- 1800 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Behçet Aysan'ı Özlemek
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BEHÇET AYSAN’I ÖZLEMEK*
S E L İ M İ Y E
ses ver, suların yelesini bırak aksın, söz ver
damlasın çocuk yaralarına koşarkenki şeyler
sana yeniden sus diyecekler, başla anlatmaya
olsun, kim kocaman bir ölü görmek ister
ay parçalanırken düşer tam kalbin üstüne.
tam kalbin üstüne belki bir rüzgâr getirmiştir
o şimdi tankerlerin yanaştığı yıkık iskeleye
salacak, uzak bir anı olarak orda kalsın
kadife ceketim, ağız mızıkam ve on üç yaşım
hepsi orda kalsın çok uzak bir çağ olarak.
istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı
ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakapısı
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı
deniz , martılar ve acı hepsi aynı yöne gider
düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı.
bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden
mor sarı ışıklarla dolardı trenler koğuşa
haki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli
ve tahta dolap kapaklarında istasyon adları
sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa.
hep onu aradım tutuşan samanların yanışını
suyun sıcak bir kan gibi külrengi akışını
siyah arabaların çektiği düşlerimin yıldızları
sessizce adıdır bir direnişin ve aşkın yalvarışı
yaşayıp yıllar sonra aynı koğuşta tutuklu olarak.
Ne zaman Behçet Aysan’ın kitaplarına girmemiş şiirlerinden Selimiye’yi** okusam; "sesler ve küller." Madımak Kıyımı yaşanmasaydı, bugün belki de elli altı yaşında olacak, daha nice şiirlere kabaracaktı naif yüreği.
Selimiye şiiri, on üç yaşında, "gökyüzü bile yatılı"yken, ağız mızıkasını yitirmemiş bir askeri öğrencinin, yıllar sonra da "çocuk yaraları"na damlayan suların mor-karanlık ağıdıdır.
Behçet Aysan’ın askeri ortaokul-lise yılları Üsküdar ve çevresinde geçmiş. Selimiye, Harem, Haydarpaşa, Çengelköy, Kuleli ve "uzak bir anı olarak orda kalsın" dediği Salacak’ta. Ben, o yıllarda ilkokul öğrencisiydim. Nerde mi? Zeynep-Kâmil İlkokulu’nda. Ahşap bir bina, Karaca Ahmet Mezarlığı’na komşu. Sonradan Halk Eğitim Merkezi oldu. 60’lı yıllarda Üsküdar’da apartmanlar yok gibiydi. Geniş bahçeler, bostanlar, yazlık sinemalar, yıldızlı geceler ve fesleğen kokulu pencereler vardı.
Hani Aysan’ın şiirindeki gibi: "Ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakapısı." Çocukluk... O zamanlar okul çıkışı, Kadıköy-Kısıklı arasında çalışan tramvayların arkasına takılırdım iki durak arası. Kapıağası’ndan Zeynep-Kâmil’e kadar. Tramvayın arkasında hep demir çıkıntı olurdu, ayak basma yeri. Bir seferinde yoktu; ellerim kesilmiş, düşüp dizlerimi kanatmıştım. Olsundu. "Sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa" annesinden uzak, esmer bir çocuğun "deniz, martılar ve acı hepsi aynı yöne gider" dediği tramvaylı, yeşil zamanlardı. Tıpkı "düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı."
Ne zaman Haydarpaşa’dan Selimiye Kışlası’na baksam; "hâki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli" , "istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı" diyen bir çocuğun yalnızlık ve hüzünle gölgelenmiş gözleri düşer imgelemime.
Radyoda "bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm" ü imleyen bin yıllık uzunhava. İçimi acıtan bun ve Behçet Aysan’ın "bir eflatun ölüm" şiirinden gücenik dizeler:
".....................................
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç."
Sevgili Aysan, asla sahipsiz bir şarkı değilsin. Sararmış eski resimlerde kalmayacak o mahzun yüzün de . Ne zaman acıyla gelse temmuz, bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden: "kim kocaman bir ölü görmek ister" diye sorduğun, Selimiye şiirini ansırım. Kırık bir veda.
Bıraktığın gibi her şey: "aynı gökyüzü aynı keder ."
İLHAN BÜYÜKCEBECİ
_________________________________
* Damar Dergisi Temmuz 2005 sayısı
** DÜELLO, Behçet Aysan, Toplu Şiirler, Adam Yayınları, Aralık 1993
KARŞI GECE, birinci basım: eylül 1983
SESLER VE KÜLLER, birinci basım:nisan 1984, (1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü)
EYLÜL, birinci basım: 1988, (1986 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü)
DENİZ FENERİ, birinci basım: mart 1987, ( 1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü)
Kitaplarına girmemiş şiirleri (20 temmuz 1992, ankara tarihli DÜELLO şiiriyle birlikte sekiz şiiri.)
YORUMLAR
Harikulade bir yazıydı..
Samimi ve vefakar..
Güne yakışandı, teşekkür ediyorum..
Saygı ve hürmetlerimle..
ilhanbuyukcebeci
Dostlukla,
Saygıyla.
2 Temmuz'un Dünya Aydınlanma Günü olması ve Sivas Meydanına Başbakanın ucube dediği heykelden daha büyük bir "Aydınlar" heykeli yapıldığı zaman ancak bu katliamın ardından Aydınlarımız için yüreğimize bi damla da olsa su serpilmiş olacak..
Fakat görünen o ki bu dediklerimiz 2023e kadar olmayacak nedeni malum...
ilhanbuyukcebeci
Nereye gidiyor güzel ülkem?
Alaca Karanlık Kuşağı gibi.
Bu ülkede yüzbinlerce kahvehane var.
Kütüphane sayısı ne kadar?
Ve -ne yazık ki- layık olduğumuz iktidarlar yönetiyor bizi on yıllardır.
*
Saygıyla,
......
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
yarım kalmış
duvar yazıları
hoşça kal
bir gün gelecek
akacak yeraltı suları
hoşça kal
yakut, bezirgan, gön
hoşça kal eski zaman
aktarları
gidiyorum
bu şehri bu yağmuru
bu düşleri
bu aşkı bu kavgayı bu kederi
size bırakarak.
Behçet Aysan
Böyle demişti dizelerinde, adeta nasıl bir keder bırakıp gideceğini bilirmiş gibi.....Ve gitti; Bu aşkı, bu kavgayı, bu kederi bize bırakarak....
Teşekkürler, Saygılarımla.....
ilhanbuyukcebeci
Kül ve Keder.
Sevgi çokça.
ilhanbuyukcebeci
Sevgi ve Saygıyla.
ilhanbuyukcebeci
hem Behçet Aysan'ı hem 'Acıya Kiracı' Metin Altıok'umuzu.
Kederli çocuklar gibi her şey.
Belki "Dünya Aydınlanma Günü" olur 2 Temmuz.
*
Dostlukla,
"hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
yarım kalmış
duvar yazıları
hoşça kal
bir gün gelecek
akacak yeraltı suları
hoşça kal
yakut, bezirgan, gön
hoşça kal eski zaman
aktarları
gidiyorum
bu şehri bu yağmuru
bu düşleri
bu aşkı bu kavgayı bu kederi
size bırakarak."
Teşekürler Kardeşim.. Sayılarımla...
ilhanbuyukcebeci
döne döne okumak acılara inat.
"Sevgilerde" kalalım.
ilhanbuyukcebeci
" Gece zifir
Yıldızlar yok
Şeker çok
Çocuklar yok oluyor "
-Davidoff-
* * *
"Çocuklar yok oluyor", genç kızlar, delikanlılar, karıncayı bile incitmeyen Asım Bezirci Ağabeyimiz yakılıyor.
Semaha giden kızkardeşler, bir daha dönemiyor Başkent'e.
Acı, koyulaşıyor.
Bun.
Umarsızlık.
İnsanlığın, inancı alet ederek kendilerinde hak gördükleri cehennemin adıydı o gün!...
Bir daha bu anlamda bir utancın ve vahşetin yaşanmaması dileği ile...
Saygılar...
ilhanbuyukcebeci
"Kardeşiyle kül olan bir ülkenin sessizliğini"
üstlendi Behçet;
Onulmaz bir acı kaldı Şaire.
Ve keder... İnsan kalabilene.
*
Selamlar.
" değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç."
belkide
şükretmek en çok yakışandır ölüme
ki kavuşmak şart olsun o ince çizgide
en sevdiklerimize...
manidardı elbet
vefaya şükranla
en sevgiliye emanetle
saygılar....
ilhanbuyukcebeci
edip cansever
*
İnsan olmanın ışığı, bilinci, erdemi vursun kalplerimize.
*
Dostlukla,
ilhanbuyukcebeci
ve
Zeynep Altıok Akatlı.
*
Ateş, en çok onların yüreğini yakıyor.
Her 2 Temmuz'da; bir daha, bir daha.
Daha çok, yeniden.
Ve semaha giden iki kızkardeşin on dokuz yıldır aynı kalmış odaları. Yanıksama.
Bir annenin feryadı.
*
Hâdiye Hanım,
sevgi ve dostlukla,
Alıntılarıyla, samimi anlatımıyla ve günün anlamıyla örtüşerek yürek çeperlerine iz düşüren buruk ama muhteşem bir paylaşımdı yazınız...
Koca on dokuz yıla sadece ama sadece bir gün daha ekledik unutmak için, bir gün daha uzattık utancın rengini, bir gün daha kısalttık barışa-kardeşliğe giden yolu, bir gün daha eksilttik onurumuzdan, ruhumuzdan...
Geriye kalan mı? Savrularak evrene karışan grimsi kül yığını...Ve sadece nefes alan ama iskeletinden sıyrılan derisiyle İNSAN suretleri!..
Teşekkürler İlhan Bey...Saygı ve dostlukla...
ilhanbuyukcebeci
Vcdanımız, pusulamız olsaydı bunca kıyım olmazdı yeryüzünde.
Sağ olun Refika Hanım.
Duyarlı yüreğinize sevgiler.
Nasıl güzel insanlar,ancak göz renklerinin farklılıklarını göremeyenlerin elleri kana bulanır
Utanç günleri,utanmayı unutanların yangın katliamları ,fikirlere ,kitaplara göz dikenlerin günlerindeyiz.
Çok saygımla yazar.
ilhanbuyukcebeci
İşte "yağmur dindi"; iki yaz arasına
yokluğu bıraktılar, senin o ağustos
sesini gölgeye değil, külünü aramıza…
"Yağmur dindi", unutulmaya hazırlanan ne
varsa temmuz gibi tutuşuyor aklımda;
yarısı o güneşli sesinin tozuyla hala
ürpertili bir yaz hışırtısına takılmış
altmışsekizlik plakta, yarısı kül aklımda!
Ah, kül razı değil de kul razı, sesinin
dolaylarından alınma bu yanık havaya,
bir bulut kaynıyor temmuz göğünden
gözümüzde "yağmur dindi", yangınsa daha…
"Yağmur dindi" şairim, tabip değil misin
sen akıl ver bana: Bu acı hangi
arkadaşlığın gölgesine çekilir şimdi,
ve hangi şiire sığar külün kimsesizliği?
"Yağmur dindi" ve sen üstlendin yine
kardeşiyle kül olan bir ülkenin sessizliğini,
bir elem doktoru üstlenirdi bu acıyı elbet:
iyisiniz değil mi ruh verdiği şiirler?
Bir adın Safa'ymış meğer, güldün mü Behçet?
Haydar Ergülen
*
Has Şair Haydar Ergülen'in şiiri,
içimizi dağlayan 'yanık hava'lar gibi.
Madımak!
Sözün bittiği yer.
*
Saygı ve Dostlukla.