B12
Yağmurlu havada sana su yok! diye başladı tüm konuşma.
İçimize içimize işleyen bu radyonun dj’yi nerede diye mırıldanırken. Biri kulağıma adını fısıldadı. Dönüp arkama bakmaya bile fırsat vermeyen zaman yine yapacağını yaptı. Kırdı dizini oturdu yanı başıma. Ve ben henüz uykusu yeni kaçmış ölüm gibiyim.
Tarih: Dün
Yine hatırlamıyorum annemin yemekte ne yaptığını. Yedim mi yemedim mi onu da hatırlamıyorum. Arkadaşlarımın deyimine göre B12 kullanmam gerekiyormuş. Gittiğim eczane bütün B serilerini kapsayan bir ilaç uzattı. Aldım. Tok karnına içtim. Yine ne yediğimi unuttum. Bir an unutmanın işime geldiğini düşündüm. Ve bir an sevdiğim kadını hatırladım. Dört köşeli ve ucu soyulmuş bir sandalyeye oturdum. Yine sevdiğim kadını hatırladım. Bir an sağ elimle ucu soyulmuş sandalyeyi biraz daha kanattığımı farkettim. Duraksadım. Bu sefer sol elimle sandalyenin diğer tarafını soymaya başladım. Bitmişim haberim yok. Bitirmişim haberim yok. Üstüm başım kan içinde. Kırmızıyım. Gözüm masada. İkinci el yalnızlık gibi telefona uzanıyorum. Kırmızıya bulanmış cümlelerimi soyuyorum aynanın karşısında. Kırk parçaya bölünüyorum. Cam kırıklarının arasından rüzgar sızıyor içime. Ve aklıma annem geliyor. Bu dünya da üstüme en çok rüzgar mı titriyor. Yoksa annem mi bilemiyorum. Tüm mevsimlere inat Eylül çalıyor kapımı. Acemi bir misafir gibi kimsin nesin demeden içeri sızıyor yalnızlık. Ve ben gidiyorum.
Tarih: Yarın
Tanrı, perdesini açıyor yine gökyüzünün. Gözlerimi kıstırarak uyanıyorum sabaha. Kime doğuyor bu güneş bilmiyorum. Ama bu sefer geceyi ben öldürdüm. Komidinin altında saklı sevdiğim kadının fotoğrafı ve cüzdanımda saklı isimsiz bir kaç hece.
Gazetelerin 3. sayfasına yazılmış bir özleme uyanıyorum. Her sayfa da inadına ölüm listesi taşıyor parmaklarım. Ötekilerin yanına ayırıyorum kendimi. Ve ben kayboluyorum.
Tarih: Şimdi
Pişmanlığını yanında taşıyan bir kadın var karşımda. Sorsam sorumlusu ben olacağım kaçırdığı tüm trenlerin. Susuyorum.Kahkahası düşüyor içime gemilerden el sallayanların. Aklımı karıştırıyor yüzüme düşen gölge. Ve yasadışı bir ayrılık tutuyor elimizden. Kara bir buluta gidiyor sesimiz. Ve ben düşüyorum.
Tarih: 7 Temmuz Cumartesi
Çorabımın tekini arıyorum yine. Bulamayışım henüz uyumak isteyişimden.
İyi uykular
YORUMLAR
Unutkanlık giderek kalıcı olmaya başladı. Ne kara üzümler ne dalaklar yedim. Ne küçük taşlar bıraktım gittiğim yerlere. Geri dönerken kimselere sormayayım diye... Saat kaç . bugün ayın kaçı. .hangi aydayız. yıldayız diye sormayı bıraktım. Telefonuma bakıyorum gerektiği zaman.. Bir baktım ki ben unutkan değilmişim..Çevremde gördüğüm vefasız umursamazlar.Bende yok bunlardan . varsın ayımı . günümü yılımı hatırla mayayım, çakıl taşları koyayım kaybolmayayım diye. insanlığımızı unutmadık bu bize de çevremize de yeter.Önemli olan benliğini kaybetmemeli değil mi? B12 EKSİKLİĞİ OLAN BİRİ OLARAK YAZINIZI BÜYÜK BİR ZEVKLE OKUDUM. KOLAY KOLAY UNUTMAM ))) TEBRİK VE SAYGILARIMLA..
Röntgenini çekmek lazım uyku ile uyanıklık arasında kalan tüm zamanların.Sonra raporu yazıp enjekte etmeli damarlarımıza. Hatta bazen kanını değiştirmeli yani k/an vermeli k/ana ihtiyacı olanlana. Yakasının bir iki düğmesini açık bırakmalı ki sol üst cebinin güler gibi karşılamalı kendi ile karşılıklı oturup kadeh tokuşturmalı dolmakalem, masanın üzerine konmuş binbir çeşit mezeyide unutmadan.Bakın işte bende unuttum ne yazacağımı. Gülecek miydim, ağlayacak mıydım ötekilerinin minik uykularına. Yok yok galiba uyumayı da unuttum uyanmayı unuttuğum gibi.E peki benim bez bebeğim nerde. Ziyanı yok arıyorum bulacağım mutlaka yıkılan tapınakların arasında.
İyi uykular sayın Dağ. Uyuya kalmak uyanmaktan daha güzel.
"Dört köşeli ve ucu soyulmuş bir sandalyeye oturdum. Yine sevdiğim kadını hatırladım. Bir an sağ elimle ucu soyulmuş sandalyeyi biraz daha kanattığımı farkettim. Duraksadım. Bu sefer sol elimle sandalyenin diğer tarafını soymaya başladım. Bitmişim haberim yok."
Sol yanım kırk parça :(
...
Geceyi öldürmek her yiğidin harcı değildir...Aydınlık yüreğine selam olsun.
Saygı ile.
Anlam ve ifade duygu ve düşünceler benzetmeler, kayboluşlar, arayışlar, yaşamışlıklar yaşanılacaklar yerli yerinde yansıdı bizlere.
Kaybediştir onu daha çok özel ve güzel kılan belkide sonsuz hissediştir terkediştir herkesten çok yanımızda kalacağına inandığımız yanımız.
Onsuz bir yarımız yok adeta, bin yanımız ise eksik kaldı ve hep kalacakta. yinede yazarız yazarız bitmez hem sevgileri hem bizde bıraktıkları izler. Yapılacak tek şey tatlı tebesümleri ile hayata tutunmalarımıza hala eşlik etmekteler.
Ansızın uyanıp onun bizlere yaptığı gibi yapabilmek gerek yeniden yepyeniden...
İyiki yazılmış satırlar B12 tadında ilaç misali... Hani hiç bir şey yapamasakta duyguları yansıdı yaşama sizlerin satırları bizlerin okuduklarıyla. Anaç yüreğimle gönülden teşekkür ediyorum. Sevgi ve Saygılarımla
Tanrı, perdesini açıyor yine gökyüzünün. Gözlerimi kıstırarak uyanıyorum sabaha. Kime doğuyor bu güneş bilmiyorum. Ama bu sefer geceyi ben öldürdüm. Komidinin altında saklı sevdiğim kadının fotoğrafı ve cüzdanımda saklı isimsiz bir kaç hece.
Gazetelerin 3. sayfasına yazılmış bir özleme uyanıyorum. Her sayfa da inadına ölüm listesi taşıyor parmaklarım. Ötekilerin yanına ayırıyorum kendimi. Ve ben kayboluyorum.
Anlaşılan yazınızı bu sene Temmuz ayında yayınlamışsınız.Ben,bir ay boyunca köyümüzde (Yelli Köyü) idim.Eşimin kabrine yakın olmak için gidiyorum,rahmetli olalıdan bu yana.
Yazınız değişik
İçinde unutkanlık var,hasret var, sevgili var.Zaman var.Tanrı var.Var oğlu var.
İnsanlara düşüncelere sevk ediyor.Sürüklüyor.
Tebrikler.Selamlar
İnsanı düşündüren ibareler,ifadeler mevcut.
Goethe der ki:
"En mutlu sözcük bile gülünç duruma düşer
Onu dinleyen kulak çarpıksa eğer."
…bunu ifade edişimizin elbet bir mânâsı var.
Yazının zihnimizde uyandırdığı düşünceler. Her ne kadar unutmak üzerine kurgulu bir yazı gibi görünse de aslında unutmadıklarına dikkat çeken bir söylem söz konusu.
Ve bunun farkına varılmasını isteyen bir gizli istek var yetkin gizli bir vurgu eşliğinde.
Elbet her birimizin hoşnut olmadığı bizi ölümlere uyandırdığı nice uyku sersemliğiyle sınanıyoruz.
Yazının ilk bölümünü ele aldığımızda böyle bir girizgâhla aslında yazının ruhuna farklı bir bakış açısıyla bakmamızı işaret edercesine bir not düşüş gibi okuyorum bu bölümü.
Tarih yarını gösterirken güneşe inat bir dışsal koşullanma ile ölüme yapılan vurgu bezginliği
ifâdesi gibi geldi.
Gecenin gündüzü izlemesi gibi; gölgesinin bedenini izlemesi ard arda zaman içinde yer değişen bir durum bir hâl sergiliyor. Kayboluşa meydan okurcasına kendini ayırmak istemesi bundan olsa gerek.
Aslında beni en çok düşündüren yazının son bölümünde gelmemiş bir tarihe not düşülmesi.
Sanki olacaklardan haberdar ya da kendinin farkında olduğu bir süreç gibi.
***Oldukça güzel farklı bir yazı idi. Yazılanların ardına bir göz not düşüş.
Tanrı, perdesini açıyor yine gökyüzünün. Gözlerimi kıstırarak uyanıyorum sabaha. Kime doğuyor bu güneş bilmiyorum. Ama bu sefer geceyi ben öldürdüm. Komidinin altında saklı sevdiğim kadının fotoğrafı ve cüzdanımda saklı isimsiz bir kaç hece.
bence sen hiç susma sadece yaz nefisti soluksuz okudum ama bu dizler büyüleyiçiydi yüreğine sağlık ablam kandilin kutlu olsun saygılar.
B12 kesinlikle çok önemli yöneticim aman ! Yemeli ve yedirmeli.! Sevdiklerimize ...bol miktarda. bol balık , et, süt, yumurta....gerekirse zorla.
Dili ve anlatımıyla çok güzeldi.Büyük geçmiş olsun...Rabbim tüm hastalara şifa versin bu mübarek günün yüzü suyu hürmetine.En kalbi duamdır.
Tebrik, beğeni ve saygılarımla.
Cümleler devrik değil bu mevsim ve trenlerin dumanı ile kararıyor aydınlık sol yanım. Dilde tükenen, serde başa bela hâtıralara sadâkat. Hayâtı bâzen önemsememeli mi dersiniz, derim. Bahçemdeki papatyalar da öyle söyler. Şimdi bahçem yok ama çocukluğumda olanı seviyorum hâlâ. Saflığa dâir her şeyi oradan aldım, onun içûn güzel her şeyde annemi hatırlarım ben de. Gün içinde kaç kerre aradığımı bilmesem de B12 eksikliği onun hayâtımdaki en değerli varlık olması durumuna etkisiz kalıyor kesinlikle. Kırmızı cümlelere etkisiz kalması misâl…
Böyleli hâllerde mübahtır.
Ve:
Gerçek her zaman asildir ve gidişler de öyledir.
Ya kalışlar...
Kalanların duruşu? Geride kalanların duruşu?
O da asil olmalı, o da asil olmalı. Kan kusacaksa sol yan, bir mendilin bilecek bir de gelen Azrail'in!
Şimdi öksürüp hemen sil baştan alıyorum cümlemi. Yüksek sesli cümleleri sevmiyorum ben mânâ gayrı olmasa da..
Hemen ilk işi denize bakmak olmalı, suya. Hani kahve fincanını yıkatır ya falcı kötülük hemen aksın diye öyle işte; “göz en son gördüğünü ve kulak en son duyduğunu sulara bıraksın” deyi hemen su kenarına kaçmalı… Whitney Houston gibi olamasa da nâmeleri olabildiğine yüksek sesle şarkı söylemeli ve unutmadan tabii kayığa binmeli. Elini suya değdirmeli, suya dokunmalı ve gökten aksini izlemeli.
Suya konuşmalı ve su’dan olmaya duâ etmeli, onun gibi kalabilmeye rûh’un…
Perde bıçak kesiği gibi değil ama tam zamanında çekilmeli, en şeffaf hâliyle.
...
(Hâlbuki vâr olan sâde ama hep sâde üç nokta...)
Bir an senaryo yazmak istedim, daha önce monolog çalışması düşünmüştüm lâkin şimdi bir orduyu oynatasım geldi kalemin ucunda. İnanamazsınız, heyecandı. Biliyor musunuz, çalışmalarınızda her zaman bağlaç hâl eki gibi oluyor ve ben genelde ilk bağlaçta sol üstteki “geri” yazan yere tıklamak istiyorum ama bu sefer etkilemedi. Ve henüz yemek yememiş olmanın da etkisini hesaba katmadan söylüyorum ki farklı bir dili olduğunu hissettim; titrer gibi nefesimin ritmini dinledim ve kutlamadan sayfadan ayrılmak bir nevi ayıp gibi diyerek izninizle düşüncelerim, aynamda.
Bu arada B12 mi... Dodex efendim dodex, birebir.
Bâkî muhabbetle.
Esen Kalın.
Habib Bey merhabalar güzel bir yazıydı fakat unutkanluğın önün geçmek için B12 ihtiva eden ilaçlların yanında dinlenmeyi,Balık,et,yemeyi ve balık yağı içmeyi denemek lazım niteratürde bunlarda geçerlidir değerli dost güzel açıklayıı yazınızı beğenerek okudum tebrikler,saygı ve selamlar Bu arada Mübarek Berat kandilinizide tebrik ederim.
Bilal YILMAZ