giydirebilsinler kız erkek ayrımsız!..
p.r.alkan
YORUMLAR
Ünlem işaretli bir erkek başlığı görünce şaşırdım ve yazıya baktım... :) Öncelikle bu konuda tebrik edeyim ki; okuru kendine çekecek bir başlık... Hele ki erkek okurları.
Güzel bir deneme özünde. Hangi bölüme neden katılmayalım ki? Tamamı hayatın gerçekleri ve yanlış düşüncelerin eleştirel dökümleri.
Buraya kadar tamam...
Bundan sonrasında benim isyanım var. Erkeği bu denli gaddar, bu denli nasırlı duygularıyla, bu denli ölüme götüren korkusuzlukla yetiştirenler kadın... İşte ilk tezat insan hayatında. Hani desem ki erkeği babası bu hale sokmuş; inanın "Hadi neyse" dememek mümkün değil. Ama kendisi erkeğinden çektiği sıkıntılara rağmen, bebeği olan erkeği öyle yetiştiren anneye ne demeli?
Hadi bunu da geçelim...
Genç kızken hülyalarla evlenip, kaynanasının kendisini kocasına kötülemesinden bitap düşmüş bir kadının, kendisi kaynana olunca aynı şeyleri yapmasına ne demeli?
Sanılmasın ki siz erkekleri masum ilan ederken ben kadınları kötülüyorum.. :) Asla yok öyle birşey... Ama bu harika denemeye de durum tespitleri eklemenin gerekliliğine inandım birden...
Akıcı tarzınız, sözcüklere hakimiyetiniz yazıyı çok hoş hale sokmuş...
Ki bana bu kadar uzun yorum yazdırdı :))
Tebrikler... Saygılar...
perihan reyhan ALKAN
Evet pek çok olayda, çoklukla kadını suçlamaktayım ben de. Eğitim aileden, özellikle de anneden alınır. Doğurmak değil, yoğurmak ve örnek olmaktır analık!
Kadınlarımıza çok kızıyorum bu konuda da, hele de iki yüzlülüklerine...
Babalarından, erkek kardeşlerinden,eşlerinden, damatlarından şikayet ederler ama iş oğullarına gelince farklı davranıp farklı beklentilere girerler ve o beğenmedikleri, sevmedikleri yanları, kendi oğullarına giydirirler hiç düşünmeksizin.
Pek çok konuda erkeklere kızsam da, kadınlara daha ziyade kızıyorum doğrusu. Çünkü dünya, yaşam, geri planda da görülse, kadının ellerinde ve iyi şekillenememişse, bu kadının suçu bence.
Selam ve saygımla iyilikler dilerim efendim.