- 662 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BABAMIN EŞİ ÖLSÜN - 10
- Komunizm , aslında bir ütopyadır ! Yani, gerçekleşmesi mümkün olmayan hayâldir, diye söze başladı Kemal Bey.
- Nasıl yani, diye merakla sordu Halil.
Sonra Ece hanım da söze girdi.
- Aslında çok iyi niyetli bir rejim modelidir. Fakat, Sovyetler Birliği’nde bile gerçekleştirilememiştir. Asla da gerçekleşmeyecektir.
Kemal bey :
- Sermaye, patron, zengin, yoksul diye bir şey tanımaz Komunizm. Herkesi eşit sayar. Herkes yeteneğine, gücüne, cinsine uygun işlerde çalışarak üretir. Elde edilen üründen, imkânlardan herkes eşit olarak yararlanır.
Ece hanım :
- İnsanlar, parasızlıktan doktora gidemez, ilâç alamaz, tedavi olamaz, ev alamaz, kira ödeyemez, okuyamaz, faturalarını ödeyemez diye bir şey yok ! Tüm hizmetleri halka devlet veriyor.
Kemal bey :
- Kimse mülk sahibi, sermaye sahibi falan değil. Her şey devletin. Evinin bahçesindeki ağaçlar, hatta tavukların bile devletin. Fakat sen onlara bakmakla yükümlüsün ve yararlanma hakkın var.
Halil burada söze atıldı.
- Çok güzel aslında !
Ece Hanım :
- Elbette çok güzel ama uygulanması mümkün olmadı ve olamayacak da !
- Peki ama neden ?
- İnsanoğlunun çok önemli bir zaafı var da ondan. Her toplumda , her rejimde mutlaka birileri gücü ele geçirip yönetime sızıyorlar. İşte onlar kendilerini halkla eşit olmayı asla kabullenemiyorlar. Halkı sömürme yoluna sapıyorlar. İşte burada da Komunizm bitiyor zaten !
- Yazık, çok yazık, diyebiliyor çocuk. Sonra da aklına takılan başka bir soruyu soruyor.
- Benim anlayamadığım bir şey daha var. Niçin, özellikle ülkemizde ve özellikle de Ülkücüler Komunizme ve Komunistlere bu kadar kin duyuyor ? Komunizmi neden o kadar kötülüyorlar ? Ahlâksızlık Komunizmin neresinde ?
-Suçlu olan elbette Komunizm değil Halil, diye cevap verdi Ece Hanım. Suçlu Komunizmi gerçekleştirmeyi vaad edenlerin, o zamanlar özellikle gelişmemiş ülkelerde çok sustimal edildiğine inanılan din olgusunu tamamen yaasklamaya kalkışmalarıdır.
Kemal Bey :
- Sovyetler Birliği’ne bağlı çok sayıda Türkî devlet vardı. Bunların da büyük bir çoğunluğu Müslümandı. Camiiler yok edildi, Kur’anlar toplanıp imha edildi, ibadet yasaklandı, sünnet bile yasaklandı.
- Ama saçmalık bu !
- Saçmalığın daniskası hem de !
- Sonunda Sovyetlere bağlı ülkelerin dış dünya ile ilişkileri en düşüğe indi. Bu ülkelere ’ Demir perde ülkeleri ’ dendi. Komunizmin ilk aşaması olan Sosyalizm bir ölçüde gerçekleştirildi hepsinde. Herkes üretmek zorunda oldu. Kimse mülk sahibi olmadı. Kimse tedavisiz, ilâçsız, okulsuz, evsiz kalmadı.
- Fakat hiç biri de gelişemedi bu ülkelerin. Halkları yoksulluktan inlemeye başlarken yönetimi ellerine geçiren zümreler refah içinde yaşadılar. Rejime karşı ayaklanmak isteyenlere ve dinlerini, inançlarını gizlice yaşamak isteyenlere zulmettiler.
- Gün geldi, Sovyetler Birliği dağıldı. Ülkeler birer birer bağımsızlıklarını ilân ettiler. Din yeniden yaşanmaya başladı. Dış dünya ile yeniden ilişkiler kuruldu. Fakat çoğu yine de Rusya’nın etkisinden kurtulabilmiş değil.
- Şimdi bazı şeyleri ben de anlayabiliyorum. Komunist deyince dinsiz demeleri bu yüzden. Oradaki Türklere yaptıkları zulümden dolayı da özellikle Türk Milliyetçilerinin ve Ülkücülerin düşmanlığı buradan geliyor.
- Fakat ortada bir yanlışlı yok mu ? Kötü olan Komunizim mi yoksa onu bahane ederek dini yasaklayan Sovyetler Birliği mi ?
Konunun bayağı derinleştiğini hatta kendini aştığını anlayan çocuk, yerinden kalkarak,
- Hepinize çok teşekkür ediyorum. Kafam ne kadar karışsa da oldukça aydınlandım bu konuda. Sizi tatil gününüzde kendi sorunlarımla meşgul ettiğim için çok özür dilerim.
- Ne demek oğlum. Her zaman bekleriz. Yine gel tamam mı ?
Gözleri kıza takıldı Halil’in. Acaba o da tekrar gelmesini ister miydi ?
- Gel bakalım sana ünlü bir Türk Komunistin kitabını vereyim bu defa, deyip bir Nazım Hikmet kitabı uzattı Ece Hanım.
- Çok teşekkür ederim Öğretmenim.
- Yalnız bu defa okulda değil de evde oku. Başkaları pek görmesin olur mu ?
- Merak etmeyin Öğretmenim.
Kapıdan Sevim uğurladı. Son olarak onunla tokalaşırken yine elleri hatta dudakları bile titredi..
Yolda yürürken iki soru sordu kendisine :
- Sevim’e âşık mı oluyorum ?
- Ben bir Komunist miyim gerçekten ?
Devam edecek
Fikret TEZAL