HAYAL VE SON NOKTA
HAYAL VE SON NOKTA
Hepimiz hayal kurmayı çok severiz, öyle değil mi? Önce masmavi bir
gökyüzü, kıyıya çarpan denizin suları ve yalnızlıkla baş başa… Genelde
hayallerimiz böyle başlar evet, biliyorum. Hiç olmazsa benim hayallerim
böyle başlar. Çünkü hayallerimde hep huzur ve mutluluk ararım. Bu da
bana hep deniz ve martıları anımsatır. Martılar… Onların uçuşunu izledikçe
derin düşünceler sarmalar beni ve sonra kendi benliğime kavuşurum…
Her şeyden uzak, sakin ve özgürlük… Engelde yok; düşün, kur kurabildiğin
kadar hayallerini.
Peki gerçek hayatı? Ona da bu kadar güzel bakabiliyor muyuz? En
azından bunu becerebiliyor muyuz?
Yolda yürüyorum. Kimisi işinden ayrılmış, kimisi evdekilerle kavga
etmiş, kimisi okul derdinde, kimisi de fazla düşünceli… Her şey,
herkes ama herkes çok farklı. Ben ise sadece onları seyrediyorum, acaba
biri çıkıp avazı çıktığı kadar bağıracak mı, her şeye ‘DUR!’ diyebilecek
mi? Bekli de bir kavga ya da barış… Her neyse işte; zaman, dakika,
saniye… Hepsi öyle bir işliyor ki hiç durmaksızın… Peki az sonra zaman
duracak mıydı, her şey bitecek miydi? Derken bir de bakıyorum ki arabanın
ani freni ile bir adam yere yığılıp kalıyor ve onun için zaman durdu
diyorum. Zaman bize nasıl nokta koyacak acaba? Hayretle onu da
izliyorum.