- 928 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İzinli tutsaklık
Buluğ çağına gelmemiş çocukların duvarlara çizdiği kalp resimlerinin içine isimlerimizin ilk harflerini yazarak yürüyordum kaldırımlarda. Ne zaman bir kalp resmi görsem, bir duvarda ya da bir kâğıt parçasında yüzün iniyordu perde perde gözlerime. Bir kalem alıp isimlerimizi yazmak geliyordu içimden, tutamıyordum kendimi. Gökkuşağındaki bütün renklerden birer kalem alıp rengârenk isimlerimizi yazıyordum resimlerin içine ve etrafına. Ben yazıyordum başkaları siliyordu inadına, kıskanıyorlardı seni sanki. Nöbetler bile tutardım bazen, kimse bilmezdi. Gece yarıları başıboş gezen, deli divane, ayyaş sanırlardı beni.
Sonra kalp çizmeyi öğrendim, başkalarının kalbine isimler yazmaktan vazgeçip, kendi kalbime yazmaya başladım. Şehrin en güzel kalplerini ben çizdim. En güzel renklerle isimlerimizi yazdım. Ama hiçbir kalbin içinden ok geçirmedim, kanatmadım hiç bir kalbi, çünkü içinde senin ismin vardı. Hiç bir kalbide ikiye bölmedim ve hep ortaya yazdım isimlerimizi, ayrı köşelerde kalmasınlar diye.
Sevgim büyüdükçe büyüdüm, gece yarıları sloganlar yazmaya başladım. Seni ve beni, duvarlara, yollara hatta yoluma çıkan kaldırımlardaki arabaların camlarına bile yazardım. Her defasında yakalanıp nezarethanelerde sabahlardım. Döverlerdi beni, her slogan için ayrı hesap sorarlardı. Gaz lambalarının isli ışığında duygularımı taciz ettiler, hırpaladılar, kara çaldılar yüreğime. Hep seni merak edip, sordular sabahlara kadar. Söylemedim adını sana bir şey yaparlar diye. Sevdamı üstü kapalı anlattım hep, haklı değildim belki ama suçlu da değildim. Mağdur ettiklerim kadar mağdurdum bende. Ama sen bilmedin, bilemezdin çünkü aynı mahallede oturmuyorduk seninle. Ve senin mahallene gelip yazmaya korkardım. Seni bulurlar diye hep başkalarının mahallelerine yazardım…
Şiirler yazmaya başladım sonra, bildiğim en sevgi dolu kelimelerle süsledim hislerimi. Duyarsın ya da okursun diye sadece senin anlayacağın dilden yazardım hep. Bazen öyle şeyler yazardım ki, sen bile şüphede kalırdın, acaba bana mı yazmış diye. Sevinir miydin, üzülür müydün yazdıklarıma bilmem. Ama hep senin için, hep seni düşünürken yazardım. Alay ettiler benimle, yazdıklarımla, senin için sarf ettiğim kelimelerim ve cümlelerimle. Hiç biri zoruma gitmezdi çünkü bilirdim yazdıklarım ne kadar kötü olursa olsun sen severdin yazdıklarımı.
Şimdi elimde boya kutusu inadına karanlığa boyuyorum yazdıklarımı ve çizdiğim kalp resimlerini. Yüreğimden değil ama yeryüzünden siliyorum ismini. Anladım ki kalp içine yazılan isimler değil sevgime sebep olan, onlar sadece sevgimin meyveleri. Nasıl olsa yazdıklarım sayesinde artık herkes aşina ismine. Yüreğime sığmayan ismin şimdi herkesin aklında belki de kalplerinde. O yüzden ben kendime kalan seni yüreğimde saklamaya karar verdim. Mutluluklar paylaşıldıkça artar, dertler paylaşıldıkça azalır derler ya. Ben de paylaştıkça azalacağından, bende biteceğinden korktum. Çünkü sen benim derdimsin. Ben ki kutsal bir görevmiş gibi hiç aksatmıyorum seni düşlemeyi, dertler insanı olgunlaştırır diye. Çocuk başıma yapayalnız kalma hissiydi belki de seni içimde büyütmeme neden olan.
Bir gün eline geçerde bu yazıyı okursan, sana yazılmış bir mektup say. Ama kendini borçlu hissetme, yüreğinde bir yer istediğimi sanma. Beni sende büyütme, sadece bende ki senle büyümeme izin ver….
02/07/2012 Erzincan - Üzümlü
Adem Yıldırım
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.