- 885 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mutluluk Ve Yarınlar
Mutluluk Ve Yarınlar
Günün ilk ışıklarıydı. Yağmur alabildiğine sert yağıyordu. Hayatın sıradanlığı hiç vakit kaybetmeden kendini göstermeye başlamıştı. Giderek yoğunlaşan trafiğe rağmen hala fark edilmemiş olmanın yalnızlığını yaşıyordu. Hızlı adımlarla ilerleyip biran önce okuluna varmaya çalışıyor, şemsiyesinin olamamasına hayıflanıyordu. Biraz ilerde yaşlı bir amcayı görmüştü. Önünde birkaç sepet içinde elma bulunan yaşlı amca belli ki ekmeğinin derdindeydi. Şemsiyesinin olmamasını bahane edecek fırsatı dahi yoktu. Başını önüne eğdi ve yürümeye devam etti.
Yirmi dakika sonra okuluna varmıştı ama birkaç saatte kuruyamayacak kadar çok ıslanmıştı. Paltosunu dolabına bırakıp sınıfa geçti, ders henüz başlamıştı. Dikkatini toplayarak hocayı dinlemeye koyuldu. Yalnız bir faklılık vardı, sanki bedenini getirmişti ama ruhunu kaldığı öğrenci yurdunda unutmuştu. Belki de farkında olmadan yolda düşürmüştü. Anlaşılan yağmur paltosuna olduğu kadar zihnine de yağmıştı. Düşünceleriyle boğuşmaya başladı. Hayatının seyri çok farklıydı. Karadeniz dağlarında fındık toplamıştı, oysa şimdi tıp fakültesinde okuyordu. Eskiden farklıydı günleri, ekmeğin yanına konulan ikinci yiyecek kadar… Oysa şimdi şemsiyeyi dert etmişti kendine. Belli ki ıslanmaktan hoşlanmamıştı. Geçmişte kurduğu hayallerde yaşıyordu ama farkında olmadan yeni hayallere sahip olmuştu. Anlaşılan mutlu olmak için yeni hayallere ihtiyacı vardı. Bugünleri hep yarınlara sigortalıyordu ama yarınlar bir türlü gelmediğinden her gün daha fala borçlanıyordu hayata karşı. Ya mutlu olmayı unutmuştu ya da mutlu olabilmeyi. ‘’Mutlu olmanın yolları var mıdır?’’ diye düşünmeye başladı. Hep yarınlar demişti, hedeflerine adamıştı mutlu olmayı. Ancak bir şeyi unutmuştu; neye göre yarındı… Koşulları nelerdi, onu mutlu edecek kriterleri nelerdi. Bunu hiç düşünmemişti, kriteri yoktu. Derin derin nefes aldı, baş ağrısı başlamıştı. Kendi kendine söyleniyordu: ‘’Mutluluk, yarınlara hapsedilecek kadar değersiz değildir.’’
Adım adım çözüme ulaştığını hissediyordu, yarınları çok uzakta görmektense önce onu yakınlara taşıdı. Bugün, düne göre yarındı, o zaman ‘’Neden bugün mutlu olamayayım?’’ diye söylendi. Elindekilerin kıymetini bilmenin ne demek olduğunu anımsaya başladı. Her nefes alışımızda Allah bize bir kez daha yaşama fırsatı verir. Peki, o nefesi geri veremezsek ne olur? Yine yaşayamayız. Şükredilecek şeyler çok yakınımızdaymış meğer. Her nefesin alınışı ve verilişinde hayat bağışlanır bize. Yarınlar kadar uzak değilmiş mutluluk, birkaç saniyeye sığan nefes kadar yakınmış. Yeni bir güç hissetmişti kendinde. Lise yıllarından beri hep yarın diyordu ama bugün anlamıştı ki her gün yarındı ve kriteri de yoktu. Her gün mutlu olabilmeliydi. Mutluluğu, sevgiyi, gülebilmeyi yarınlara atmanın bugünü yaşanılmaz kıldığını anlamıştı. Üstelik yarınlarının kesinlikle olacağını da söyleyemezdi ömrün garantisinin olmadığının farkındaydı. Her günün kıymetini bilmeliydi. Hayat takviminde son sayfayı koparana her sayfanın arkasındaki mutlu edecek yazıların farkında olmalıydı. Sadece var olmak yerine yaşamalıydı da…
Ders bitmişti. Arkadaşıyla kantinde çay içiyor, sohbet ediyorlardı. Mutlu olmayı öğrenmişti, arkadaşının yaptığı her espriye daha candan gülüyor, şakalaşıyordu herkesle. Farklı bir şeyler olduğunu yanındakiler de hissetmişti. Daha sevecendi artık, birkaç saat içinde tamamen değişmişti.
Dersleri bittiğinde yağmur şiddetini henüz dindirmiş ama hala çiseliyordu. Bu defa yüzüne düşen damlalara iyi ki varsınız diyordu. Yaşlı amca az ilerdeydi, kalan birkaç kilo elmasını satmaya çalışıyordu. Selam vererek yanına gitti. Birkaç dakika sohbet ettikten sonra kalan elmaları satın alarak yürümeye devam etti. Sevinç doluydu. Mutlu olmayı öğrenmesine vesile olan adama küçük bir yardımı dokunmuştu ve bununla da mutlu olmuştu. Yürüyordu ama bu defa farklı yürüyordu. Islanıyordu yine ve yorulmuştu ama hala yürüyordu…
Çalar saatinin sesiyle uyandı. Başı çok ağrıyor, gördüğü rüyayı düşünüyordu. Dışarıda yağan yağmurun sesi geliyordu. Hazırlandı, okula doğru yola koyuldu. Rüyanın etkisiyle yaşadığı yılları zihninde seyre daldı. Dişlerini sıkıyor, mutsuzlukla kaybettiği günlere hayıflanıyordu. Yaşlı amca ilerdeydi, tıpkı rüyasındaki gibi elma satıyordu ve yine yağmurun yağmasını umursayacak durumu yoktu. Yaklaştı amcaya, biraz elma satın aldı. Şemsiyesini ona bırakıp yürümeye devam etti. Yağmur yağıyordu, ıslanıyordu ve şemsiyesi yoktu ama artık mutlu olmayı biliyordu. Elinde elma poşeti yürüyordu. Yarınlara değil bugünlere yürüyordu, attığı her adımda mutluluğu yaşıyordu…
Enes Başak
www.enesbasak.wordpress.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.