- 975 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Hayatı Kaçan Değil Paylaşan Kazanır.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayatı kaçan değil, paylaşan kazanır.
Bir insan için yalnızlık; en büyük yoksulluktur. İnsan sadece dinlenip düşünmek için yalnızlığı tercih eder. Onun dışındaki yalnızlık yoksulluktur. Kendi akıl ve iradesiyle kim yalnız kalıp yoksul olmayı ister.
Dinlenme ve düşünmek için ayrılan zamanlar dışındaki bütün yalnızlıklar sonunda karanlığı, cehaleti, fitneyi, fücuru, kötülüğü, eziyeti, düşmanlığı, işkenceyi ve zulmü oluşturur. Zamanla da insanı, insanlıktan çıkarır. İnsanı ya azgınlaştırır. Ya da sıradanlaştırıp değerini düşürür. Onun için sosyalleşmeyen yalnız insanın toplum içinde hiçbir değeri, kıymeti olmayacağı gibi yaşadığı yerinde kıymeti değeri olmaz.
Bir düşünün İstanbul’un her iki yakasında birbirinden habersiz birer kişi yaşamış olsa, hiç İstanbul, İstanbul olur mu? Demek ki, İstanbul’u İstanbul yapan insan yoğunluğu, insanın birbiriyle olan paylaşımı, sosyal oluşudur. Onun için insanlar birlikte yaşamış olmasalardı! Bu gün İstanbul, İstanbul olmazdı. Demek ki, İstanbul’u İstanbul yapanda, İstanbul’u tarihleştiren de insanın çokluğu, zenginliğidir. Demek ki, insanın olmadığı bir yer cennet olsa bile sıkıcılığı ile cehennemden farkı olmaz.
Bir yeri değerli kılıp değerine değer katan, orayı güzelleştirip kıymetlendirip büyülten şey insan kalabalığı, insan çokluğu, insan yoğunluğudur.
İnsanın olmadığı yer yazıdır, tenhadır, yalnızlıktır. Yazıda, tenhada, yalnızlıkta insan yetişmez, yetişse de eğitilip terbiye edilmez. Ancak doğal hayat içinde yaşadığı ile kalır. Yeterince gelişip olgunlaşma sağlayamaz. Görmediği için görgüsüz olur. Boşuna denmemiştir, Üzüm üzüme bakarak kararır. İnsan, insana bakarak öğrenir ve eğitilir. İnsan kalabalığında oluşan sevgi içindeki paylaşım her yeri tenhalıktan ve yalnızlıktan kurtarır. Yaşanılan mekânı mamur eder, cennet yapar. İster istemez mamur edilmiş güzel bir çevre de insanı da insan yapar.
Ancak doğal hayat, ölçülü yaşama bağlı denge üzere oluşturulduğundan doğal hayatın da dengesi bozulmayıp her haliyle her dokusunun korunması gerekir. Çünkü hayatın dengesi, yaşam ölçüsü üzerine oluşturulmuştur.
Doğal hayatta her şeyin bir kararı var. O karar ölçüdür. Bu ölçü insanı, insan yapar. İnanında toplum içindeki farkındalığı gelişip artıkça insan sosyalleşir. Paylaşımcılığı artar. Dolayısıyla insan sosyal bir varlıktır. Onun için bazen bir arada kaynaşıp paylaşmayı, bazen de yalnız kalıp dinlenip düşünmeyi tercih edebilirsiniz. Ama sürekli ne kalabalığa katlanıp yaşayabilirsiniz ne de sürekli yalnız kalıp yalnız yaşayabilirsiniz. Çünkü sosyal bir hayat paylaşılmadan yaşanmaz.
Yalnızlık, kişinin kendi iradesiyle özgürlüğünü kısıtlamasıdır. Özgürlüğü kısıtlanan bir insanın güzel bir hayatı, doğru ve güzel bir yaşantısı olduğu söylenebilir mi?
Ancak süreklilik arz etmeyen her yalnızlık, bilgeliktir. Fasılalı yalnızlıklar bilge kişilerin işine yarar. O nedenle de sürekli yalnızlık bir tek Allah’a mahsus bir olgudur. O da zaman ve mekândan münezzeh olup hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmamasındandır.
Bir de yalnızlık geçimsiz ve korkakların işidir. Onun için geçimsiz ve korkak olanların işine yarar.
Benim düşünceme göre ara sıra insan kafa dinleyip kendini olgunlaştırmak için yalnız kalabilir. Bu her kesin yapması gereken normal bir yalnızlıktır. Bunun faydası var, zararı yoktur. Ama sürekli yalnızlık zaman içinde herkese zarar verir. Çünkü doğal hayat içindeki hiçbir varlık ne boşuna yaratılmıştır. Ne de başı boş bırakılmıştır. Her varlığın bir görevi bir sorumluğu vardır.
Onun içindir ki, dünya yaşamında yalnızlığı seçen bir insan, tek başına dünya yaşamındaki tekâmülünü gerçekleştirip erginleşip olgunlaşamaz. Aklı ve ruhi eksikliklerini bil hakkıyla tamamlayıp insan olamaz. İnsan olamayınca da yaratılışına uygun yaşayıp Hak’a ulaşamaz. Onun için de insana yakışan hayattan kaçmak değil, hayatın içinde hayatla yarışmaktır.
Bunun içinde hayatla mücadele edip zor olanı başarmaktır. Başarıp mutlu olmaktır. Başarıp elde ettiğimiz mutlulukla da moral bulup bir sonraki hedefe koşmaktır.
Bu da tıpkı her gün güneşin sürekli batma pahasına da olsa kararlı bir şekilde ilerleyip karanlıkları yarıp çıkıp ortalığı aydınlatıp ışık saçmasında olduğu gibidir.
Hayatı kaçan değil, paylaşan kazanır.
03.07.2012
Cahit KARAÇ
YORUMLAR
Hayat, yürek şehrimizi başkentsiz bırakan anları doğuran ya da öldüren sınav mekanıdır...
Dolayısıyla birçok şey bizim elimizdedir...
Yalnızlık bazen çoğalımın bazen tekil kısırlığın sebebidir...
Aslında zaman ile yanyana yürümektir belki de sorguların cevabına kucak açışındaki tek anlam...
Tebrikler...