- 1791 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAZEN AĞLAMAK GEREKİR
Bazen ağlamak gelir içimden, gözlerim buharlanmış pencere gibi olur. Karşımda ne olup bittiğini göremez hale gelirim. Sadece yüreğimde ki acıyla kıvranırım. Yalnızlığımı, dört duvar arasında ve o duvarlardan birinde asılı saate gözlerim ilişir hep. Belki rahatsız oluyordur benden zamanın habercisi. Gözlerimdeki yaşların dinmesi için hızlı ilerliyormuş gibi geçse de saniyeler, dakikalar ve saatler kan damlayan yüreğime çaresizlikle bir birini kovalıyor ağır, ağır. Aslında bu aklımın bana bir oyunudur bilirim, ama bazen de her şeyi unutmak isterim, bu da aklımın işine gelir. Aklım bilemez ki yüreğimin acısını, hissedemez ki ruhumun sancısını, bilemez ki bedenimin can çekişini. Çünkü aklım başımda değil ki, aşkı aklımla yaşayamam, ben sana aşığım, Sen de bana. Benim aklım kalbimin hükümdarı olmaya çalışacak kadar insafsız olamaz. İşte bu yüzden ağlamak gelir içimden ve unutmak ister yüreğimin ruhuma, ruhumun da bedenime verdiği acıyı. Birde korkular vardır, o acılardan daha berbat. Yalnızlık gibi, özlemek gibi korkular, içimin içime sığmadığı sebepsizce kalbimin hızlanışı gibi, tarifi imkânsız ve anlatılmaz yaşanır duygular gibi, gözlerinin önünde, görememek ve dokunamamak gibi. Korkular, aslında acıların en betbahı, en zavallısı ve en sefilidir aşk için. Zavallı demişken, yalnızlığım yorgun bir gemi gibi ilerliyor, ne kadar zavallıyım ki, denizin üstünde demirlenmemiş bir geminin yerine koyuyorum yalnızlığımı. Aslında sakin suların üstünde demir yığınlarından çok içi boş kalpsiz sanılan bir o kadarda zavallı ben, duruyorum hayallerimde. Aradığım bir liman yok aslında. Tek umudum, yalnızlığıma yalnız kalacak bir sığınak. Rahat kalacak tek liman buharlanmış gözlerimle gözlerini görecek, evimin buharsız pencereleridir aslında.