8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
537
Okunma

O değil de;
Şiiri yazmaktan çok eleştiriyoruz... Şiirde kural nedir, kafiye nedir, uyak nedir, hece nedir, vezin nedir...
Hızımızı alamıyoruz, konulara da parazit oluyoruz. Hep aşk şiiri yazılmaz, sosyal mesaj da vermeliyiz falan filan...
Bazılarımız bu olumsuz eleştirilerden sıkılıp yazmayı bırakıyor, bazılarımız ciddi ciddi kavga ediyor, bazısı da kendi kabuğuna çekiliyor.
Özetle, her kafadan bir ses çıkıyor... Bu anlamda otorite değilim ama ’benim de cümlelerim var.’
Şiir sanatsal bir eylemdir ve sanatın hiçbir alanı kategorize edilemez.
Ayrıca otoriteyi de kabul etmiyorum... (her kimse...)
Konumuz şiir olduğu için şiirden bahsedelim,
Burası okul değil...
Hiç birimiz yazdıklarımızı birisi beğensin diye yazmayız. Beğenilmek elbette hoşumuza gider ama birilerinin yazdıklarımızı beğenmemesi onun kötü olduğu anlamına gelmez.
Maksat okunmaktır, beğenilmek değil.
Hem herkese şirin görünemeyiz. Şirin bişey isteyen de, gidip kendine bir kedicik alabilir yada bir havhavcık...
Körler ve sağırlar birbirini ağırlar...
Öyle olsa ne olur sanki! incileriniz mi dökülür?
Kendi koyduğunuz kurallardan hiç mi sıkılmazsınız, kendinizden hiç mi sıkılmazsınız. Hiç mi ’bu defa da böyle olsun, kıyamet mi kopar’ demezsiniz. Hiç mi ’benden sonra tufan kimin umrunda’ demezsiniz... Her yanlışı düzeltmek zorunda mısınız!
Siz mükemmel misiniz? A pardon unutmuşum,
Bütün EN’ler üzerinize zimmetli. Bi defa kesinlikle EN iyi aşık sizsiniz, EN çok seven de sizsiniz, ayrılıklarda EN çok üzülen de sizsiniz, bu sonucu EN hak etmeyen taraf da sizsiniz, EN haklı da sizsiniz, EN çok susan EN çok konuşan da sizsiniz, En iyi yazan En iyi bilen...
EN EN EN...
O değil de;
Aslında derdim neyi niye yazdığınız değil... Sadece, bırakın kuralları, bi rahat bırakın insanları, bi huzur verin!
O değil de;
’verme, verme, verme akıl verme/vereceksen huzur ver, vereceksen huzur ver’
O değil de;
İyi bayramlar.