- 1289 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AYDINLI TEKESİ
AYDINLI TEKESİ
1
Pazaryerine iki yıldır çobanlarım beni götürüler satmaya çalışırlardı. Bu cumartesi Dörtyol mal pazarına geldiğimizde, çok farklı bir insan gördüm. Hem çobana benziyordu, hem her türlü insana benziyordu. Üstelik çok ta farklıydı. Hemen içimden bu insana satılmayı düşledim. Sürüyle gitmeyi zorsunmaya başlamıştım. Sekiz yaşında idim, bu keçi ırkı için yaşlılık demekti. Küçükken büyük acılar içinde iğdiş edilmiştim. Aile içinde tekeden çok bir çoban yardımcısı gibi görülüyordum.
Gözüme kestirdiğim Ali hoca dedikleri adam beni satın almalıydı. Yanımıza doğru geldiğinde sokuldum, yanında durdum. Kendisini kokladım. Bana iyice baktı.
-‘’Bu teke Aydınlı tekesine benziyor, yirmi yaşına kadar bunlardan besledik’’. Dedi, sahibim olan Salih’te;
-‘’ bu tekeyi sana vereceğim.’’ Dedi. Bir uzun pazarlıktan sonra beni al hoca sattılar.
Ali hoca iki küçük çebiçle beni 80 model Skoda marka pikabına bindirdi. Dağın eteğindeki havadar güzel bir köye ulaştık. Pikap durunca Ali hocanın iki günlük civcivleri sevinç çığlığı
Atmaya başladılar. Ali hoca pikaptan inip civcivlere yem ve su vermeye gitti. Koltuk altına hemen bir kedi koştu minik yavrularını emzirmeye başladı. Ali hoca burada kedinin yavruları olduğunu bilmiyordu.
Ben bağsız ve ipsiz olarak bahçede uzun süre dut dalı vesaire yayıldım. Akşam bizi ayrı bir yere koydu Ali Hoca bir nevi karantina koğuşuydu bu. İki küçük çebiç bana çok ilgi gösteriyordu. Biri yerli, diğeri Halep keçisi cinsiydi. Halep keçisi cinsinden olana karşı ben de bir aşk başlamıştı. Bana her şeyi unutturuyordu, hatta iğdiş olduğumu bile.
2
Ertesi gün pazardı. Ali hocanın sürüsünü oğlu gütmeye götürdü. Biz içerde karantinadaydık. Bir üzücü durum söz konusuydu. O gün orada bir koyun kesilecekti. Koyun bir doktorun adağıydı. Koyuna biraz yem ve su verildikten sonra, doktor da geldi ve arkadaşımız feci şekilde boğazlandı. Bizler bu şekilde ölmekle insan midesinde yeni yaşama kavuştuğumuza inandığımızdan bu işlemi bir kentler arası yolculuk olarak değerlendiriyorduk. Kin ve küskünlük biz hayvanlarda görülen bir şey değildi. Yavrumuzu kebap eden kişi bize gelip su verdiğinde hiç kin duymadan o suyu içerdik. Üstelik o anda elinde yavrumuzun eti olsa da.
Adak etini dört eşit parçaya ayırdılar. Birini Doktor Kemal Bey götürürken, biri eve ayrıldı. Kalan kısmını da dağıttılar. Bu arada yavrulu kedi de bir parça pay kapabildi. Gelip yakınımızda o eti büyük bir zevkle yedi. Halebî çebiç ağlıyordu, ben de ağladım bir süre. Sonra bizi bahçeye yayılmaya bıraktılar. Ortalık kan kokusunda geçilmiyordu. Suyumuzu da bir kovadan verdiler.
Bir hafta sonra sürüye karıştırıldık. Dağa doğru yöneldik. Bana tüm herkes derin bir ilgi gösteriyordu. Çok az bulunan boyda ve zarif hareketlerim köylülerin ilgisini çekiyordu. Halebî çebiç yanımdan hiç ayrılmıyordu. Kendisine karşı olan aşkımı hissetmekteydi. Farklı dallardan bir süre yayıldıktan sonra, bir su havuzuna geldik. Ali hoca herkesi suya atıp serinletti. Sonra da benimle birlikte havuza girdi beni iyece yıkadı. Akşam ağıla döndük, yeni sürüye katılan bizim üçlü bir köşeyi işgal etti. Bize kimse karışmak istemiyordu. Eskilerden topal bir keçi bir konuşma yaptı bizim yeni geldiğimizi ve sürünün yaşam tarzını incelememizi ve genel huzuru bozacak bir tavıra girmememizi köylünün çiçeklerinden uzak durmamızı bir yığın önerilerde bulundu. Kimsenin bir diyeceği olup olmadığını sordu. Ses çıkmadı, birer dut yaprağı dağıtıldı toplantı sona erdi. Uykuya daldık. Derin bir uyku çektik,
Bir ay bu halde geçti. Artık haziran sonları gelmeye başlamıştı. Temmuz ortasında beş keçi daha aramıza katıldı. Bir tanede genç iki yaşında teke sürüye katıldı. Bu dişi keçilerin doğurmasını sağlayacaktı. Ona özel bir bakım yapılıyor bol bol arpa veriliyordu. Benim sessiz akıllı ve durgun yapım bu tekenin hiç hoşuna gitmedi. Birkaç sefer bana vurmasına da aldırış etmedim.
3
Aylar hızla geçiyor, halebî çebiç sıcaklığını ve dostluğunu kusursuz gösteriyordu. Ala teke keçilerin bir kısmını gebe bırakmıştı. Temmuz sonlarında Halebî çebiçte tuhaflık hissettim. Vücudu ısınıyordu, fazla hoplayıp zıplamaya başlamıştı. Bol bol meleyordu. Durumu anladım. O gece sabaha kadar ağladım. Onun ala tekeye yaklaşmamasını istedim. Gözyaşların nedeniyle yaklaşmayacağına söz verdi. Birkaç gün sonra Halebî çebiç rahatladı. Bir ay sonra da onun hamile olduğunu benden gizli ilişkiye girdiğini anladım. Onu çabucak affettim. Doğanın yasasına karşı gelmek ilkemiz olamazdı. Kışın yavrular doğmaya başladı. Yavrulara insanlara saygılı olmak hiçbir dili konuşmamak, düşünüyor olduğumuzu belli etmemek ilkemizi her yavrunun annesi onu saatlerce yalamakla kavratırdı. Biz yanımızda etimizi yiyip bize su veren bu insanlara saygımızda kusur etmeyi düşünmezdik. İğdişliğim ve sevdam halebî keçiye aynen devam ediyordu. O da beni seviyor, aşkımız evrenselleşiyordu.
Ağıla dâhil olmamızdan bir yıl geçmişti, ağıla bir geyik getirip koydular. Yaralıydı, yarasını yalıyordu. Biz de onu sırayla yalamaya karar verdik iyileşsin diye. Yaladıkça dilimiz açıldı. Bir isyan ruhumuzu sarmaya başladı. Geyik hızla iyileşiyordu. Bize bir konuşma yaptı.
-‘’Dostlarım beni günlerce yaladınız. Diliniz çözüldü, vicdanınız eylemlilik durumunda.
Başkaldırmak ve kurtulmak zorundayız. Doğanın nesnesi, etsel obje olma durumumuz sona erdi, artık doğayı ele geçireceğiz, özgür olacağız. Dağda gizli bir pınarımız var, oradan su içen dişilerimiz amazon olacak. Erkeklerimi apollon olacak, iğdiş teke de genç ve yakışıklı olup halebî çebiciyle mutluluğu ve doğayı yakalayacak.’’ Uzun alkış aldı geyik kardeşimiz, dağa doru yola çıktık. Arkasında tazı olan av hayvanı gibi koştuk. Çoban bizi sonsuza kadar yitirmişti. Özgürdük gizli pınara koştuk suyumuzu içtik.
-son-